Abla…
Dört harflik bir kelime…
Yazması da kolay okuması da…
Hitaba gelindiğinde ise işin rengi değişiyor…
Öyle “Abla” diyerek geçiştiremiyorsunuz, karşınızdakine sorumlulukları yükledikçe yüklüyorsunuz.
Dert ortağınız, koruyucunuz, hasta bakıcınız, öğretmeniniz, sırdaşınız…
Daha ileri gidelim; yarı anneniz oluyor.
Bizim kültürümüzde ablanın önemli bir yeri var.
Akrabamız olmayanlara da zaman zaman “abla” deriz.
Tabi iki herkes kaldıramaz bu unvanı!
Bir bakarsınız sizi tersler, “Nerden ablanız oluyorum?” diye.
Oysa “abla” diye hitap edilen kişinin illa yaşça büyük olması gerekmiyor. Bu hitap “hürmet” anlamında kullanılıyor. Yakın görülen, samimi bulunanlara da “abla” deniliyor.
***
Yazar Mine Ataman’ın, Şanlıurfa Milletvekili Gülender Açalan ile yaptığı söyleşiyi izledim. Tarihin sıfır noktası olarak kabul edilen Göbeklitepe konusunun işlendiği söyleşide Gülender hanım hem Göbeklitepe’yi hem de kentin diğer önemli yerlerini anlattı.
Unesco Dünya Miras listesinde yer alan Göbeklitepe’nin Şanlıurfa sınırları içinde yer almasının kente büyük bir avantaj sağladığını belirtti.
Nasıl sağlamasın ki?
Dünyanın en eski yerleşim yerinden bahsediyoruz. Göbeklitepe, turistlerin yoğun ilgi gösterdiği ünlü Mısır piramitlerinden 7500 yıl daha eski özelliğe sahip.
Göbeklitepe, avlanarak ve göçebe halinde yaşayan insanların yerleşik düzene geçtiği ve burada tarımla uğraşmaya başladıkları önemli bir yer…
Göbeklitepe’yi bir köşe yazısıyla anlatmak elbette mümkün değil ama şunu da hatırlatmadan geçmeyelim; Göbeklitepe’de, ortaya çıkarılan yapılardan çok daha fazlası var. Arkeologlara göre kazı çalışmaları 150 yıl sürebilir…
ZİYARET İÇİN EN 5 GÜN AYIRIN
Sayın Açanal, Şanlıurfa’nın sadece Göbeklitepe’den ibaret olmadığına dikkat çekerken, dünyanın ilk üniversitesine sahip Harran’dan bahsetti.
Şanlıurfa’nın “Peygamberler Şehri” unvanını hatırlattı. Peygamberlerin atası Hz. İbrahim Peygamber’in ateşe atıldığı yer olarak rivayet edilen Balıklıgöl’ü anlattı.
Şanlıurfa’nın mutfağına, sıra gecelerine ve Şanlıurfalıların ne kadar misafirperver olduklarına dikkat çekti. Kutsal yolculuğun karayolu ile yapıldığı yıllarda, hacı adaylarının Şanlıurfa’dan geçerken Şanlıurfalılar tarafından evlerine götürülüp ağırladıklarını vurguladı…
Şanlıurfa’nın tarihiyle, kültürüyle Türkiye’nin çok önemli bir şehri olduğunu ifade eden Gülender Hanım, ziyaret için bölgeye gelenlerin en az 5 günlerini Şanlıurfa’ya ayırmaları gerektiğini kaydetti…
Milletvekili Gülender hanım başka konulara da değindi. Mine Ataman’ın, “Sizin kentte bazı ilkleri yaşadığınızı da biliyoruz. İlk belediye başkan vekilliği, ilk meclis üyeliği, başkanlığı gibi” hatırlatması üzerine Gülender Açanal özetle şöyle dedi:
“1985 yılında evimizin altında bir eczane açtık. Semt eczanesi olduğu için ilaç almaya gelenleri ‘müşteri’ gibi değil ‘dost’ olarak görürdüm. Burada sosyal ilişkiler kurulurdu. Yarı doktor, yarı danışman gibi onların sorunlarını dinler, dert ortakları olurdum. Birkaç gün görmediğimde arayıp sorardım. Taziyelerine gider, düğünlerine katılırdım.”
Katılır mısınız, bilmiyoruz ama işte biz de bu sözleri dinledikten sonra Gülender Açanal’ın “abla” unvanını hak ettiğini düşünerek yazımızın başlığına Gülender Abla dedik.
MAKAMLAR BUGÜN VAR YARIN YOK
Gülender Açanal, söyleşinin bir yerinde “abla” olarak kabul edilmekten mutlu olduğunu dile getirdi.
Sayın Acanal’ın röportaj sırasında belirttiği gibi makamlar bu gün var yarın yok. Ama ablalık makamı ölene kadar devam edebilir…
Bu arada, Göbeklitepe konusunun ele alındığı söyleşi dizilerini koordine eden Şanlıurfa Platformu Genel Başkanı Habip Çadırcı’yı tebrik ediyoruz. Bu tür söyleşiler, paneller ve çeşitli toplantılarla Şanlıurfa’nın reklamı yapılıyor. Söz konusu programın hazırlanmasında emeği geçen yazar Mine Ataman hanımı da ayrıca kutluyoruz…
Müslüm AKTÜRK