Birileri henüz başkanı oldukları belediyenin meclisinde bile çoğunluğu sağlayamadıklarını unutarak oturdukları koltuğun şehrini ve kendi doğdukları şehri bizlere emanet eden Fatih’in huzurunda kendilerini kaybetmişlerdir. Aslında bu mekânın İslam Dünyasının önemli mekânlarından biri olduğunu herkes gibi kendileri de bilmektedir. Bunu yaparken de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı sıfatıyla yapmış olmaktan dolayı da ar edilmemiştir.
Ne hazindir ki, hem başkan sıfatıyla koltuğunda oturulan şehrin hem de doğum yeri olan Trabzon şehrinin de fatihinin makam ve mekânında bir işgal subayı edasıyla yürünebilmiştir.
Huzurunda saygısızlık yapılan Fatih Arapça, Farsça, Yunanca, İtalyanca, Slavca biledursun henüz ne konuştuğunu bilmeyen-beceremeyen “bas-it” birisinin sergilediği tavır manidardır. Fatih, Rumeli Hisarı, Topkapı sarayı, Fatih Cami Külliyesini inşa ettirmekle kalmamış, şehrin ve İmparatorluğun dört bir yanını ihya etmiştir. Müslümanlar ve diğer din mensuplarının da insana yaraşır kanunlarla idare edilmeleri için kanunname hazırlatarak Osmanlı Millet sistemini tesis etmiştir.
Yaklaşık altı asırdır gönüllerde taht kurmuş, şahsiyeti ve fikirleri örnek alınmaya çalışılmış ve hakkında dünya çapında eserler yazılmış olan Fatih’in kıymeti zaman geçtikçe daha da iyi anlaşılacakken, haddini bil(e)meyenlerin akibeti ise tarihin çöplüğünden başka bir yer olmayacaktır.
Fatih ve Gayri Müslimlere Dair Birkaç Örnek
Rum Patrikliği: Ziyaret ettikleri sırada önünde el pençe durdukları Fener Rum Patriğinin patriklik makamı lidersiz bulunduğu halde Fetih’ten sonra Fatih tarafından Patrik seçimi yaptırılarak ihya edilmiştir. Gennadios patrik seçildikten sonra Fatih tarafından sarayda yemek ikram edilerek ağırlanmıştır. Ruhani liderlik simgesi olarak kullanılan asâ ve tacı takdim edilerek kendisine saygı gösterilmiş ve berat takdim edilmiştir. Beyaz bir ata bindirilerek merasimle saraydan patrikhaneye uğurlanmıştır.
Patriğin makam ve mekânında el pençe duranlar, Patriklik makamının Patrik seçimi suretiyle yeniden ihya edilmesini sağlayıp himaye eden Fatih’in makamı ve mekânında kibirli ve hadsiz davranmaktan utanmamışlardır.
İstanbul Ermeni Patrikliği: Ermeni Patriklik makamı İstanbul’daki varlığını Fatih’e borçludur. Fatih, Samatya Surp Kevork Kilisesine Bursa Ermeni ahalisinin Ruhani önderi olan Hovagim’i bu makama getirterek İstanbul’da Ermeni Patrikliğini tesis etmiştir. İstanbul’da tesis edilen Patriklik, Osmanlı Millet Sistemi oluşumuna göre Ermeni Milletinin başı sıfatıyla Ermeni cemaatinin işlerini yürütmüştür. Süryaniler, Kıptiler ve Habeşi’ler de bu kiliseye bağlanarak temsil edilmeleri sağlanmış ve devlet idaresiyle ilgili muhtemel iletişim ihtiyaçlarına çözüm üretilmiştir. Siz bu hezeyanlarla uğraşadurun, Fatih’in İstanbul’un Fethinden sonra İstanbul’da Ermeni Patriklik makamını kurdurduğunu da unutun.
İstanbul Ermeni Patriklerinden Mesrob Mutafyan Osmanlı Devletinin kuruluşunun 700. Yılı münasebetiyle Fatih’in kabrini ziyaret etmiştir. Ruhani Meclis üyeleri ve cemaat temsilcilerinin gerçekleştirdiği ziyaret sırasında Fatih’in kabrine “Türkiye Ermeni Patrikliği – 1461” yazılı bir çelenk bırakılmıştır. Burada ilahiler söylenip dua okunduktan sonra Mutafyan saygı ve minnet göstergesi olarak Kabir-Sanduka’yı çevreleyen demir parmaklıkları öpmüştür. Akabinde de Fatih Camiini ziyaret etmişlerdir.
Mutafyan’ın bu hassasiyetine karşılık birileri takındıkları edayla ancak ve ancak soykırım müfterilerinin yapabileceğini yapmış veya en azından yaptıklarıyla onları sevindirmiştir.
Bu zihniyetten başka ne beklenebilir ki; Osmanlı Devletine karşı ilk ciddi isyan olarak kabul edilebilecek Simavna Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin’in naaşı 1924’te Serez’de ki türbesinden getirildikten uzun yıllar sonra Sultan II. Mahmut Türbesinin haziresine defnedilmiştir. Şeyh Bedreddin’in kimliği ile ilgili bir mülahazaya girmeksizin, Osmanlı Devletine karşı bir ihtilal gerçekleştirmeye çalışan birisinin Osmanlı Hanedanının sembolik isimlerinden Sultan Abdülhamid’in de kabrinin bulunduğu türbenin haziresine defnedilmesi tesadüf olmamalıdır. Darbe dönemi hükümetinin birilerine has aklı neticesinde Osmanlı Hanedanı ve Osmanlı mefkûresine karşı, Şeyh Bedreddin’in naaşının Sultan Abdülhamid’in yakınına konmuş olması, Abdülhamid üzerinden Osmanlı ve Osmanlıyı sevenlerden intikam alma maksatlı dünden gelen ve bugün devam eden kininizin ve aşağılık duygularınızın tezahürü olsa gerektir.
Bizans imparatoruna Benim gücümün ulaştığı yere, sizin hayalleriniz bile ulaşamaz diye meydan okuyan fatih Sultan Mehmet Han’a karşı yapılan bu seviyesizliği, kimlerin ve hangi zihniyetin adına yapıldığını ve nerelere, kimlere şirin görünmek adına mesaj verildiğini biz, sizlerin ferasetinize bırakıyoruz.
Musa BİÇKİOĞLU