Geldiğimiz noktada Dünya’da büyük bir küresel yapının tahakkümü vardır, Dünya’yı değiştirmek dönüştürmek fikrindeki ve düşüncesinde ki bu hedefleri belli örgütsel yapılar Dünya’nın aynı zamanda % 85 sermayesine sahip olan kişi ve yapılardır.
Önce bu var olan durumu görerek ve bilerek mücadeleye kalkmak gerekecektir; Kendi planlarınızı yaparken yerelden genele giden, elbette yereli aşan geneli de etkileyen mefkureleriniz ile uyumlu politikalar üretmeniz gerekecektir ki, işte bunu başardığınız da sizin olan medeniyetin Dünya da hükümran olması demektir.
Genel ile uyumlu da maksat, kendi içine kapanmadan kendi medeniyetinin argümanlarıyla ve farklılıklarıyla Dünya yönetim sisteminin içinde yer almak olmalıdır. Bu noktada biz USPUM olarak prensip ve önerimiz şudur; O yapıların/ kurumların güçlü yanlarını bilerek onlarla diyalog içinde olmak gerekir ve/illa ki savaş içersin de değil. Buluşulan zeminde kendi medeniyetinin lehinde neler başarıla bilinir, ona bakmak ve aynı zamanda çatışma olabileceğini gözden uzak tutmamak gerekir.
Bu mevcut düzenin içerisi de varlığı ile yaşamak için ecdadın bıraktığı asil geçmişe layık bir duruş sergilemek gerekir, işte bundan dolayı bu arsız sisteme karşı durulacak zamanlar da biz Türklerin gelenekten gelen usulü, ayağa kalkacak gücü toplamadan karşı durulmaması istikametindedir. Eğer bu gün devletimiz meydan okumaya karşı meydan okuyanlara meydan okuyorsa bu bizim o gücü barındırdığımızı ve o güce sahip olduğumuzu gösterir.
Şehitlerin kanı ile alınan Kıbrıs’ta 46 yıl geçmiş, bu süreçte ulusal strateji gündeminizde olmamış, gönüllere girmek için çaba sarf etmemişseniz kendi toprağımız dediğiniz yerde, işgalci kuvvet olarak görülürsünüz ve Kızıl elma mefkureniz için Kan-Can vererek aldığınız yerde kızıl öfkeye maruz kalırsınız.
Katolik Medeniyetinden Beslenen Katolik Hayatı Yaşar!
Peki anavatan da durum nasıl, 2.Mahmut’tan 3.Selim’e kadar kendimize has bir değişim ve iş görme metotlarımız yaşam normlarımız vardı. Bizde genel itibari ile sabah güneşi ile başlayıp gün battığında dinlenmeye dayalı bir yaşam anlayışı hakimdi, Şimdilerde ise Dünya’nın büyük kısmında yaşanan batılı normların izlendiği Katolik medeniyetinden beslenen Katolik hayatı yaşamaktayız; Esas sorun ise Katolik hayatı sürdürmeye karşı koyamayışımızdan da daha kötüsü, kendi medeniyetimizin bize öğrettiklerini dışlayarak toplumsal çöküşe, yok oluşa giden tramvayı medeniyet sevgisi ile yaşıyor olmamızdır.
Öyle ise bu kötü gidişin, hatta yaşadığımız toplumsal tramvanın Panzehiri nedir derseniz, Biz USPUM olarak 15 temmuz 2016’da yaşadığımız hadisedeki panzehiri gösterebiliriz; Bu kültürel manada toplumsal olarak teslim oluşu ve tramvayı çözecek olanlar 3.4.5. genç yeni nesillerin genlerinde ki panzehirden biz umutluyuz; neden derseniz, bunlar daha ufuklu, daha bağımsız özelikle tahakküme karşı duruşları mükemmel. Birde Z kuşağı var onlar da hadiselere daha natürel ve daha insancıl bakmaktadırlar ve bize dolu dolu umut yaşatmaktadırlar.
İşte tamda burada bize düşen, gelecek çağlara hükmedecek sancağımızı, genlerinde bizim olan değerleri yani batılı Katolik yaşam normlarının panzehirini taşıyan gelecek nesillerimize, kendi mefkürelerimiz ile uyumlu gerçekten Milli olacak eğitim ile Medeniyet iddiamızı yaşatacaklara teslim etmek olacaktır.
HER YİRMİ YILDA BİR KENDİ DEĞERLERİNE MUHALİF YENİ JENARASYON
1923 yılından bu yana toplumumuzda meydana gelen değişiklikler ve toplumun reaksiyonları USPUM olarak bizlere ulusal stratejilerimizi oluşturmamız için elle tutulur ciddi doneler vermektedir. Bunların içinde 2.Mahmut ve 3. Selim den başlayan devletin sahibi olduğu zannı ile hareket eden ordu kurumu; devletin kurucusu olarak Hükümette ve devlette görünen sapkınlıklara karşı, Kendi çizdikleri sınırları dışında ki hareketlerine karşı isyanlarını belirli aralıklarla devlete müdahaleleri ile göstererek, her 10 yılda bir tekrarlanan ihtilaller, gezi eylemleri ve işgal kalkışması olduğunda şüphe olmayan 15 Temmuz önemli yer tutmaktadır.
1960 ihtilalinden sonra kendini sağ ve sol olarak tanımlayan, devleti kurtarmak için mücadele ettiklerini söyleyen ve biri birileri ile ölümüne mücadele eden bu vatanın gençleri sağ milliyetçi ve sol devrimci bir yapıda olanlar, Özal döneminde toplumun işleyişine katılan liberalizmin için de eriyip gitmişlerdir, bu acı tecrübeyi, bir daha yaşanmamasına bent olması umudu ile topluma strateji oluşturma da önemli bir mihenk taşı olarak değerlendirmek zorunluluğumuz vardır.
Oysa 1960 ihtilalinden sonra yapılan anayasa değişikliği ile topluma bol gelecek haklar getirmiştir; 20 yıl sonra 1980 ihtilalinden sonra ki anayasa ise topluma verilen hakların gaspını içermekteydi. Bu günlere gelindiğin de ise 2000’li yıllardan bu yana iktidar olan siyasi görüşün ulusal stratejiden yoksun politikaları yüzünden, takip eden 20 yılda kendi elleri ile kendine muhalif olan genç bir kesimin oluşmasına zemin hazırlamıştır.
1960/ 1980 /2000 ve 2020 mefkûreden, ulusal stratejiden yoksun siyasetçilerin zaafları yüzünden her 20 yılda bir yeni beklentiler ve yutturulmuş hedefler peşindeki nesillerimizin, Katolik medeniyetin değersizlikleri içinde zihni travma ve zihni savrulmalarını takip etmek mecburiyetinde kalmaktayız.
Öyle ise önümüz de ki 2020 sonrasında oluşmasına zemin hazırlanmış hükümete muhalif jenerasyonu bizim değerlerimize karşı mücadeleden kurtarmaya/yön vermeye veya kendi değerlerimizin yanın da yer almasını sağlamakta genel bir ulusal strateji izlenmesi gereksinimi görünmektedir. Biz USPUM olarak bünyemizde yer alan değerlerimize bağlı, samimi gençlerimiz ve engin medeniyetimizden beslenen kadrolarımızla beraber, Kendi medeniyet bayrağımız altında toplanmak iddiasında olan tüm birey ve kurumlara öncülük ederek geleceğe hazırlamakta kararlı ve hazır bir durumdayız.
USPUM Başkanı/ Muhammed Taha GERGERLİOĞLU/ www.uspum.org.tr