“Cemaat demek, İslam ümmetinin ekserisinin oluşturduğu topluluk demektir. “Ehl-i sünnet ve’l-cemaat” ifadesi bu manayı anlatmak üzere kullanılmaktadır. Cemaatler adam devşirmek değil cemiyete adam yetiştirme gaye ve gayretiyle şerre fren hayra motor muallim yürekli mütebessim çehreli yiğitlerin bir arada cem olduğu yerlerdir.
Allah’ın birliği ve toplumun bütünlüğü inancı etrafında toplanmayı en mühim gaye sayan İslâm dininde, “cemâat” denilince: inançta olduğu gibi, dünya işlerinde de bir araya gelip yardımlaşarak yaşayan samîmî ve ihlâslı Müslümanların teşkil ettiği birlik akla gelir. Çünkü insan daima cemâat ve daha geniş anlamıyla cemiyet halinde yaşayan “zoonpolitikon: Toplumcu bir canlı yaratık”tır.”
Buyurunuz Başlayalım.. Aidiyet ve Cemaat Bilinci
İslam da ‘aidiyet’ sadece bir duygudan kaynaklanan bir ihtiyaç değil toplumun ve bireyin sağlıklı olması için gerekli olan haldir. Çünkü aidiyet bir bilinç, bütünleşmedir. İslam alt kimliği yapay ayrılıkları inananları üst kimlikte birleştirir. “İman edenler kardeştir” (Hucurat 10). Temel ilkesinde dil kavgası ve ırk şovenizmini göremezseniz..
Bu bağlamda İslami kimliğe ve ona bağlı Müslümana rengini veren onu şekillendiren Tevhit inancıdır.
Aidiyet, insanın yaşam alanını, sosyal rollerini belirlediği gibi, bu sosyal roller üzerinden onun kişiliğini, inancını, duyuşunu ve duruşunu da belirler.
Şimdi en baştan başlayalım…
Allah rızası için ibadet maksadıyla Rıza i ilahiye vesile olması gayesiyle bir araya gelen topluluklara Cemaat denir. Allah’a güvenerek inanan veya kendisine güvenilen anlamında ki kişi yani Mü’min kişi Bir cemaatin mensubu müdavimi ve mütemimi olmasında dini tasavvufi olarak sayısız faydası vardır. Tasavvuf cemaatine tarikat denmektedir.
Tasavvuf üzerinden Tarikata Niçin Saldırılıyor?
Emperyalizmin / Deccaliyetin ortak düşmanı sadece ve sadece kendi alçak düzenlerini bozacak olan İslam’a ve Kur’an’nın hükümlerine ilahi nizama gönülden bağlı bireylerin oluşturduğu cemaatlerdir. İslam düşmanlığının ve İslam coğrafyalarında bölücülük için dolaşan gizli mihrakların damgasını vurduğu günümüz dünyasında, Müslümanlar cemaat çatısına her zamankinden daha çok muhtaçtır.
Bir İslam toplumunda tasavvuf, ahlaki zemini oluşturur ki şeriat, yani ilahi hukuki düzen işler hale gelsin. Başka bir ifade ile şeriat düzeni ancak tasavvufun yaşamımıza hakim olması ile mümkündür.
Peki Tasavvufun bazı mihraklar tarafından saldırıya uğraması nedendir?
Malumdur ki tasavvuf demek İslam’ın ahlaki ve manevi boyutu demek olup, tarikat bunun müeseseleşmiş halidir. Zira avam, yani insanların geneli manevi olgunluğa ulaşmaya kabiliyetli ve gayretli değillerdir. Fakat İslam’ın manevi boyutu olan tasavvuf ilmi uygulamaya dayalı bir ilim olduğundan, bu ilmin inşası ve korunması da ancak tarikatlar ile mümkündür.(1)
Demek ki bir İslam toplumundan tasavvufi hayatı kaldırdığınızda yani Tasavvufi hayatın halk arasında neşvü neva bulmasına zemin oluşturacak tarikatları ve cemaatları ortadan ehemmiyetsiz tehlikeli diyerek ortadan kaldırmaya “Kalkarsanız” o zaman geriye, şahsi ve kurumsal olarak İslam’ın uygulanması mümkün olmayan dini hükümleri kalır. Yani, dini ilahi emirlere uygun yaşam hükümleri olan şeriatın uygulanması zorlaşır. Biz cemaat dedik ise Mümin ferasetli olmalıdır kendisinin Allah ile kandırılmasına müsaade etmemelidir. Sahte bir takım organizasyonların maşası olmamalıdırlar.
“İslam’da cemaatle beraber olunması tavsiye edilir. Cemaatle beraber olmak “hakla”, “hakikatle” beraber olmaktır! Hak’ikatten kopmuş şahsi bekalarının sarhoşluğu ile bir arada olanlar, milyonlarca da olsa tefrikadadır.”
