Kısa bir süre önce okuduğum bir yazıda Türkiye’de Balkan ülkelerine yönelik faaliyet gösteren 240 dernek olduğu ve bu derneklerin büyük ekseriyetinin kayda değer olacak bir iş başaramadıklarını yazıyordu. Bizim de aklımıza Başkanlık nedir ve nasıl anlaşılmalıdır diyerek, biraz seslice düşünmek ve düşündüklerimizi, dünden bu güne, bu günden yarına kadar tüm makam ve mevkiye talip olmuş ve olacak olan Başkanlara Şehir veya Şahıs ismi zikretmeden gıyaben hitap etmek geldi.
Halifelik için kendisine çağrı yapılınca Hz.Ömer; “Siz benim helak olmamı mı istiyorsunuz” diye çıkışır. Bunun üzerine Hz. Ebubekir; “Ya Ömer! İnsanlar iki türlü helak olur; Birincisi, Ehil oldukları halde verilen görevden kaçarak ve de, Ehil olmadıkları halde makama ve göreve talip alarak” dedi.
Peki o zaman, Başkan Nedir, Kimdir Başkan
Başkan bir baba gibi evladının geleceğine müspet olarak dokunacak işleri gerçekleştirir iken, kendisi var olmak için değil, kendini tüketme pahasına, risk alarak gelecek nesillere yol açar.
Başkan, Şeyh Edebali öğüdünü can kulağıyla dinleyen Obasının Osman beyi misali ;
“Ey Oğul! Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana… Güceniklik bize; gönül almak sana… Suçlamak bize; katlanmak sana… Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana… Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana… Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana. Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana… Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana…” diyerek seslenen şeyh Edebali’nin emaneti ne sahip çıkandır, çağlar ötesinden ses veren ecdadın sözüne, evvel ALLAH, diyebilendir.
Başkan, sorumluluğunu aldığı kurumu yükseltmek için gayret eden ve risk alandır, kendisinin siyasi ikbaline kurumu basamak yapmayı düşünmeyendir. Çöl kuruluğunda aldığı kurumu, çölde bir vahaya dönüştürmeyi hedef olarak bilendir. Başarı olur veya olmaz, zafer benim işim değil, benim görevim gayretle çalışmak ve tohum ekmektir diyendir.Başkanın en iyi kendisinin bilmesi gereken şey,Kendisi yapacağı icraatları ile makamını aydınlata biliyor mu,yoksa o makamın ışığı olmadığında ki yer ve zamanlar da karanlıkta kalan görünmez birisi mi oluyor.
Başkan Üzerinde yaşadığımız toprakları bize bırakan ecdadımızın yolunu kendine yol, “Bizim davamız kuru bir cihangirlik davası değildir” sözünü de kendine rehber edendir.
Başkan Sultan Selahattin gibi “Kudüs işgal altındayken ben nasıl gülebilirim ki” duruşu ve gayreti ile ileriye büyük hedefleri gerçekleştirmeyi düstur edendir. Hiç bir adımı küçük görmeden, ileriye yönelik hedefler koya bilendir. Küçük görünen nice işlerin, büyük neticeler vereceğine candan inanandır.
Başkan, Hikmet ehli zatlardan süzülerek gelen Peygamber efendimiz(s.a.v.)in “Bir kavmin efendisi, en makbulü, onlara hizmet edendir.” sözünü hayatına gaye edine bilendir.
Başkanlar ,hayra anahtar şerre kilit olacak işlere talip olanlardır, göreve talip olanlar zorluğa ve problemlere talip olmuşlardır. Herkes şunu bilmektedir ki , maça çıkan sporcudan, savaşa giden savaşçıdan elbette başarı beklenmektedir. Herkesin bildiği bir deyiş ile, “ İnsanlar yolda karşılaştığınız fırtınalarla ilgilenmezler, gemiyi limana getirip getirmediğinizle ilgilenirler.” Sözü tam da yoldaki kaptanlara/ Başkanlara söylenmiş söz değil midir.
Örnek olarak Şehir derneklerinin Başkanları şehirlerini/beldelerini temsilde yükseklerde ki bayrak gibidir, gözler hep ona bakmaktadır. Başkan gönüller kazanma ve memleketini tanıtma adına güzel işlere yaparak geriden geleceklere kazanılmış kaleler bırakan muzaffer komutan gibidir.
Peki İslam’i kaynaklar Yönetici olmak konusuna ne diyor, biz de onlardan dinleyelim.
