Her yönden erkekliği inceleyen “Testosteron” kitabında Sinir Bilim Uzmanı Dr. Joe Herbert “Saldırganlığın erilliğin temel bir bileşeni değil, erkeğin toplumla etkileşiminin bir ürünü” olduğunu söylüyor.
Erkeklik hormonu testosteron güç ve cesaret hormonudur. Erkeklerin canı pahasına vatanı ve ailesini koruması, yaratılışta ona yüklenen hormonları sayesindedir. Güç ve cesaretle savunma durumunda öldürmek zorunda kalan erkeklerin çoğunluğu özel hayatında şiddetten son derece uzak ve şiddete karşıdır.
Testosteron saldırganlık hormonu değildir, savunma hormonudur. Saldırganlık erkekliğin temel bileşeni değildir; psikolojik ve sosyal etkileşimin neticesidir.
Tüm dünyada suç işleyenlerin sayısı kadınlara göre erkeklerde daha yüksektir. Fakat suç işlemenin sebebi erkek olmaları değildir. Testosteronun verdiği cesaret etkenlerden biri olabilir fakat tek sebep olamaz. Bazı erkekleri suça yönelten cinsiyet dışında etkenler göz ardı edilerek suçu ve şiddeti erkekliğin üzerine yıkmak cinsiyetçilik yapmaktır.
Şiddet erkekliğin sonucu değildir. Şiddetin cinsiyeti, kadını-erkeği yoktur. Erkeğin fiziki güce sahip olması, koruma ve kollama güdüleri ile cesaretli olması, vatanı korumak için savaşması, onu şiddet yanlısı yapmaz tam aksine korumacı yapar. Şiddet erkekliğin neticesi olsaydı bütün erkeklerin son derece acımasız ve şiddet yanlısı olması gerekirdi. Oysa merhamet erkekliğin ana bileşenidir.
Suçlar bireyseldir, cinsiyeti bağlamaz. Canilerin suçu bütün erkeklerin üzerine yıkılamaz. Bu adalete, masumiyet karinesine aykırıdır. “Erkek Şiddeti” diye şiddetin sebebini erkeklik olarak göstermek suçtur fakat aleni olarak rahat bir şekilde işleniyor günümüzde.
Güç, şiddetin sebebi değildir, şiddetin sebebi gücü yanlış kullanmaktır. Şiddetin, başta aile eğitimi eksikliği, ahlak, maneviyat ve merhamet eksikliği olmak üzere pek çok iç sebepleri ve ekonomik sıkıntılar, alkol ve uyuşturucu gibi dış etkenleri vardır.
Erkeğin fiziki gücünden dolayı yaptığı şiddet görünür şiddettir fakat kadınların yaptığı şiddet çoğu zaman başkaları tarafından fark edilmeyebilir. Kadınları şiddetten beri gibi göstermek şiddette doğru çözümler üretmekten bizi alıkoyar.
Şiddetin cinsiyeti yoktur kadın da gücü yettiğine şiddet uygular. Kadınların birbirine ve çocuklara uyguladığı şiddet yok sayılıyor. Mesela çocuk cinayetlerinde annelerin sayısı babalardan üç kat daha fazla resmi verilere göre. Bakıcı dehşetleri, gelin kayınvalide şiddeti, üvey çocuğa uygulanan şiddet gibi kadınların da hem fiziki hem de psikolojik şiddet uyguladığı bir gerçek.
Erkeği günah keçisi ilen ederek, aşağılayarak, kadınlaştırarak gücünü elinden alarak, şiddeti bitmez tam aksi artar. Şiddet erkekliğin de kadınlığın da neticesi değildir. Şiddet bir cinsiyet meselesi değil, ahlaki, biyolojik ve psikolojik bir problemdir.
Düşük Seratonin Saldırganlığı Tetikliyor
Şiddetin artmasında önemli bir etkenin de hormonlar olduğunu söylüyor Sinir Bilim Uzmanı Dr. Joe Herbert:
“Saldırganlıkta rol oynayan birkaç nörokimyasaldan bahsetmem gerekiyor birincisi serotonin. Beyindeki düşük serotonin düzeyleri saldırganlığı özellikle de reaktif ya da itkisel saldırganlığa eğilimin fazla olması ile ilişkilendirilmiştir. Bununla tutarlı bir biçimde beynin serotonini ele alma biçimi ile ilişkili genlerdeki farklılıklar da etkilidir.” (1)
Mutluluk hormonu diye bilenen serotonin hormonu düşüklüğü ve stres hormonu diye bilenen kortizolün artışının kadın ve erkekte saldırganlığı artırdığı yapılan çalışmalarda ortaya çıkıyor.