Bugün maalesef İslâm âlemi içerisin de bazı satılmışlar şahsi çıkarlar elde etmek için mütedeyyin kişilerin dini ve milli duygularını suiistimal ederek emperyalist güçlerin amaçlarına hizmet etmekte ve ettirmekte olduklarının farkında bile değillerdir, insanları Allah ile topluyorlar etraflarına, ondan sonra onları ahir alemde kendisine bile faydası olmayacak birilerine bağlıyorlar… Mü’min feraset gözüyle bunları anlayabilmeli. Hizmet ediyorum diyen insanları, organizasyonları irfan teraziniz ile tartmalı.
“Resûlullah (sav), “Müminin ferasetinden sakının. Çünkü o, Allah”ın nuruyla bakar.” buyurdu ve ardından, “Elbette bunda feraset sahipleri için ibretler vardır.” (Hicr, 15/75) âyetini okudu.”
İsmi ne olursa olsun birtakım insanlara, organizasyonlara körü körüne bağlanmamalı, hizmeti kendimiz tespit edin, söylenen söze değil yapılan işe vukuf olup öylece hizmet yapmaya çalışmalıyız.
“Tek lider, vazgeçilmez insan…” diye bir şey olmaz. Yönetim ağını yaygınlaştırmak lâzım, herkesin karar aşamasında eylem de işinde için de olması lâzım. Bakın, Filistinli çocuklara yaşlısını gencine kadınına erkeğine niye başa çıkamıyorlar? Hepsi adanmış inanmış dava insanları. Eğer siz kararların dışında iseniz bir durup düşünmek lazım..
“Bir lidere, tek hocaya, tek ekibe bağlanan bir yığın insanı, böyle üzüm salkımını sapından tutar gibi, istediği yere götürürler!”
Onun için, teşkilât kurdurtuyorlar; teşkilâtın başına kendi adamlarını –hain bir kimseyi– koyuyorlar. Öteki insanların hepsini, üzüm salkımı gibi oraya buraya götürüyorlar.”
Müsaadeli, ağabeyli, bilmem neyli hizmet olmaz… Tâbî olmayın kimseye!
Hakiki şeyhlerle, sahte şeyhlerin nasıl ayırt ederiz..
“Kimin hakiki mürşit olduğunu hemen anlayabilirsiniz ama bir şey bilmiyorsan sahte de olsa o kişinin arkasına takılıp gidersiniz. Bunlar insanları kendine bağlar. Eğer bir mürşit insanları kendine bağlıyorsa bu çete demektir. Eğer Allah’a bağlıyorsa o kişi gerçek mürşittir. Hz. Mevlana bundan şöyle bahseder, ‘Şişede acı su da, tatlı su da olsa dışarıdan aynı görünür. Suyu sadece tattığınız zaman anlarsınız”der ..
Geliniz Namazda günde 27 kere tekrar etiğimiz Fatiha ayeti ile devam edelim..
“Allah’ım! Ancak sana kulluk eder ve ancak yalnız senden yardım dileriz” diye bize gönderilen ayet cemaat şuuru ile hareket etmemizi emreder, cemaat ile kılınan namazın sevabını katlanacağını müjdeler; Cuma ve Bayram namazlarımızı ferdi olarak kılamayız, Hac tüm Müslümanların içtimai kongresi durumundadır. Ve vuslat ödülü olarak da Müslüman yaşadığı çağdan kendini sorumlu hisseder.. Haksızlıklara yoksulluklara biğane kalmaz..Kendi mutluluğunu İnsanlığın mutluluğu ve refahının gerçekleştirmesin de görür.
Buyurunuz Cemaat ile ilgili AYET ve HADİS-İ ŞERİFLER..
– “Ümmetim dalalette asla birleşmez. O halde cemaate bağlı kalmaya dikkat edin. Şunu iyi bilin ki, Allah’ın (yardım) eli cemaatin üzerindedir.” (Zevaid, 5/218).
-“Birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır.” Hz.Muhammed (s.a.s)
-“Ümmetim yetmiş iki fırkaya ayrılır, onlardan sadece biri kurtuluş ehlidir.” dedi. Bunların kimler olduğu sorusuna karşılık ise, “Bunlar cemaatte olanlardır” buyurdu.(Ahmed b. Hanbel, 3/145; Zevaid, 6/226).
-“Ey inananlar, Allah’tan O’na yaraşır biçimde korkun ve ancak Müslümanlar olarak ölün. Ve topluca Allah’ın ipine (Kur’an’a) sarılın, ayrılmayın.” (Âl-i İmrân, 3/102-103).
Mustafa Hakkı SEZGİN/ Türkiye Postası Gazetesi / Genel Yayın Yönetmeni
Alıntı yapılan Kaynaklar: Diyanet işleri Başkanlığı-Prof. Dr M.Esat Coşan- Prof. Dr. Emin Işık-Osman Nuri Topbaş-Sorularla İslamiyet