Kerbela,10 Ekim 680 (Hicri: 10 Muharrem 61) tarihinde, bugünkü Irak sınırları içindeki Kerbela şehrinde, peygamberimiz Hz.Muhammed’in torunu Hüseyin bin Ali’ye bağlı 72 kişilik küçük bir topluluk ile ile Emevi halifesi I. Yezid’in valisi İbn-i Ziyad’ın 30 bin kişilik ordusu arasında cereyan etmiştir.
O günden bu yana olay, Alevilerin, gerek Şiilerin, gerek ise Sünnilerin ortak acısı haline gelmiştir. Bu olay İslam tarihinde bir kırılma noktası olmuştur. Bu olaydan sonra Şia gibi bazı guruplar ortaya çıkmış bu guruplar genellikle sahabeye karşı yakışıksız söylemlerde bulunmuşlar ve Hz. Ali ve soyunu kutsayarak yeni bir siyasi-itikadi yol ortaya çıkarmışlardır. Hz.Hüsyin’in engellenmesinin emrini veren Yezid, Sünni cemaat içerisinde sıklıkla yerilse de Sünnilikte isim olarak hiç kullanılmasa da Kerbela Olayı, Sünnilikte Şiâ’dakine benzer bir şekilde törenlerle anılmamaktadır.
KERBELA OLAYI NASIL OLMUŞTUR
Hz. Hüseyin”in Emevî yönetimine karşı harekete geçmesinin sebebi olarak, Kûfelilerin davet tek sebep değildir. Zira o, daha kendisine herhangi bir mektup ulaşmadan Medine”den ayrılıp Mekke”ye gitmiş, şûrâ ve seçim prensiplerine aykırı olarak kendisini halife ilan ettiği için Yezid”in meşruiyetini kabul etmediğini beyan etmiştir.
Çünkü yezidin babası Muaviye Hz.Ali’ye karşı savaşmış ve devlet içinde devlet kurmuş kendini halife ilan etmiştir. Yani seçilmiş olan Hz.Ali’yi tanımamıştır.
Hz.Ali bir harici tarafından öldürüldükten sonra halifeliğini ilan etmiş.
Muaviye ölünce de oğlu yezid başa geçmiştir.
Hz. Muaviye’nin oğlu Yezid,Hz. Muaviye’nin ardından halifelik makamına geçtiğinde halifelik makamının Hz.Ali’nin soyuna ait olduğuna inananlar Küfe’lilerde siyasi bir hareket başlattılar.
Irak’lılar Hz. Hüseyin’i ona biat ettiklerini ifade eden mektuplar yazarak şehirlerine çağırdılar.
Bu sırada Yezid yapılan bu faaliyetleri haber aldı ve kendisine karşı ayaklanma çıkmasını engellemek için Basra valisi Ubeydullah bin ziyad ’ı Kûfe’ye gönderdi.
Ubeydullah, Kûfe’deki aşiret reislerini toplayarak onları halkın davranışlarından sorumlu tutacağını açıklayan Ubeydullah b. Ziyâd’ halkı itaate çağıran ve aynı zamanda tehdit içeren bir konuşma yaptı.
“Halife beni şehrinize vali ve haraç işlerinize memur tayin etti. Bana; mazlum olanınıza iyilik etmeyi, yoksullarınızı doyurmayı, devlete itaat edene iyi muamele etmeyi, âsi ve fitnecilere karşı sert davranmayı emretti.
Ben burada onun emrini uygulayacak, emirlerini yerine getireceğim. İyilerinize karşı müşfik bir baba, itaat edenlerinize karşı bir kardeş gibi davranacağım. Kılıç ve kırbacım; emrimi kabul etmeyen, bana karşı çıkanların üzerinde olacaktır. Bundan sonra herkes dilediğini yapabilir.” Dedi.
Bu arada Kûfelilerin kendisini coşkuyla karşılayacağını uman Hz. Hüseyin ise ailesini de yanına alarak Mekke’den yola çıktı. İmam’ın yolunu keserek Kufe’ye girmesine engel olan ve şehirdeki giriş çıkışı yasaklayanların bu kararın almasının sebebi hiç kimsenin İmam Hüseyin (a.s)’in ordusuna katılmaması içindi. Fırat Irmağının batısındaki Kerbela’ya vardığında, Übeydullah bin ziyad’ın gönderdiği orduyla karşılaştı.