Mutsuz kişilerin saldırgan olma ihtimali çok daha yüksek.
Çağın getirdiği problemler, antidepresan kullanımının aşırı artışı ve bunların şiddetle bağlantısı üzerine araştırmalar yapılmalı.
Ekonomik problemler de insanları en çok mutsuz eden sebeplerden biri. Bu yüzden ekonomik problemler ve şiddet bağlantısı incelenmeli.
Şiddeti tetikleyen ve artıran etkenler üzerine çalışmalar yapılmalı ki şiddetin azaltılması mümkün olsun.
Utanç Şiddette Sebep Oluyor
Şiddet üzerine çalışmaları ile ünlü Psikiyatrist James Gilligan, şiddetin farklı belirleyicileri olduğunu anlatırken utancın şiddeti tetiklemede önemli bir etken olduğunu söylüyor:
“Saldırgan davranışlar, hastalıklar gibi şiddet de çok belirlenimlidir. Yani çok sayıda biyolojik, psikolojik ve toplumsal neden ya da değişken arasındaki etkileşimin bir üründür. Bu etkenlerin her birinin şiddetin sıklığı ve ağırlığını arttırma ya da azaltma etkisine sahip olduğu gösterilebilir. Ne var ki bütün bunların altında belli düzenlilikler yatar ve bunlardan biri de UTANCIN şiddet için zorunlu bir neden olduğudur.” (2)
Psikolojik şiddet bahanesiyle “uzaklaştırma” adı altında evinden atılan erkeklerin şiddete yönelmeleri de şaşırtıcı bir sonuç değil.
Utanç tek sebep değil fakat bunu destekleyecek başka etkenler de varsa şiddet daha çabuk ortaya çıkabiliyor.
Şiddet ve Sebep-Sonuç İlişkisi
Şiddetin psikolojik ve toplumsal değişkenlerini görmezden gelerek, şiddeti erkekliğe bağlamak cehaletten başka bir şey değildir.
Şiddet bir sonuçtur ve ortada bir sonuç varsa o sonucu oluşturan sebepler de vardır. Sebepler değiştirmeden sonuç değişmez. Sadece ceza vererek şiddete engel olunamaz.
Sebep ne olursa olsun hiç kimsenin birbirini öldürme hakkı yoktur. Cinayetin sebebini görmek, katile hak vermek değildir. Başka cinayetler olmasın diye alınabilecek tedbirler açısından gereklidir.
Mesela şiddetin neden boşanma safhasında daha fazla olduğu araştırılmalı.
Boşanma ile ilgili kanunların şiddeti artırmada etkisi var mı bakılmalı.
Kadınların öldürüldüğü cinayetlerin uzaklaştırma kararlarında neden daha fazla olduğu incelenmeli.
Kadını korumak adına yapılan uygulamalar, kadınların ölümüne sebep oluyorsa kanunlar gözden geçirilmeli düzeltilmeli.
Şiddettin artmasında alkol ya da uyuşturucu kullanımının artışı ve bunların etkisi araştırılmalı.
Şiddetin yaygınlaşmasında dizi, film ve medya etkisi araştırılmalı.
Şiddetin sebebi olarak “Erkek Şiddeti” diye erkekleri işaret etmek şiddetin gerçek sebeplerini perdelemeye ve çözüm aramaya engel oluyor. Toplumda genel olarak artan şiddet, göz ardı edilmiş oluyor. Şiddet konusu üzerine kapsamlı ve ciddi çalışmalar gerekli; eğer şiddet gerçekten azalsın isteniyorsa.
Kaynak: Sema MARAŞLI www.cocukaile.net / 10 Mayıs 2020
(1) Joe Herbert “Testosteron” Koç Üniversitesi Yayınları
(2) James Gilligan Preventing Violence