O gün kendime bir hedef koydum, o yayı taşıyacak güce kavuşacak ve o hedeflere ben de atış yapacaktım.
Okçuluğa ilk başladığımda yayı bile kaldıracak kuvvetim yoktu. Aylarca pilates lastiği çekerek antrenmanlar yaptım. Bu süreçte en zor problemlerden birisi tabii ki ulaşım problemleri oldu. Kulübüm evime uzak olduğu için evimin otoparkında bir antrenman alanı oluşturdum. Kazadan önce biriktirdiğim parayla bir yay aldım ve bu alanda günlük 5-6 saatlik çalışmalar yaptım. Evimin bodrumundaki otoparkta yaptığım antrenmanlarla kendimi geliştirerek milli takıma seçildim ve Eylül 2017 tarihinde Pekin’de düzenlenen Okçuluk Dünya Şampiyonasında W1 milli takımı ile 2 dünya rekoru kırarak şampiyonluğa ulaştım. Bu yarışmada dünya sıralamasında 1. olan sporcuyu çeyrek finalde 138-132’lik farklı bir skorla eledim. Hem milli formayı ilk kez giymenin gururunu, hem de İstiklal Marşımızı tüm dünyaya dinletme gururunu yaşamış oldum.
Bu spor dalında dünyanın en iyisi olmak istiyorum. Hem dünya sıralamasında 1. Olabilmek hem de Olimpiyat oyunlarına katılıp buradan ülkeme madalya kazandırabilmek en büyük hayalim. Ayrıca paralimpik branşlara olan ilgiyi artırmak ve bu ekonominin büyüyüp yeni sporcuların sayısının artması için yapmak istediğim şeyler var.
Engel durumlarımızdan dolayı medikal ihtiyaçlarımız oluyor. En çok zorlandığım konu da bu diyebilirim. Hala bu anlamda yaşadığım problemleri çözmeye çalışıyorum. Hem bu konudaki eksiklerimi gidermek, hem de daha iyi malzemelerle atışlar yapabilmek için sponsorluk desteklerine ihtiyacımız var. Bunları da aştığımızda tüm madalyalara ambargo koyacağımızı düşünüyorum