Hacı Bektaş Veli, Ahi Evran ve Yunus Emre, bizim kültürümüzün temel taşı isimlerdir. Önümüzde ki bu kısa dönem bizlere, gençliğimize ve gücümüzün yettiği, sözümüzün gittiği her yerde bu kutlu şahsiyetleri tanıtma ve tanıma vazifesini yüklemektedir.
Yaratılanı severiz yaratandan ötürü” Gelin tanış olalım işi kolay kılalım sevelim sevilelim dünya kimseye kalmaz” altın sözleri ile Yunus Emre ;“halka hizmet, Hakk’a hizmet” düsturuyla Ahi Evran ve “Bir olalım, iri olalım, diri olalım” hatırda ve satırlarda yaşayan deyişleri bu kutlu şahsiyetler, asırlardır dürüst ve temiz ahlak, inanç ve yaşam anlayışının yer tutmasına gönüllere girmesine vesile olmuşlardır.
Dileğimiz, yıl boyunca bu dev şahsiyetlerle ilgili faydalı programlar, etkinlikler pandemi şartlarına rağmen dop dolu geçecek ve genç nesillerin ulaşa bileceği özeliklerde olacaktır.
Yine dileriz ve umarız, Allah aşkını anlatan Allah aşıkı Yunus Emre’yi , Hacı Bektaş Veli ve Ahi Evran’ın gerçek dini-tasavvufi kimliği ile tanıtılmalarıdır. Bunun için yapılması gereken hayatlarının inançları ile ilgili etkisi mutlaka ortaya konmalıdır.
UNESCO tarafından 2021 yılının Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli ve Ahi Evran Yılı olarak ilan edilmesinin ardından , Cumhurbaşkanlığı Genelgeleri ile 2021 yılının “Yunus Emre ve Türkçe Yılı”, “Hacı Bektaş Veli Yılı ve “ Ahi Evran Yılı” olarak Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın himayelerinde ulusal ve uluslararası etkinliklerle anılması kararlaştırılmıştır.
UNESCO ANMA VE KUTLAMA YILI
“UNESCO 40. Genel Konferansı İdari ve Mali İşler (APX) Komisyonu’nda 2020-2021 yılı için 59 Anma ve Kutlama Yıl Dönümü kabul edildi.
Bu kapsamda, 2020 yılı için ülkemizin önerisi Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Moğolistan ve Özbekistan’ın desteğiyle Bilge Tonyukuk Abidesinin Dikilişinin 1300. Yıl Dönümü.
2021 yılı için ülkemizin önerisi Azerbaycan, İran İslam Cumhuriyeti, Kuzey Makedonya ve Romanya’nın desteğiyle Hacı Bektaş Veli’nin Vefatının 750. Yıl Dönümü.
Azerbaycan, Bosna-Hersek, Kuzey Makedonya ve Özbekistan’ın desteğiyle Yunus Emre’nin Vefatının 700. Yıl Dönümü.
Kuzey Makedonya ve Romanya’nın desteğiyle İran ve Azerbaycan ile ortak dosya olarak Ahi Evran’ın Doğumunun 850. Yıl Dönümü UNESCO Anma ve Kutlama Yıl Dönümleri Programına alındı.”
Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre ve Ahi Evran 2021 yılında UNESCO ile ilişkili olarak tüm dünyada ve Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı himayelerinde güçlü bir şekilde anılacaktır.
Türk kültürünün, ahilik geleneğinin ve inancın toplumda ki etkisinin gelecek kuşaklara aktarılmasında öncü olan üç dev şahsiyetin anılması ve tanıtılması bize eşsiz tarifsiz bir huzur vermektedir.
YUNUS EMRE
Yunus Emre Anadolu kültürünün temel taşlarından ve Dinî-Tasavvufî Türk Halk Edebiyatının kurucularındandır. Yunus Emre Türk kimliğinin oluşmasında çok önemli bir kültür kaynağıdır. Güzel ve duru Türkçe’nin de mimarı olan Yunus Emre, pek çok edebi eseriyle günümüze hala ışık tutmaktadır. Yunus Emre 1241 senesinde doğmuş ve 1321 senesinde vefat ettiği düşünülmektedir. Anadolu Selçuklu Devletinin çöküş döneminde olması ve Moğolların istilasının gerçekleşmesi ile zulüm dolu olan bir dönemde hayata gelmiştir.
Farsça ve Arapça bildiği, derviş olarak Anadolu’ya, Azerbaycan’a ve İran’a seyahat etmiştir. Şam, Şiraz, Tebriz, Maraş, Nahcivan, Kayseri, Sivas gibi çok sayıda kültür merkezi olan şehirlerde bulunmuştur.
