Osmanlı padişahlarının “devletin bekası” için kardeşlerini öldürmeleri Kuran’a uygun delil olarak Bakara Suresi’nin 191. ve 217. ayetlerini gösterilmektedir.
İslâm hukuku açısından şehzade katlinin Kuran’a göre nasıl uygun olduğunu özetle şöyle anlatılıyor.
Üç türlü adalet vardır: Adalet-i Mahza, Adalet-i İzafiye ve Adalet-i Nisbi…
Adalet-i Mahza: Hiçbir kayıt ve şarta bağlı olmayan adalettir ki, en doğrusu budur…
Adalet-i İzafiye: Kişiye, yer ve zamana göre değişebilen, göreceli, değişken adalet…
Adalet-i Nisbi: Adalet-i mahzâ’nın uygulanması imkânsız olduğunda, ona göre daha alt derecede olan bir adalet uygulamasıdır.
Şehzade katli konusunda “adalet-i izafiye” uygulanmıştır.Temel dayanağı da Bakara Suresi’nde geçen, “Fitneye sebep olmak adam öldürmekten beterdir” mealindeki “El-fitnetü eşeddü mine’l-katl” (191) ve “El-fitnetü ekberü mine’l-katl” (217) ayetleridir. İsyan ve isyan ihtimali bu âyetlerle değerlendirilmiştir.Çünkü fitneden kargaşa doğar. Kargaşadan milyonlarca mazlum zarar görür. Hükümetin yanlış icraatlarını düzeltelim ve adaleti tesis edelim derken, daha büyük kötülüklere yol açılır.Bu prensipler, asırlar sonra hazırlanan Osmanlı Medenî Kanunu “Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye”nin “Kavâid-i Külliyye” başlığı altındaki ilk yüz maddesinde yer almaktadır…
TEKRAR EDEYİM
Kardeş-Evlat katli, Devlet-i ebed müddet idealinin ve tarihî tecrübenin Osmanlı’ya ödettiği ağır bedeldir…
Müslümanlar, Osmanlı hanedanı sayesinde ayakta duruyorlar. Hanedan yıkılırsa din de mahvolur. Bu sebeple hanedanın, din ve devletin selâmeti ve bekâsı evlattan daha mühimdir.
Doğru olmasından daha fazlası mecburiyetleri vardı, tercih değildir.
Tahta oturan Padişahların, Kardeşlerin hayatta kalanlar ile kanlı mücadeleleri Tarihimizde mevcuttur.
İstanbul’un fethinden sonra, Fatih Sultan Mehmed ülkenin bölünmezliği ilkesini sistemleştirdi ve bir kanun maddesi haline getirdi. İşte meşhur kanunnâmede yer alan kardeş katli ile ilgili hüküm:
“Her kimseye evlâdımdan saltanat müyesser ola, kardeşlerini nizâm-ı âlem içün katl etmek münâsibdir. Ekser ulemâ dahi tecviz etmiştir. Ânınla amil olalar”. denmiştir.
Kanunnâmede bu uygulamanın “Nizam-ı âlem” için yapıldığı belirtilirken, yine kaynaklarda meşruiyeti göstermek bakımından şu hukuki prensipler veya siyasi gerekçeler göze çarpıyor.
Fitne, adam öldürmekten daha kötüdür.
Umumî bir zararı def edebilmek için, hususî bir zarar tercih olunur.
Bir kafeste iki aslan, bir kında iki kılıç olmaz.
Kangren olan kolun kesilmesi bütün vücudu kurtarmak için zaruridir.
İlkeleri göz önünde bulundurularak kardeş-evlat katline cevaz verilmiştir.
Hatırlatmak gerekir ise bu devlet,fetret devrinin ortaya çıkardığı karışık devrede kardeş kanlarının akıtılmasını da yaşamıştır. Tahtın varisleri olan Kardeşler Mehmed, Süleyman, İsa ve Musa Çelebiler arasında onbir yıl devam edecek büyük mücadelede nice canlar kaybedilmiştir.
Osmanlı devleti fetret devrinden sonra en ciddi bölünme tehlikesini Fatih Sultan Mehmed’in oğulları Bayezid-Cem mücadelesi sırasında yaşadı. II. Bayezid’in saltanatı elde etmesine karşılık Bursa’yı zapteden Cem, kendisini Anadolu’ya hakim olmuş sayarak bir elçilik heyetini ağabeyine gönderdi ve bu durumun kabul edilmesini istedi.
İsterseniz kısaca neyin günah ve kime günah olduğunu da ilahi huzur da Rabbimize havale edelim.
Unutmayalım bu katl işini Akıl ve vicdan terazisi ile ölçemezsiniz.
Devlet-i ebed müddet
Kardeş-Evlat katli, Devlet-i ebed müddet idealinin ve tarihî tecrübenin Osmanlı’ya ödettiği ağır bedeldir…
İsterseniz kısaca neyin günah ve kime günah olduğunu da ilahi huzur da Rabbimize havale edelim.
Tekrar edelim, bu evlat/kardeş katletme işini Akıl ve vicdan terazisi ile ölçemezsiniz.
Biz, Kimseye doğruya yanlış, yanlışa doğru deyin deme hak ve salahiyetten de değiliz, benim sarf ettiğim cümle farzedin ki yanlış olduğunu cümle aleme kabul ettirdik, bizim Millet olarak ne kazancımız var, bunun kararını verenler bizden daha mı az vicdanı vardı, daha mı az dindardı da ahiret hesabını düşünmeden evlatlarını katletti.
LÜTFEN şu KATLETMEK kelimesine dikkat edin, bunu yapan kişinin ne yaptığını bilmiyor mu zannediyorsunuz.
Ben kimseye karışmıyorum, yarın mizan kurulduğunda her kişi yaptığından ve söylediklerinden ve hatta sevdiklerinden hesaba çekilecektir. Biz böyle biliyor böyle inanıyoruz ve biiznillah öylece de yaşamaya talip oluyoruz, Rabbim bu yoldaki tüm kardeşlerimi muvaffak eylesin inşAllah
Selam, Sevgi ve Muhabbetle / Yavuz BAHADIROĞLU