Sanal dünya, gerçek dünyayı yener mi?
Sosyal medya, tv, internet kanalları hayatımızın merkezine geldi oturdu. Çoğunluğu malayani olan, zihnimizi ve ruhumuzu kirleten bu araçlar; zamanımızı saatlerimizi, ömrümüzü çalıp kişileri, toplumları bambaşka bir duruma dönüştürdü.
Sosyal medyanın öne çıkmasıyla her ne kadar “televizyon” bir adım geride kalsa bile hala hayatımıza yön veren, zamanımızın ömrümüzün büyük bir kısmını çalan bir iletişim aracı. Hep mi zararlı bu aygıt, hiç mi faydası yok? El cevap: aynı bıçak gibi adam da kesersin, ette doğrarsın, senin nasıl kullandığına bağlı. Hasılı: Kişilerin yaşam tarzına hatta düşünce yapısına sosyal hayatına etki eden, işitsel görsel ruhsal duyularına hitap eden iletişim araçları bizim ülkemizde menfi mi müsbet mi etki yaptı? Bunun cevabını toplumu, fertleri inceleyerek verebiliriz.
Türkiye’de kültürel yozlaşma, bilhassa gençlerde, kendi kültüründen, kendi kökünden, kendi dininden, kendi geleneklerinden, kopmaya meyyal tavırların; ahlaki yozlaşma, kutsal ve manevi değerlere savaş açmanın, çok hızlı ilerlediğini ve toplumun sosyal bir çöküş içinde olduğunu görmemek kabil değil.
Bunun en önemli sebebi, hayatımızı zamanımızın ve huzurumuzun en büyük düşmanı olan televizyon dizileri… Televizyon dizilerinde son zamanlarda “tarihi diziler” açığı kapamaya bir nebze olsun, manevi, tarihi, kültürel bilgiler vermeye çalışsa da bu diziler tarihi hatadan beri değil. Bu tarihi dizlerdeki kullanılan kendi dedelerimize Bizans savaşçıları, roma hırpani kıyafeti giydirip Osmanlı- Selçuklu askeri gibi gösterilse de, tarihi hatalarla dolu olsa da, “şükür” ki bu dizler yapıldı dedirdi. Vatan aşkı, kutsal değerleri korumak için savaşmak gibi mefkureler işlense de, böyle zengin bir tarihe sahip olan bu ülke için çok eksik, çok yetersiz.
Yıllardır öyle ahlaka mugayyir dizilerle toplumsal ifsat oluşturuldu ki, maalesef aile içi aldatmalar, eşlerin güvenini sarsan, eşlerin psikolojisini bozan, tamamı ile nefsi behimi duygulara hitap eden, diziler yapıldı. Bu dizleri oynayan, yarı çıplak, sözüm ona sanatçıların ki (onlardan birkaçı hariç) asla “sanatçı” değil onlara başka sıfat layık… İşte bu güruh sanatçı olarak lanse edildi gençlere çocuklara rol-model gösterildi. Erkeklere “hatununu aldat, haram daha heycanlı” telkini verilerek, dünyasını ahiretini ailesini huzurunu mahvedecek haramlar cazip gösterildi. Aile huzuru kadınların birbirine benzediği aldatmanın sonun mahvoluş olduğu değil bilakis teşvik edici senaryolar yazıldı.
Meğer bundan daha vahimi de olabiliyormuş, elan ana baba arasını açan projeler gösterimde. Karı-koca arasını açan dizilere rahmet okutacak yeni bir akım, psikolojik filmler sürümde… Bir Ana-evlat kalmıştı aralarını açmadıkları… Manevi bağlara, sevgi güçlenen yüreklere, yeni savaş başladı, “sen günaha düşersin, suç işlersin ama bunun sorumlusu sen değil senin anan baban… (!)”
Ruh hastası insanları dinleyerek ömrü geçmiş bir bayanın kitabından yazılan, anneleri babaları tamamı ile bütün suç ve günahların sebebi olarak gösteren, daha vahimi insanların ruhunun kuytularında, en kirli, en çirkin, en korkunç, suçları açığa çıkaran ve bundan da tamamı ile ana-babasının suçlayan filmler revaçta olmaya başladı.
Masumlar Apartmanı isimli “Psikolojik filmler” adı altında ruh hastası insanları dinleyerek ömrü geçmiş bir bayanın yazdığı ve bunu da TV dizi yapımcılarının dejenere ederek topluma dayattığı, annesini babasını hayalet, korkunç ruh gibi gösteren, lise çağındaki kızının erkek arkadaşı ile evli iki eş gibi davranmasına engel olduğu için anneyi psikopat gibi gösteren, gençlik adına son derece tehlikeli mesajlar barındıran bu film ivedilikle kaldırılıp telin edilmeli. Ayrıca bu filmin bir de devletin kanalında oynatılıyor olması ayrı bir vahamet.
