Bugün Urfalı şair yazar M.Hulusi Öcal’ın vefat yıl dönümü.
M. Hulusi Öcal, ulusal ve yerel gazetelerde yüzlerce makalesi yayınlamış bir yazar. Tercüman gazetesinin Ramazan sahifesini hazırlamış, dini şiirler, yazılar yazmış bir edebiyat, sanat adamı. Urfa gazetelerinde şehrin sorunları üzerine binlerce yazı yazmış. Hem de aralıksız en az elli yıl kalem oynatmış. Türkçeyi çok güzel kullanan bir edebiyatçı.Bir deneme ustası. Yıllarca şehrin sorunlarına parmak basmıştır. Kültürel alanda üzerinde durduğu sorunlar halen çözülebilmiş değil. Çiğköfte’nin kitabını ilmi bir bakışla yazan halk bilimcisi. Kültür adamı. Mustafa Kılıç’tan Kadri Barut’a, İ.Halil Çelikten Ahmet Bahçıvan’a, Fakıbaba’ya kadar bir çok belediye başkanı ve Urfalı tanınmış şahsiyetle ilgili hatıraların sahibi… Sanıyorum inceliği ve nezaketinden dolayı sadece olumlu şeyleri yazar, olumsuz konulara değinmezdi. Çok iyi hece şairiydi. Genellikle milli ve dini şiirler yazmıştır. Tematik birçok şiiri mevcuttur. O ayrıca örnek gösterilen bir Urfa beyefendisi, şehirli, kibar ve zarif bir insandı. Konuşmaktan daha çok dinlemeyi sever, konuşurken nezaketinden dolayı yüzünde mahçubiyet ifadesi oluşurdu. Yüksek sesle konuştuğunu hiç görmedim. Emekli olduğunda ŞURKAV kütüphanesinde müdür olarak çalıştı. Sık sık yanına gidip gelirdim. Eski Urfa’yı çok iyi bilirdi, kaynak kişileri ondan sorup öğrenirdim. Bir çok şiir şöleninde, sıra gecelerinde birlikte olduk. Kendisiyle şiir ve edebiyat üzerine bir röportaj yapmıştım. İyi ki de yapmışım… Veteriner olarak Bursa’da çalışırken Mehmet Akif Ersoy’un oğlu Emin Ersoy’da orada çalışyormuş. Akif’in vefat yıl dönümünde çalışanlar olarak Emin’i kaldığı yerde ziyaret etmişler. Emin’in kendini toparlamaya çalıştığı günler. Akif ile ilgili hatıralarını ondan dinlemişler…. Hulusi abi henüz gençlik yıllarında gazetelerde yazmaya başlamış. Memur olduğu halde valiyi mi belediye başkanını mı eleştirmiş. Şikayet etmişler. Savcı ifadeye çağırmış. İfadesini almış, ne iş yaptığını sormuş. Hulusi abi de “baytarım” demiş. Savcı “madem baytarsın senin yazıyla şiirle ne işin var? Baytardan da şair mi olur?” demiş. Hulusi abi de dayanamamış “Efendim Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy da baytardı” demiş. Bu ve buna benzer ondan bir çok hatıra dinledim. Keşke not alsaydım. Şehrin canlı hafızasıydı….
