Ömrünü ilimle geçiren ve arkasında seksen civarında eser bırakan İbn-i Rüşd, 10 Aralık 1198’de 72 yaşında vefat etti Kabri,Kurtuba’daki aile kabristanlığın da bulunmaktadır.
Tarihte derin bir tesir bırakan büyük ilim adamı, filozof, ahlak, astronomi, edebiyat, felsefe, fizik, mantık, matematik, siyaset, psikoloji, tabiat ilimleri, tıp, zooloji ve fıkıh bilgini İbn Rüşd’ü vefatının 820’nci senesinde rahmetle anıyoruz.
İbn Rüşd seçkin bir ailenin çocuğu olarak 520 (1126) yılında Kurtuba’da (Cordoba) doğdu. Tahsilini Endülüs’ün büyük ilim merkezlerinden olan Kurtuba’da tamamladı. Avrupa’da “Averroes” adıyla tanınan İbn-i Rüşd’ün babası Kurtuba kadılığı yaptı. Eğitim hayatına seçkin hocalardan dersler alarak başlayan İbn-i Rüşd, temel dini ilimleri babasından öğrendi. Dini ilimlerin yanında ahlak, astronomi, edebiyat, felsefe, fizik, mantık, matematik, siyaset, psikoloji, tabiat ilimleri, tıp, zooloji gibi ilimlerini de tahsil etti.
Ona göre felsefe ve dinin kendilerine özgü prensipleri ve esasları vardı, bunlar birbirinden farklı olmak durumundaydılar; birinin diğerine karıştırılması yanlışlıklara sebep olurdu. Öyleyse dinî meselelerin din çerçevesinde, felsefî problemlerin de kendi içinde ele alınıp değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. İbn Rüşd’e göre filozofların şeriatın ilkeleri konusunda tartışıp konuşmaları câiz değildir. Çünkü her disiplinin kendine has prensipleri vardır. Bir disiplin hakkında fikir yürüten kişinin onun ilkelerini kabullenip benimsemesi icap eder.
Aristo ve Eflatun’un (427-347) felsefesini uzlaştırmaya çalışan İbn-i Rüşd, din ve felsefeyi aynı kaynaktan beslenen iki ayrı alan olarak gördü. İbn-i Rüşd’e göre din vahiy ürünüyken, felsefeyi ise insan aklının ürünü olarak değer gördü, fakat her ikisinin de kaynağının aynı olduğunu savundu.
Eserlerini yüzyıllar boyunca Avrupa’da okutan birçok Batılı bilgini düşünceleriyle etkilemeyi başaran İbn-i Rüşd, tıp sahasında yaklaşık 16 eser verdi. Bunlar arasında en tanınmış olan kitabı “El Külliyat Fi’t Tıbb”, Latinceye tercüme edilerek, yüzyıllarca Avrupa üniversitelerinde ders kitabı olarak okutuldu.
İbn Rüşd’e göre kesin bilgi burhana, diyalektik bilgi zan ve tahmine, retorik ise hayale dayanır. Şu halde te’vil demek, diyalektik ve retorik söylemi burhanî söyleme çevirmek demektir. Vahiyde te’vil edilebilecek ve edilemeyecek hususlar vardır. Allah’a, peygamberlere ve âhiret gününe imandan ibaret olan üç temel ilkede te’vile asla yer yoktur. Bunların dışında kalan konularda usulüne uygun olmak şartıyla te’vil yapılabilir. Bu hususta Arap dilinin kurallarına riayet edilmesi, dinî söylemin iç bütünlüğünün bozulmaması ve kendilerine te’vilin yöneltildiği insanların bilgi düzeyinin gözetilmesi gerekir. Te’vilin amacı nassın söyleminden farklı bir anlamın çıkarılması değildir. Bu sebeple özü itibariyle te’vil dinî söylemin kendi bütünlüğü içinde öncüllerin sonuçlara, sonuçların öncüllere bağlanmasından ibarettir ki bu bir nevi ictihaddır.
İbn Rüşd âlem görüşleri
İbn Rüşd âlemi bir canlıya benzetir. Bir canlının varlığını sürdürmesi için sahip olduğu organların aynı amaca yönelik olarak çalışmasını sağlayan bir nefsi ve aklı bulunduğu gibi âlemin de varlığını sürdüren, ondaki birlik ve bütünlüğü sağlayan sonsuz bir kudret ve ilke olmalıdır. Aksi takdirde âlemde ne düzen kalır ne de âlem varlığını ve bütünlüğünü sürdürebilir. Âlemdeki birliği, bütünlüğü, düzeni sağlayan, dolayısıyla onu yaratan ve bütün unları koruyan kudret Allah’tır.
KAYNAK: www.fikriyat.com