Ahlaki değerlere, geleneklerine uyan insanları, psikolojik rahatsızlığı olan insanlar gibi lanse eden malum film, gençlerin ruhsal dengesini bozmakla kalmayıp tamamı ile anasına babasına suçlayarak kendi yaptığı hatalardan kendini düzeltmeye çalışmak şöyle dursun, nefsini aklayarak yaptığı bütün hataları sebebini annesine babasına yükleyerek en büyük toplumsal zarara sebebiyet veriyor. Filmin verdiği mesajlar, Gencin, hem hata yapmakta devam etmesine hem psikoloji bozulmasına hem ana babalarının evlatlarını arasının açılmasına yol açıyor.
Yıllardır eşini aldatan, zengin fakir yaşamının arasındaki farkı mutluluk/mutsuzluk sebebi gibi yansıtan, behimi duyguları ön plana çıkaran, aşk temalı filmler oynatıldı, Türkiye’de boşanma arttı, eşlerin işlediği cinayetler arttı. Psikolojik vakalar arttı. Şuur altına “eşin, bir yerde ise kesin seni aldatıyor” diyerek zayıf karakterli insanların aile huzurunun bozulmasına sebep oldu. “Komşunun, mahalledeki kızların namusu bizim namusumuzdur” diyen Müslüman Osmanlı torunlarından, markette evladının yanında hicap etmeden sevgili arayan, yılışık, kadınsı hareketleri olan vıcık vıcık erkek tipi oluştu. Saçları uzun, döğmeli taytı yapışmış tişörtü bir beden küçük komik duruşlu, mide bulandıran erkekler türedi.
Bir de bunun tam zıddı ifrat ve tefridin timsali, mafya dizileri adam öldüren, katil olan, işkence yapan, bıçaklayan, psikopat tipleri, para kazanmak için her türlü pisliği yapan insanları, güçlü göstermeye çalışarak gençleri mafya tarzı hareket ve yaşama özendirdiler. Bir eğitimci olarak kesinlikle söylüyorum toplumda şiddet bu filmler yüzünden arttı, madde bağımlılığı, kalleşçe adam dövme zayıfı ezme bu filmlerle gençliği mahvetti. Bütün bu, mafya, aldatma, ruh hastalarının en adi suçların göz önüne kayarak normalleşmesine artmasına sebebiyet veren bu diziler, ivedilikle kaldırılmalı.
Bir itirazı duyar gibiyim , “tarihi dizilerde” şiddet savaş var, diyenleri duyar gibiyim onlara şunu bilhassa söylemeyi isterim” İNSAN ADAM ÖLDÜRÜR KATİL OLUR, İNSAN SAVAŞTA, VATANINI KORUMAK İÇİN ADAM ÖLDÜRÜR “GAZİ-ŞEHİT” OLUR” mafya filmlerinde arkadaşını kesiyor, katil oluyor diğerinde savaş meydanında cenk ediyor “gazi” oluyor.
Bir de bundan da en az Bunlar kadar vahim olan cinayet programları… Devleti aciz gösteren, kaybı devlet bulmuyor onlar buluyor, cinayeti devlet çözemiyor da onlar çözüyor, suçluyu devletin hakimi savcısı yargılamıyor da onlar yargılıyor, aslında suçu sabit olmayan insanları zan altında bırakarak, kendileri en büyük suçu işliyor ama kimseden ses çıkmıyor, bir de reyting rekorları kırıyor. Kadınımızla erkeğimizle, magazin, yani röntgen-başkalarının hayatını gözetleme uğruna, zamanımızı ömrümüzü harcayıp, hangi mihrakın elleri ile hazırlandığı belli olmayan Programlara prim veriyoruz.
Suçlu olsun olmasın, suç isnat edilmiş insanları çıkarıp tamimiyle suça meyyal insanlara emsal teşkil edecek iğrenç örnekler sergileniyor. Bir takım bayanlar çıkıyor, yargılıyor sorguluyor ukalaca abuk subuk şeyler söyleyerek sahnede köçek misali dolaşarak, millete akıl veriyor. En adi suçluları çıkarıyor, kendi yargılıyor, kendi sorguluyor devleti aciz gösteriyor ve suçları ifşa ederek topluma emsal teşkil ediyor, suçların çoğalmasını sağlıyor. Türkiye’nin komşuluk değerlerine, güvene, yardımlaşamaya ket vuruyor.
