Dünya, özellikle 1950’lerden sonra bir dönüşüm geçirmiştir. Türkiye ve diğer Türk devletleri şu anda kritik bir geçiş döneminde bulundukları için, daha iyi temelleri olan ekonomik ve kültürel birlikteliğe ihtiyacı vardır.
Yedi bağımsız Türk devletinin dış ve iç güçler tarafından birçok yöne sürüklenmeye çalışıldığı ortadadır. Türk devletleri, çok uluslu kuruluşların ve örgütlerin alakasını cezbeden bir çekim alanı haline gelmiştir. çoğu ülkenin çıkar ve beklentileri aralarında çatışma yaratmakta, önemli bir etki ve kontrol tesis etme çabası görülmektedir. Hatırı sayılır dünya ülkelerinin neredeyse tamamı bu etkinlik, nüfus ve kontrol mücadelesinin bir parçasıdırlar.
Azerbaycan, Hazar havzası ve Orta Asya’nın zenginliklerini içeren bir şişenin mantarıdır. Azerbaycan, tamamen Moskova’nın kontrolü altına girerse, Orta Asya devletlerinin bağımsızlığı neredeyse anlamsız hale gelir.
Bu noktada, Türk dünyasına yönelik düşmanlıklar ve saldırılar da göz önüne alınmalıdır. Geçmişte de Turan dünyasının gelişmiş Türk devletleri, düşmanları tarafından hep hedef belirlenmiş, ekonomik olarak zayıf kalmaları için kendilerine karşı devamlı oyunlar oynanmış ve en zayıf anlarında da dıştan ve içten vurularak yıkılmıştır. Türk dünyası, günümüzde de benzer dış ve iç saldırılara hedef olmakta ve çok dağınık bir halde olan Türk dünyası, dili, dini ve kimliği değiştirilmek yoluyla tarihten tamamen silinmeye çalışılmaktadır.
Bu nedenle “Türk Birliği” kavramının, Türk dünyasının geleceği için çok önemli olduğuna inanmamız gerekir.
Türkleri kendi kontrol alanları dahilinde bulundurmayı arzu eden emperyalist ülkeler, bahsi geçen devletlerin bağımsız olarak ilerlemelerine engel olmak için siyasi, askeri, mali unsurları ve etnik temelli sorunlardan istifade etmeye uğraşmaktadırlar.
Samimiyetsiz bir biçimde abluka altında olduğumuzun net bir biçimde görülebildiği bu günlerde, bağımsızlığına sahip Türk Cumhuriyetleri için planlanmış senaryoların parçası olmamak ve yabancı büyük güçlerin yönettiği ülkeler durumuna düşmemek için hiç vakit kaybetmeden çalışmalara başlanması ve birliğin kurulması zaruridir.
Bu yapılmaz ise, gelecek yıllarda bazı sınır çizgileri yabancı güçlerin acımasız oyunları ile sürekli küçültecek şekilde tekrar çizilebilir. Böylesine mühim bir durum olasıdır ve sadece Türk alemi için üzücü bir zayiat olmayacak, aynı zamanda dünya sulhu için de büyük bir tehdit oluşturacaktır.
Bin yıldır ilk kez, Türkler Avrupa Birliği örneğini izleyerek güçlerini birleştirme ve güçlerine uygun bir konuma yükselme fırsatını yakalamıştır.
Bu, Türk dünyasına liderlik etmekle yükümlü olan yöneticilerin, aydınların ve halkın, yani biz Türklerin üzerine büyük bir sorumluluk yüklemektedir.
Zarema MEMETOVA/ Akademik Mütercim