Avrupa Konseyi ile işbirliği içinde hazırlanan ve 2011 de imzalanan İstanbul sözleşmesi ve 2012 de uygulama kanunun 6284 ile başlayan süreç, ülkemizde feminist hareketi kontrolü zor noktalara doğru götürüyor. İstanbul Sözleşmesi’nin ve 6284 ün acilen iptal edilmesi lazım.
Sözleşmeyi imzalayan Batı ülkelerinin çoğu çekince koyarak bir kısım maddelerini kabul etmediler. Bazı Hristiyan ülkeler “bu sözleşme aile kurumunu yok eder” diye imzalamadılar. Fakat bizde hiç çekince koyulmadan bütün maddelerini bütün partilerce kabul edilerek imzalandı ve o günden beri sözleşmenin yok edici etkisi hızlı bir şekilde topluma yayıldı.
İstanbul Sözleşmesi neden iptal edilmelidir?
Bun daha iyi görmek için sözleşmenin bazı maddelerine daha yakından bakalım.
1-“Sözleşmenin amacı” bölümünde şöyle deniyor:
“d-Kadına yönelik şiddeti ve aile içi şiddeti ortadan kaldırmak amacıyla uluslararası işbirliğini geliştirmek”
Öncelikle bu Sözleşmeyi imzalayarak ülkemizde baş edemediğimiz, yurt dışından destek almak zorunda kaldığımız, bir kadına şiddet problemimiz olduğunu kabul etmiş olduk, yıl 2011.
2011 yılda nüfusumuz 73 milyon ve ülkede 121 kadın öldürülmüş ve bunların çoğu da cinsiyetlerinden dolayı yani kadın olduğu için değil, katil ile aralarında bir problem olduğu için öldürülmüş. Yani ülkemizde kadına şiddet uluslararası yardım isteyecek boyutta değil.
Ayrıca Avrupa ülkelerinde kadına şiddet ve cinsel taciz yaşam tarzlarından da kaynaklanarak alkol, uyuşturucu, gece hayatı gibi etkenlerle bizdekinden binlerce kat daha fazla. Yapılan araştırmalarda şiddette alkol etkisi yüzde seksenlerde.
Kendi ülkelerinde şiddeti çözememiş, şiddetle baş edememiş insanların, bize yol gösterme gibi bir lüksü olmamalıydı. Bu sözleşmeyi önümüze dayayanlara “Siz kendi ülkenize bakın, bizde kadına şiddet sorunu yok” dememiz gerekirken ezik ezik sözleşmeyi imzalamışız.
Ardından da Sözleşme şartlarını yerine getirmek için 6284 nolu kanunu çıkarmışız.
6284 nolu kanuna kısaca “kadın ve erkeği birbirine düşman etme kanunu” diyebiliriz.
6284 ile 2012-2019 yılları arasında 2 milyondan fazla erkek çoğunluğu psikolojik şiddet bahanesi ile evinden atıldı.
Sokağa atılan, iftiraya uğrayan, mahallesine bile giremeyen, cinnet geçiren erkekler sebebiyle cinayet sayıları arttı.
İstanbul Sözleşmesi ve 6284 ten sonra kadına yönelik şiddette gelinen nokta.
2011 de 121 kadın öldürülmüş
2018 de 490 kadın öldürülmüştür.
Yani çok açık ve net olarak belli ki bu sözleşme ve kanun ülkemizde kadına yönelik şiddeti kat be kat artırmıştır. Yukarıdaki verilere bakarak ilkokul çocuğunun bile anlayacağı sonuçları yetkililer ve siyasiler neden anlamak istemiyor. Ve ısrarla sözleşmeyi devam ettiriyorlar? Daha çok kadın ölmesini isteyen kimler?
5- Tanımlarda gözden kaçmaması gereken bir madde daha var.
‘’f-kadın’’ kelimesi 18 yaşın altındaki kız çocuklarını da içerir.