HACI BEKTAŞ-İ VELİ
Doğum/ 1209, Nişabur, İran– Ölüm tarihi ve yeri: 1271 Nevşehir
“Asıl adı Bektaş olup muhtemelen ölümünden sonra Hacı Bektâş-ı Velî diye şöhret bulmuştur. XIII. yüzyıl Selçuklu Anadolusu’nda Babaî hareketinin lideri Baba İlyâs-ı Horasânî’nin çevresine, XIV. yüzyılda Yeniçeri Ocağı’nın kuruluşuna, XVI. yüzyılda kendi adını alacak olan Bektaşîlik tarikatının teşekkülüne adı karışan Hacı Bektâş-ı Velî’nin, devrinin kaynaklarında hemen hiçbir iz bırakmadığına bakılırsa yaşadığı dönemde yaygın bir şöhrete sahip olmadığı söylenebilir. Bugünkü Hacı Bektâş-ı Velî’nin tarihî Hacı Bektâş-ı Velî’nin ölümüyle doğduğunu söylemek tarihî bir gerçeği ifade etmek olacaktır.
Hacı Bektâş-ı Velî’nin “Horasan erenleri” diye bilinen Kalenderiyye akımına mensup sûfîlerden biri, dolayısıyla Horasan Melâmetiyye mektebinden olduğuna muhakkak nazarıyla bakılabilir. Bu sebeple XIII. yüzyılda Cengiz istilâsı sebebiyle Anadolu’ya vuku bulan derviş göçleri arasında, aynı mektebe mensup Yesevî veya daha kuvvetli bir ihtimalle Haydarî dervişlerinden biri olarak Anadolu’ya gelmiş olmalıdır.
Hacı Bektâş-ı Velî’nin nasıl bir sûfî kimliği temsil ettiği, hangi tarikat çevresine dahil olduğu, kendi adını verdiği yeni bir tarikat kurup kurmadığı, Bektaşîliğin onunla ilgisi gibi sorulara gelince, …
sayılan kaynakların hiçbirinin onu klasik anlamda Sünnî bir sûfî olarak görmediği özellikle vurgulanmalıdır. Kendini Hacı Bektâş-ı Velî’ye bağlayan Bektaşîliğin ve Alevîliğin gayri Sünnî yapısı da bunun en kuvvetli delilidir.
Hacı Bektâş-ı Velî’nin, hem Ahmed Yesevî hem de Yesevîlik etkilerini geniş ölçüde taşıyan Kutbüddin Haydar geleneklerini sıkı sıkıya koruyan bir Haydarî şeyhi olduğunu ortaya koymaktadır. Öte yandan Elvan Çelebi, Ahmed Eflâkî ve Âşıkpaşazâde’nin eserleri de onun Vefâî şeyhi olan Baba İlyâs-ı Horasânî’nin halifesi bulunduğunu açıkça göstermektedir.”
NOT: Hacı Bektâş-ı Velî ile ilgili bigiler TDV İslâm Ansiklopedisi’den alınmıştır.
AHÎ EVRAN
Gönül dünyamızın büyük velilerinden olan Ahî Evran( Evren) , veya tam adıyla Şeyh Nasirüddin Mahmud Ahî Evran bin Abbas (d. 1171 – ö. 12 Nisan 1261) Ahiliğin kurucusu sayılan debbağların (dericilerin) piri, 32 çeşit esnaf ve sanatkârın lideridir. Osmanlı Devleti döneminde Ahî Evran’ın esnaf zümresi arasında pîr olarak kazandığı itibar bütün Anadolu, Rumeli, Bosna ve hatta Kırım’a kadar yayılmıştır.
Asya içlerinden Anadolu’ya gelen mutasavvıflardan biri olan Ahî Evran, bir müddet Denizli, Konya ve Kayseri’de ikamet ettikten sonra birçok şehir ve kasabayı gezerek ahîlik teşkilâtının kuruluşunda ve yayılışında önemli bir rol oynadı. Sonradan Kırşehir’e yerleşti ve ölümüne kadar burada kaldı.
Ahîlik, konar-göçer Oğuz boylarını yerleşik hayata alıştırmak, Türkmenlere İslamiyet’i öğretmek, Ermeni ve Rum esnaf ile rekabet edebilmelerini sağlamak gerekçeleri ile ortaya çıkmış, Türkmenlere ticareti, İslamiyet’i ve mesleki kuralları öğreten bir tarikat olarak şekillenmiştir. Anadolu’da Ahîliğin şekillenmesi ve köylere kadar teşkilatlanması politik ve sosyo-ekonomik bir mecburiyetin sonucudur.
Ahîlik sayesinde konar-göçer Türkmenler, Rumların ve Ermenilerin elinde olan sanat ve ticaret hayatına tahakküm etmeye başlamışlar, meslekler öğrenerek ticaret ve zanaat dallarında söz sahibi olabilmeyi başarmışlardır.
Ahî Evran Zâviyesi, XX. yüzyılın başlarına kadar esnaf zümresi üzerindeki mânevî tesirini devam ettirmiştir. Bu durum, başta debbağlar olmak üzere bütün esnafın Ahî Evran’ı pîr kabul etmelerinden ve devletin bu bağlılığı teşvik eden desteğinden ileri gelmiştir.
NOT: Ahî Evran ile ilgili bigiler TDV İslâm Ansiklopedisi’nden alınmıştır.
Mustafa Hakkı SEZGİN/ Türkiye Postası Gazetesi /Genel Yayın Yönetmeni