Diğer bir kadın çıkıyor orada katilleri aklıyor, katili olmayanları suçluyor, ailenin en gizli mahremini i ifşa ediyor, sanki kayıpları o buluyor gibi, polisten devletten üstün pozlara giriyor. Kim veriyor bunlara bu hakkı? Bunlar kimlerle iş tutuyor? Bu programı yapanlar hangi derin güçlerin desteğiyle yapıyorlar? Bunları bilmiyoruz ama gördüğümüz kadarıyla bu programlar, toplumu bir arada tutan, fertlerin sosyolojik olarak huzurunu sağlayan, güven duygularını yok ediyor.
Ramazan’da çocuklarımız, şeker toplayamaz oldu, komşu komşuya gidemez, birbirine iyilik yapamaz, bir tas çorba götüremez oldu. Komşu komşunun psikolojisini düzelten, en büyük psikoloğu, en büyük danışmanı idi, şimdi birbirine güvenemez oldu. Cinayetler tecavüzler daha çok arttı. Çünkü bu programlar emsal teşkil ediyor, yön veriyor. Akli dengesi yerinde olmayanlara tamamı ile cinayetin suçun reklamını yapıyor.
Evvela fertleri devletlerine yönetime düşman ederek devletleri parçaladılar, sonra eşleri aileyi birbirine şüphe ile bakan, hatta birbirinin düşmanı haline getirdiler şimdi en tehlikelisi evlatlarla ebeveyn arasını açarak kökünden tamamen koparma çabasındalar. Her fert bireysel düşünecek egoist narsist olacak , toplum diye bir şey kalmayacak herkes fert fert tek kalınca yalnız zayıf ve savunmasız medya araçlarını elinde tutan güçlerin kuklası olacak. Sonuç:
Ah Necip Fazıl Üstat Ah! “BİR GENÇLİK” demiştik ya… Evet bir gençlik geliyor bir gençlik Lut Kavmi’nin iğrenç yaratıklarını desteklemeyi eşitlik zanneden, kedi köpeğe acımayı tek insanlık ve merhamet kıstası gören, öz annesini merdivenden aşağı iten, babasına höykürmeyi özgürlük zanneden, her türlü ahlaksızlığını orta yerde serdeden, belden aşağı behime duygularını utanmadan dillendiren garip bir gençlik geliyor. Evet bir gençlik geliyor Ey Üstat bir gençlik ne Vatan bilen ne aile bilen… Sadece kedi köpeğe acıyan Lut kavminin yaratıklarına kucak açan bir gençlik geliyor. Babalar kızlarına kıskanmaktan utanır oldu, utanılacak şeyleri yapınca ses çıkaramaz oldu. Üstat ev gençlik geliyor bir gençlik sevgi nedir, Vefa nedir, İslam nedir, Rasulullah kimdir, hiç bilmeyen, dinlemeyen bir gençlik geliyor. Gördüğü bütün ahlaksızlıkları kopyalayan, dizilerdeki Kahraman zanneden, hayalde yaşayan, bir gençlik geliyor. Bir gençlik, vatan sevgisini bilmeyen, ana-baba nedir anlamayan, dinlemeyen, bir gençlik geliyor. Rasulullah utandıran kadınlığı yere batıran bir gençlik geliyor.
Hülasa: TV- BASIN- FLİMLER-DİZİLER YILLARDIR:
1- Önce ülkelri bölmeye çalıştı, devlete baş kaldır, terörist ol! “eşitlik” diyerek, “çalışanla çalışmayan, aynı rızkı yesin” diye devletle vatandaşın arasını açtılar, komün sistemi yüzünden dünya kan gölü oldu.
2- Sonra, aşk filmleri yaptılar. Aldatan erkek temalı dizilerle, “Kadın hakları” diyerek kadını eşine baş kaldırıp aileyi yıktılar, dünya ahlaksız çirkef bataklığına döndü.
3- Şimdi gayrimüslimlerde bile kutsal olan, “anne baba” ile evlat arasını açan anneyi korkunç hayalet gibi gösteren, kızların en behimi hareketlerini terbiye etmeye çalışan ana babayı karalayan psilkojik filmler gündemde, psikolojisi bozuk insanları dinleyerek yaşlanan bir bayanın kitapları ile son vurgunu vuruyorlar , ‘bütün suçların sebebi sen değilsin annen baban!”
4- tarihi hatalarla dolu tarihi filmler.
Evet, siz hangi dizileri izliyorsunuz? “İZLEDİĞİN DİZİNİ SÖYLE BANA SENİN KİM OLDUĞUNU SÖYLEYEYİM”
RUKİYE YILDIZ/ Eğitimci-Yazar/ 24.09.2021