16. yüzyılın başından 19. yüzyılın ortalarına kadar yaklaşık 350 yıl boyunca Afrika’dan Amerika’ya götürülen milyonlarca köle, Batı’nın gerçek yüzünü görmek için başlı başına bir örnek. Batı’nın kölelik tarihi aynı zamanda vahşetin de tarihidir.
Sylviane A. Diouf’un “Servants of Allah” adıyla yazdığı kitapta verdiği bilgilere göre Amerika’ya götürülen milyonlarca köle arasında 3 – 4 milyon kadar Müslüman Afrikalı da vardı. Avrupalılar, kabileler arası savaşları tetikliyorlar ve taraflara bugün olduğu gibi silah yardımı yapıyorlardı. Savaş sonrasında da kazanan taraf, aldığı esirleri Avrupalılara satıyordu. İspanyollar Afrika’dan Amerika’ya doğrudan Müslüman köle götürmeyi sakıncalı buluyorlardı. Çünkü Endülüs’ten dolayı Müslümanlarını tanıyorlardı ve her ne kadar zincire vurulsalar bile inançları yüzünden bu insanların ruhen tam anlamıyla köleleştirilemeyeceklerinin biliyorlardı. Diğer Avrupa ülkeleri tarafından götürülen Afrikalı Müslümanlar, gerçekten de sömürgecilere her zaman sorun çıkarttılar ve Brezilya’da çıkan köle isyanlarını da onlar organize ettiler.
Köle ticaretinin başladığı 1500’lü yıllarda Afrika’nın hemen her tarafında Müslümanlar çoğunluğu oluşturuyorlardı ve birçok yerde de İslâm devletleri kurmuşlardı. Batı Afrika’da kurulan İslam Devletleri eğitim ve öğretime büyük önem verdiler. Tarihçi John Hunwick, Batı Afrika’da okuryazarlık ve İslâm’ın yayılmasının paralel gittiğini ifade ederek şöyle diyordu; “İslâm’ın yayıldığı her yerde, Arapça ve Kur’an öğretilen küçük okullar ile Arap dilinin ve Müslüman halkların edebiyatının daha derin çalışıldığı yüksekokullar, özellikle de Müslümanların maddi ve manevi yaşamlarının temelini oluşturan din ve hukuk literatürünü öğreten okullar teşvik edilmiştir.”
Batı Afrika’da Müslümanlar arasında okuryazarlık en ücra köylere kadar yayılmıştı. Bugün bile asla ulaşılamayan eğitim seviyesi daha 1500’lü yıllarda, sömürgeciler gelmeden önce Afrika’da mevcuttu.
Batı Afrika’ya gelen Cezayirli bir seyyah 15.yüzyılın sonlarında Kano şehrinde 3000 hoca bulunduğunu notlarında belirtiyordu. Diouf’un verdiği bilgilere göre 16. yüzyıl sonlarında sadece Mali’nin Timbuktu şehrinde tam 150 okul vardı. Bir Fransız tüccar Senegal’de gördüğü hemen herkesin okuma yazma bildiğinden bahsediyordu.
Batılılar tarafından kaçırılarak Avrupa ve Amerika’ya köle olarak götürülen Müslüman Afrikalılar asla dinlerinden vazgeçmediler. Zorla Hıristiyanlaştırılanlar da sadece görünürde Hıristiyan kaldılar. Gineli Muhammed Kaba 1778 yılında 20 yaşındayken kaçırılmış ve Jamaika’ya götürülmüştü. Vaftiz edildikten sonra Robert Tuffit ismini aldı. İsmi Ebubekir Sıddık iken Edward Donlan olarak değiştirilen bir arkadaşı vardı ve 1834 yılında kölelikten azat edilmişti. Bu olay üzerine Muhammed arkadaşını tebrik etmek için bir mektup gönderdi. Mektubu Arapça olarak yazmıştı. Hıristiyan bir aracının eline mektubu teslim ederken, bunu arkadaşını İslâmiyet’ten vazgeçirmek için yazdığını söylemişti. Jamaika’ya getirildikten tam 56 yıl sonra yazdığı bu mektupta arkadaşına şöyle hitap ediyordu: “Allah’ın adıyla. Her şeyi yaratan ve onlara merhamet eden Allah’a hamd ve Muhammed’e selam olsun. Bu mektup Muhammed Kaba’dan Bekir Sadıki Şerif’edir.”
Yine uzun yıllar Hristiyan olarak gözükmüş Kuzey Carolinalı Ömer İbn Said, 1831 yılında yazdığı hatıratına şöyle başlıyordu: “Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Allah’ın salât ve selamı peygamberimiz Muhammed üzerine olsun.” Brezilya’da bulunan Fransız elçi Kont de Gobineau 19. yüzyıl ortalarında bu konuda şöyle yazmıştı: “Minas’ın tamamı olmasa bile çoğu görünüşte Hristiyandı, ama gerçekte çoğu Müslümandı. Dış görünüşlerine rağmen Kur’an’ı en azından kabaca anlayacak kadar Arapça bildiklerinden, Afrika’da sahip oldukları dinlerine sadık kaldılar ve ona hararetle sahip çıktılar.” Köle taciri Nicholas Owen de şöyle diyordu; “Onların Hıristiyanlığı kabul etmeleri için o kadar çabalamamıza rağmen; bizimle geçirdikleri bunca yıldan sonra hâlâ dinimiz alay konusu olmaktan başka onlar üzerinde hiçbir etki yapmadı.”
Aradan geçen yüzyıllara rağmen Afrika’dan kopartılan Müslümanlar tam anlamı ile asla Batılılar gibi olmadılar. İlk nesillerden sonra İslâmî kitap ve eğitimin yokluğu, baskılar, parçalanan aileler ve bilinçli Müslümanların bir kısmının Afrika’ya geri dönmeleri gibi nedenlerden dolayı köleleştirilmiş Afrikalılar arasında İslam inancı kaybolmaya başlamıştı ama Afrikalı köleler, aradan geçen 500 yıla rağmen 21. yüzyılda Malcolm X gibi önderleri ile yeniden ayağa kalkarak asıllarını her şeye rağmen koruduklarını gösterdiler. 4 NİSAN 2021
Mustafa Uzun /Araştırmacı – Yazar