Hüseyin’in taraftarlarından ilk olarak Hur, Habib bin Mezahir gibi Hüseyin’in ve babası Ali bin Ebu Talib’in yakın arkadaşları döğüştüler ve birer birer hayatlarını kaybettiler. Bunlardan sonra Hüseyin’in akrabaları dövüştüler. Ölenler arasında Hüseyin’in oğlu Ali el-Ekber, kardeşi Hasan’ın oğlu Kasım, tek taraftan kardeşi ve sancaktarı Abbas (Alemdar) da vardı.
Bu arada Yezid’in ordusu da çok fazla kayıp vermişti. Kadınlar ve çocuklar çadırlarda birbirlerine sarılmış, savaşın bitmesini bekliyorlardı.
Hüseyin’in oğlu İmam Zeynelabidin de, savaşamayacak kadar hasta olduğu için çadırdaydı, Hüseyin diğer oğlu Ali Asgar ise henüz altı yaşında kerbela’da şehit edildi.
Hüseyin oğlunu defnettikten sonra tekrar düşmanın karşısına çıktı .
Savaş acımasız olarak devam etti,bire bir savaşta çok fazla kayıp veren Ömer bin Sa’d’ın ordusu Şimr bin Zi’l Cevşen’in emriyle toplu hücuma geçti ve her taraftan ok ve mızraklar Hüseyin’in üzerine yağmaya başladı.
Sinan bin Enes en-Nehai veya Şimr bin Zi’l Cevşen tarafından kafası kılıçla kesilerek öldürülen Hz.Hüseyin 57 yaşın da idi .Kafası mızrağa takıldı ve herkese gösterildi.
Müslümanların arasına mezhepçiliğin girmesine vesile edilen bu vahşet gününü ve yapanları Allah’ın adaletine havale ediyoruz ve biliyoruz ki..
Ne Kerbela’da şehit olanlar Şiiliğin temsilcisidir ne de Kerbela faciasını yaşatan zalimler Sünniliğin referansını temsil ederler.
Zalimin de mazlumun da ne mezhebine ne meşrebine bakılmaz.
Hz. Muaviye’nin oğlu yezid’in hilafetini kabul etmeyip adım adım şahadeti seçen Hz.Hüseyin Filozof ve sosyolog İbn-i Haldun’a göre akıllı ve içtihat sahibidir.
Yani ayet ve hadisleri anlamaya ve doğru şekilde yorumlamaya muktedirdir.
Ona göre adaletli bir halife olmayan Yezid’in saflarında savaşmak caiz değildir.
Bu nedenle Hüseyin’in şehitliği ecirli ve sevaplı olduğunu belirtir.
Kerbela olayı dünya menfaati ve iktidar uğruna hırsa bürünen kimselerin, ne kadar korkunç bir çehreye bürünebileceklerini hep beraber ibretle hatırlanacak şekilde tarihe kara bir gün olarak geçmiştir.
Umudumuz o dur ki gerekli dersler çıkarılsın, Müslümanlar arasın da tekrar KERBELALAR yaşanmasın. Bir çok mezhep savaşlarının ve çıkar çatışmalarının yaşandığı coğrafyamızda ki Müslüman kavgalarının son bulması için feraset ve basiret sahibi Müslüman’lara sesleniyoruz.
Yezid bir isim değildir artık,Yezid bir karekterdir simgedir.Hüseyin bizimdir,Hüseyin’in ve Resululah’ın yolundan gidenler bizdendir.Hak’kı tutup Haklıyı savunanlar bizdendir.
Zalimin yanında olup güçlünün kılıcını mazluma vuranlar, Zalimin karşısında sessiz kalanlar Yezid’dir,Yezid’tendir ve çağımızdaki Yezid’in temsilcileri ile mücadelemiz hak yerini buluncaya kadar devam edecektir diyoruz.
Selam olsun Kerbela şehitlerine selam olsun imam Hüseyin’e!
TÜRKİYE POSTASI GAZETESİ
Genel Yayın Yönetmeni
Mustafa Hakkı SEZGİN