Meziyet ile faziletin başka başka şeyler olduğu unutulmamalıdır. Nice eli öpülecek, duası alınacak faziletli kimseler vardır ki, idarecilik ve yöneticilik yapacak kabiliyetleri yoktur.
Kendilerine idare teslim edilecek kimseler, Resûlullah (S.A.V.)’in ortaya koyduğu bu ölçüye göre seçilmelidir. Dinin, devletin ve halkın menfaati için bu kurallara riyaet edilmelidir.
1- Devleti ve halkı yönetme konusunda aşırı istekli olanlar, genellikle menfaatlerini ön planda tutan kimselerdir. Bu sebeple görev isteyenlere prensip olarak görev verilmemelidir.
2- Görev verecek mevkide bulunanlar işi mutlaka ehline vermeli, bu konuda hatır gönül dinlememelidir.[1] Buhârî, Ahkâm 7, İcâre 1, İstitâbetü’l-mürteddîn 2; Müslim, İmâre 15.
Müslümanlar da Biat; halkın, yöneticisine bağlılığını bildirmesi ve “İslam’a dayalı hukuk”tan ayrılmadığı sürece itaat edeceğine dair söz vermesidir. Bu günün idarecileri için ise, başında olduğu kurumun ve üyelerinin hak/hukuklarını koruyacak kişiye yardımcı olunmalıdır. Açık bir istismarı görülmediği sürece amire itaat esastır.
Başkanların /yöneticilerin yönetim ilkelerinden en önemlilerinden biri de toplumsal birlik ve beraberliği sağlamaktır. Başkanlar istişareye ne kadar önem verirler ve ehli ile istişare ederlerse, yönetimlerinde, kararlarında, icraatlarında o kadar isabetli olacaklarını Tarih içinde zaman, en güzel şekilde göstermiştir.
Son olarak sözlerin en güzeli olan Hadis’i Şerifler ile İstikamet üzere olanlara müjde olacak bir Lal-ü Güher Hadis-i Şerifler ile umutlarımızı diri tutalım ve yazımızı nihayetlendirelim .
Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hepiniz çobansınız ve her biriniz idarenizin altında bulunanların yönetiminden sorumlusunuz.
Devlet başkanı da bir çobandır ve halkın yönetiminden sorumludur. Aile reisi bir çobandır ve çoluk çocuğunun yetişme ve yönetiminden mes’uldur, kadında bir çobandır ve evin idaresinden sorumludur, hizmetçi efendisinin malının çobanıdır ve onun idaresinden sorumludur. Evlat, babasının malının çobanıdır ve o malın idaresinden sorumludur. Hulasa hepiniz çobansınız ve çobanlığınızdan hesap vereceksiniz.”
“On kişiye amirlik eden kıyamette, elleri bağlı olarak getirilir. Adilse kurtulur, değilse zulmü yüzünden helâk olur.” (Taberani)
“Allah, bir kavim hakkında hayır murat ederse, onların kin gazaba sahip olmayan yumuşak huylularını idari amirlik mevkiine getirir, ilmi ile alim olanlarını da hakimlik mevkiini getirir ve bu kimseler aralarından kazai hükümler verirler. Serveti de içlerinden cömert olanlara verir.
Bir milletin kötü olmasını isterse, başlarına ahlaken düşük, sefih kimseleri reis yapar. Cahil kimseler de aralarında zuhur edecek ihtilafları hallatmek için hüküm verirler. Serveti de aralarında en cimri olanlarına verir.”
“Şüphesiz Hz. Allah, idare mevkiinde bulunan herkesten hesap soracaktır. İdaresi altmdakilerin haklarını gözetip gözetmediğini, yoksa zayi mi ettiğini muhasebe edecektir. Hatta kişiyi evi halkı hakkında muhasebe ve gerekirse muaheze edecektir.” ve son…
“Allah (c. c.) bir kimsenin müminlerin başına emir olmasını murad ettiği zaman yardım elini onun alnına koyar ( yardım elini onun yüzünün ak çıkması için uzatır.)”
Ne mutlu görevini hakkı ile yapmak niyetiyle idarecilik görevi kendisine nasip olan kişiye ki; adil,gayretli,dürüst olduğu sürece yanında Allah’ın yardımı olacağını bilmesinden daha güzel bir şey var mıdır?
Selam, Sevgi ve Muhabbetle
TÜRKİYE POSTASI GAZETESİ
Genel Yayın Yönetmeni
Mustafa Hakkı SEZGİN