Bu ayrı bir rezalet. Doğumdan itibaren kız çocuklarını “kadın” olarak tanımlıyor ve aslında pedofiliyi destekliyor.
6- Madde 4 Temel Haklar, Eşitlik ve Ayrımcılık Yapmama, başlığında:
1-….“Bireylerin cinsiyet, toplumsal cinsiyet… cinsel tercih/yönelim, toplumsal cinsiyet kimliği… özellikle mağdurların haklarını korumaya yönelik tedbirler başta olmak üzere işbu Sözleşme hükümlerinin Taraflar tarafından uygulanması güvence altına alınmıştır.”
Bu madde ile cinsel tercih ve istediğin tarafa cinsel yönelim normal kabul edilmiş ve güvence altına alınmış olduğu netleştiriliyor.
10- Madde 12 Genel Yükümlülükler, başlığında:
1-Taraflar, kadının aşağılığı iddiasına veya kadın erkek için kalıp rollere dayanan ön yargıları, örf ve adetleri, gelenekleri ve tüm diğer uygulamaları ortadan kaldırmak amacıyla kadın ve erkeklere ilişkin toplumsal ve kültürel davranış modellerinde değişim sağlamak için gerekli tedbirleri alır.
5-Taraflar; kültür, gelenek, görenek, din veya sözde ‘’namusun’’ işbu Sözleşme kapsamındaki herhangi bir şiddet eylemi için gerekçe oluşturmamasını sağlar.
Kabul edilenler gayet açık. “Din, gelenek, örf ve tüm diğer uygulamaları ortadan kaldırmak…”
“…kadın ve erkeklere ilişkin toplumsal ve kültürel davranış modellerinde değişim sağlamak için gerekli tedbirleri alır.”
Bu da gayet açık. Muhafazakar ve dindar görünen hükumetimiz de bu sözleşmeye imza atmış. Bu sözleşme iptal olmazsa Avrupa Konseyi belki kadın haklarına aykırı diye Kur’an-ı Kerimden bazı âyetleri çıkarmamızı isteyebilir, sonuçta kabul etmişiz, isteyebilirler.
28- Madde 29 Hukuk Davaları ve Çözüm Yolları başlığı ise şöyle:
“2-Taraflar; uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak, yetkileri dahilinde önleyici veya koruyucu önlem alma görevini yerine getirmekte başarısız olmuş Devlet yetkililerine karşı mağdurlara yeterli kanuni başvuru yolu sağlamak üzere gerekli hukuki veya diğer tedbirleri alır.”
Bu madde ile açıkça Avrupa Konseyine iç içlerimize karışma hakkı da vermişiz. Eğer feminist kılığındaki terörist kadınlar olay çıkarırlarsa devlet de bunları koruyamazsa, isyan durumlarında korumada başarısız olmuşsa onlar hukuki ve diğer tedbirleri alırlarmış. “Diğer tedbirler” dedikleri ne olabilir? Bu maddeyi kabul ederek Avrupa Konseyine Türkiye’ye müdahale hakkı vermişiz açıkça. Bu nasıl bir basiretsizlik.
Aile konusunda bütün mağdurlar birleşip “İstanbul Sözleşmesi iptal olsun” diye ses duyurmazlarsa herkes kendi davasını savunursa hiçbir sonuç elde edilemez
29- Madde 80 Fesih
“1-Herhangi bir Taraf, herhangi bir zaman diliminde, Avrupa Konseyi Genel Sekreterine yapacağı bir bildirimle işbu Sözleşmeyi feshedebilir.
“2-Bu tür fesihler bildirimin Genel Sekreter tarafından alınmasından sonraki üç aylık sürenin sonunu izleyen ayın ilk günü yürürlüğe girer.”
İKTİBAS Yazının Tamamı/ Sema MARAŞLI www.çocukaile.net / 13 Şubat 2019