Hulusi abinin vefatının üzerinden 6 yıl geçti. Şimdiye kadar mezarı başında anmaktan başka bir şey yapılmadı. Yazıları gazete sahifelerinde unutuldu, şiirleri dergilerde… Bir sanatçı vefat yıl dönümlerinde mezarı başında anılarak geçiştirilmemeli. Mezar başında anmalar kültürel bir faaliyet değildir. Bunu da vefa göstergesi olarak sosyal medyada paylaşıp kimse günah çıkarmasın. Sanatçılar eserleriyle yaşar. Eserleriyle yaşatılmalıdır. Özellikle modernizmin kadim şehirlerimizin değerlerini tükettiği günümüzde, şehre değer katmış, şehrin yüz yılını eserlerine, şiirlerine yansıtmış sanatçıların adlarını eserlerini yayınlayarak yaşatmalıyız. Bir yemek ziyafetine verilen ücret bir sanatçının eserinden esirgenmemeli. Onların şehre gösterdiği vefayı şehir de onlara göstermeli. Şehrin rantını yiyip hiç bir değer katmayanlara karşılık M. Hulusi Öcal gibi şair yazar ve sanatçılar şehre değer katmışlardır. Hem de tek bir kuruş ceplerine koymadan…
Bugün dünyada kültür ve sosyal belediyecilik ön plandadır. Artık altyapı sorunlarını dile getirerek belediyecilik yapılmıyor. Üst yapı dediğimiz kültür sanat etkinlikleriyle belediyecilik yapılıyor. Basılan kitap sayısı, oynanan tiyatro, gösterilen film sayısı, yayınlanan şehir ansiklopedisi, araştırmacıların ve halkın hizmetine sunulan kent arşivi, kurulan müzeler, gelenekselleşmiş film festivalleri, şiir şölenleri, yayınlanan edebiyat ve sanat dergileri, açılan sergi ve kurslarla belediyelerin kültürel boyutu ölçülür. Bunları yapabiliyorsa o şehirli bilgili değilse cahil şehirdir. Cahil şehirler yaşanılmaz şehirlerdir. Şehir yalnızca güzel kaldırımlar, arabalar ve renkli ışıklardan ibaret değildir. Bir büyük şehrin kültür merkezi, devasa bir tiyatro ve sinema salonu, sergi salonları, sayısı milyonları bulan kitaplarıyla kütüphanesi, vefat etmiş yazar ve sanatçı evleri , müzeleri yoksa o şehir, şehir değil devasa köydür.
Bugün Büyükşehir belediyesi başta olmak üzere üniversite ve ilgili sivil toplum örgütleri vefat etmiş Urfalı yazar şairlerin hayatını eserlerini derleyip toplamalı yayınlanmalıdır. Adları yaşatılmalıdır. Çünkü şehrin hafızası M. Hulusi Öcal’ın yazı ve şiirlerindedir. Şehrin geçen yüzyıldaki günlük yaşamı ve sorunları Halil Biner’in, Naci İpek’in, Mehmet Göncü’nün gazete yazılarında görmek mümkündür. Şehrin edebiyat ve şiiri Hulusi Kılıçarslan, Halil Gülüm, Ükkaş Ülgen, Aydın Hatipoğlu, Kemal Edip, Suud Kemal ve Akif İnan vs. şairlerin şiir ve yazılarındadır. Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere Üniversite, şehrin önemli değerlerinin eserlerini topluma kazandırmalıdır. İsimleri geçen bu değerleri yüksek lisans ve doktora tezi olarak çalıştırmalıdır. Şehrin hafızası sayılan M.Hulusi Öcal gibi kıymetli değerlerin eserleri yayınlanmalı, isimleri yaşatılmalıdır. Mezarı başında anmakla vefa olunmaz. Urfa, milleti eğlendiren müziğe verdiği önem kadar yazarına, sanatçısına önem vermelidir ki kültürel derinliği olsun. Bugün arabesk ve uçkur havası müzik, kazanca indirgenmiş sıra gecesi ile şehre şahsiyet kazandıramazsınız.Çünkü şahsiyet kültürle inşa edilir, eğlenceyle değil!.Türkiye’nin en geri ve en cahil şehri Urfa ancak kültürle aydınlanabilir. Bugün toprağa bağımlı, feodalizm çukurunda sancı çeken, aşiret dernekleriyle demokratik bir şehir olduğunu sanan, cehaletle yüzleşmekten çekinen bir Urfa ile karşı karşıyayız. Urfa kültür ve edebiyatla, eleştiri ve felsefeyle ancak bu kısır döngüden çıkabilir. Usta şair ve yazar Ahmet Hamdi Tanpınar, “toplum ancak edebiyatla değişebilir” der. Urfa’nın değişmesini istiyorsak edebiyatı toplumun tüm kesimlerine yaymalıyız. Hulusi Öcal gibi şehre değer katmış şairleri yaşatmalıyız. Rahmet olsun şair yazar M. Hulusi Öcal’a… Nur içinde yatsın..
Mehmet KURTOĞLU