Emperyalist sermaye sarı şeytan Trump’un başkan olmasına karar verdiğinde tüm hesaplar yapılmıştı. Dünya yeniden bir paylaşıma 3. Paylaşım savaşına mecbur edilecek idi ve bu planın işlemesi için ise EFENDİLERİNİN VERDİĞİ RÖLÜ oynayacak bir soytarı gerekiyordu.
AMERİKA VE İSRAİL KENDİ SONUNU HAZIRLIYOR.
Emperyalist sermaye sarı şeytan Trump’un başkan olmasına karar verdiğinde tüm hesaplar yapılmıştı. Dünya yeniden bir paylaşıma 3. Paylaşım savaşına mecbur edilecek idi ve bu planın işlemesi için ise EFENDİLERİNİN VERDİĞİ RÖLÜ oynayacak bir soytarı gerekiyordu.
Meksika, Kore, Çin, Rusya, İran, Türkiye ile gerginlik üzerine kurulu iğrenç siyasi oyunlar ve en sonun da Ortadoğu da başlayıp küresel olarak tüm ülkeleri etkileyecek karar. Kudüs’ün İsrail terör devletini başkent ilan etmesine zemin hazırlamak için ABDnin büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma kararı.
14 Mayıs 2108’de Büyük şeytanın emri ile elçiliğin açılışını yaptılar , 64 Filistinlinin şahadetine 3000 üstünde Filistinlinin de yaralanmasına yol açan bir yanlışı hayata geçirdiler. Tüm dünyanın gözlerinin içine bakarak alınmış BM kararlarına rağmen Filistin halkına ve Müslümanlara savaş ilanı olan bir kararı uyguladılar.
Peki bu kararın geçmişi nedir
ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma kanunu yeni değil ve 31 Mayıs 1999’dan beri her yıl iki kez ABD başkanlarının önüne imza için yeniden geliyor. Ve bugüne kadar 34 kez sessizce yeniden ertelendi.
Önceki başkanlar Bush ve Obama gibi,seçim kampanyasında söz veren ve Aralık 2016’dan bu yana ABD’nin büyükelçiliğini Tel Aviv’den Kudüs’e taşıma niyetinde olan Trump , Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma kararını gerçekleştirdi. Üç semavi dinin de Kudüs’te kutsal mekânlarına ev sahipliği yapan Kudüs, Orta Doğu’da sorunların merkezinde yer alıyor. Kentin doğusunu 1967’de işgal eden ve 1980 yılında tamamını başkenti ilan eden İsrail’in bu ilanını, bugüne kadar tanıyan hiçbir devlet olmamıştı.
Yalancı, İsyankar, İnatçı, Nankör, Korkak ve Katil kavim
İsrail’in iddiasına göre Kudüs, İsrail’in 3000 yıllık bölünemez başkenti. Ancak Filistinliler ve uluslararası toplum bu konuda İsrail ile aynı düşünceye sahip değil. Birleşmiş Milletler, 1948 yılında Kudüs’ü ‘corpus separatum (ayrı beden)’ ilan etti ve doğrudan Birleşmiş Milletler’e bağlı kabul etti. Ancak aynı günlerde İsrail’in bağımsızlığını ilan etmesiyle BM’nin Kudüs planı yaşama geçemedi.
1949 ateşkes anlaşmasıyla Doğu Kudüs’ün yönetimi Ürdün’de ve Batı Kudüs’ün yönetimi İsrail’de kaldı.
İsrail, 1967’deki ‘Altı Gün’ savaşı ile Doğu Kudüs’ü de ele geçirdi. İsrail başlangıçta bunun bir işgal değil, belediye bütünleştirmesi olarak savundu.
Ancak 1980 Temmuz ayında İsrail Parlamentosu, Kudüs’ü İsrail’in binlerce yıllık bölünmez başkenti olarak ilan etti.
Bundan birkaç hafta sonra Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi de 20 Ağustos 1980 günü 478 sayılı ünlü kararını kabul etti.
İsrail’in Doğu Kudüs işgali ve Kudüs’ü başkent ilan kanunu kınandı.
Kudüs’te temsilciliği bulunan ülkelerden ”temsilciliklerini ‘kutsal şehir’den Tel Aviv’e taşıması’ istendi.
Karar, Güvenlik Konseyi’nde oylamaya katılan 14 üye ülkenin oybirliği ile kabul edilirken, ABD oylamaya katılmadı ancak kararı veto da etmedi.
Ayrıca 2017 Aralık daki BM Genel Kurulu’nda Türkiye’nin öncülüğünde ki AB ülkelerinin de destek verdiği 9’a karşı 128 oyla kabul edilen yasada göz önünde durmasına rağmen Kudüs’ü İsrail’in başkenti kabul ederek ABD elçiliğini taşıdılar.
Türkiye İİT’nı olağan üstü toplantıya çağırdı
18/ 5/ 2018 tarihinde dönem başkanı Türkiye’nin daveti üzere toplanan ve 40 ülkenin katıldığı İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Olağanüstü Zirvesi’nde kabul edilen sonuç30 maddeden oluşan sonuç bildirgesinde, “Uluslararası barış gücü gönderme yolu da dahil olmak üzere Filistin halkına uluslararası koruma sağlanması” çağrısında bulunuldu. Ayrıca ABD’nin Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma kararını izleyen ülke, makam, parlamento ve şirketlere ekonomik kısıtlamalar uygulanması kararı alındı.
Kudüs-ü Şerif kentinin İslami ve Hıristiyan kimliğini değiştirmeye – ya da tarihini tahrif etmeye – yönelik her teşebbüse karşı koymak için, UNESCO ile işbirliği yapmak dahil, gerekli olan tüm kaynakları tahsis etme yönündeki kararlığını vurgulayan kararlara imza attılar.
Peki Müslümanlar ve özzelikle Türkiye bundan böyle nasıl bir yol izlemeli. Bir kere şundan emin olmalıyız küfür ehli ve İslam düşmanları bir gibi görünseler de aralarında Allah’ımızın aralarına salıverdiği düşmanlık ve kin var nereden mi söylüyoruz işte size Ayet meali.
“Biz hıristiyanız” diyenlerden de sağlam söz almıştık. Ama onlar da akıllarından çıkarmamaları istenen şeylerden önemli bir kısmını unuttular. Bu sebeple, biz de aralarına kıyamet gününe kadar sürecek düşmanlık ve kini salıverdik. Allah, ne yapmakta olduklarını onlara bildirecek.( MAİDE/14)
Yeter ki biz birlik olalım ve İslam dışındaki hangi devletler ile birlikte hareket edeceğimize doğru karar verelim. Bu yenilmez gibi görünen güçler, kendi içlerinden yaptıkları savaşlarda ve aç gözlülüklerinden dolayı kendi kanlarında boğulacaklardır.
Siz devenin çölde yetişen bir deve dikeni denilin bitkiyi yemeye çalışır iken boğulduğunu biliyorsunuzdur. Deve dikeni çiğnedikçe kendi kanı ağzına gelir, kan geldikçe daha çok çiğnemeye çalışır ve çiğnedikçe de daha çok kan ağzına dolar kendi kanı onu boğar.
Müslümanlara yapılan zulümler Müslümanların birliğini sağlayacaktır. Müslümanlar üzerlerindeki zillet ve meskeneti atmak için Şer güçlerle Safların ayırma zamanı gelmiştir, adil bir dünya düzeninden yana olanlar çok çetin bir mücadele verecektir Lakin gelinen noktada yepyeni bir Dünya düzeni kurulması kaçınılmazdır.
MUSTAFA HAKKI SEZGİN