Tatil bitti,okullar açıldı. Yine huzursuzluğun büyük kapısından kimimiz tatildeki küçük dairelerimizden ve minik ortamlarımızdan kopup metropol şehirlere döndük. Döner dönmez de telaş başladı. Uyku değerlerimiz hemen bozuldu, metro istasyonlarının kalabalıklarına, dolu geçen dolmuşların stresine, müşteri almayan sarı taksilerin nazına, ağzına kadar dolu çöp kutularının kokusuna, insan istilasına uğramış AVM’lerin kabusuna, evde hiç kapanmayan televizyon dizilerinin girdabına hatta açtığımızda maazallah cinayet, gasp, hırsızlık, kaza haberlerinin sıkıntılarına dağınık hayat programlarına ,telefonun sanal dünyasına yani sanal kişiliklere, sanal aşklara, sanal doyumlara velhasılı birbirimize yabancılaşmış bir hayat içinde kendimizi istesek de istemesek de buluverdik.
Sonrada birbirimize kardeşim huzur yok demeye başladık. Halbuki huzuru yanlış yerlerde, yanlış kişilerde, yanlış şehirlerde, yanlış ve eksik yaklaşımlarda aramamızdan, ondan dolayı şikayetlerimiz ve sitemlerimiz başladı.
Hızla dönen dünya’ya ulaşmaya gayret ediyoruz. Halbuki ulaşamıyacağımızı bildiğimiz halde koşturuyoruz, yorulduk. Huzurun yavaşlamakta olduğunu zamana tanıklık ederek,telaşı, hırsı, kaygıyı, aceleyi, paniği, tedirginliği bir tarafa bırakarak hayatı fark ederek yani güneşin batışını, denizin rengini, ormanın kokusunu, kuşların seslerini, yediğimiz yemeğin tadını, baktığımız manzaranın keyfini velhasılı yaşadıklarımızı özümsemektir ve o an orada yaşamaktır. Huzur aslında hem zor elde edilen hemde kolay kaybedilen bir unsur. Biraz kendimizi dinlesek ve sorgulasak acaba desek, nereye- niçin-neden-nasıl sorularına cevap arasak. İnanın ki birçok kaygılardan kopar ve bazı kararlar alabilir ve bu dünyanın zehirli balına temah etmekten vazgeçebilir duaya sarılırız. Tevekküle itaat eder sözlerimizi terbiye eder kalplerimizi sakinleştirir, zihnimize yeni formatlar atarak duruşumuzu, görüşümüzü tavrımızı yeniden dizayn eder insanların kararlarına, seçimlerine ve eylemlerine karışmayarak kalbimizi stresten uzak tutar kendimizle meşgul olur, kendimize saygımızı, kendi haklarımızı korumuş oluruz.
Bazen huzuru çok uzaklarda ve bize ait olmayan şeylerde arıyoruz. Sonuçlarda bulmaya çalışıyoruz. Halbuki huzur süreçtedir. Hedefe sonucu koyunca bu defada süreçteki yol boyunca bütün değerleri (sevinci, onuru, saygıyı, nezaketi, vefayı) unutuyor sonucu elde ediyoruz. Lakin bu defada elde ettiğimiz sonuç değerler olan makam, mevki, para bizi mutlu etmiyor. Sadece mutlu olduğumuzu zannediyoruz. Unutmamak lazımdır ki; huzur mutluluktan yücedir uzaklarda değil kendi içimizdedir başkalarının kaderine özenmede değil kendi kaderimizi sevmekte ve kabul etmektedir. Aşık Sümmani’nin dediği gibi “İnsanoğlu gamdan hali değildir, her birini bir efkara yazmışlar”
Huzurlu günlerde beraber olmak dileklerimle hoşçakalın
17.09.2023
Ahmet Al