Haşlanmış Kurbağa ve Estonya Feribotu Sendromu tamda şimdilerde yaşadığımız toplumsal olayı bize anlatıyor. Aynı haşlanmadan evvel serin bir kap suyun içine balıklama atlayan kurbağa gibi. Bazı kadın savunucuları; kadın hakları, eşitlik, adalet, ekonomik güç, özgürlük gibi ısıtıcılar sayesinde kabın içinde yavaş yavaş ısındıklarını fark etmiyorlar. Hatta bu kabı getireni, suyu ve altında yanan alevi dahi görmüyorlar ya da içlerinden birileri göstermek istemiyor. Toplumsal cinsiyet eşitliği ve adaleti kavramı ile kadınlar suyun içini ısıtırken, küreselci şeytani güçler, tüm zehirli planlarını onlar sayesinde uygulamaya koyuyorlar.
Ve bu kurbağa Estonya feribotunda biliyor musunuz? Bu feribotta da yaklaşık bin kişi var. Her şey çok güzel görünüyor. Kurbağa suyun içinde mutlu, yolcular feribotta mutlu. Yiyorlar, içiyorlar, şimdiye kadar hiç bu kadar keyifli bir yolculuk yapmadıklarını söylüyorlar. Hatta dron kameraları ile canlı yayınla tüm dünyaya yaşadıkları güzellikleri gösteriyorlar. Onları izleyen insanlar, onların yerinde olmak istiyor. Daha sonrada yine böyle geziler için planlar yapıyorlar.
Şimdilerde sıradan bir kadın derneği olarak kurulmasına rağmen kısa sürede uluslararası ölçek de işler yapan, sözü dinlenen, dünya tarafından izlenen, her türlü maddi ve manevi imkânlar verilenler gibi.
Şimdilik gezi çok güzel gidiyor.
Ama durun, bir şeyler oluyor. Kurbağa suyun içinde hareketsiz yatıyor. Aman Allah’ım kurbağa ölmüş. Bakmaya gelenler ellerini suya sokunca elleri yanıyor. Çünkü bizim kurbağa haşlanmış. Bu kurbağayı haşlayan kim? Niye böyle bir şey yapmışlar? Bu sorular havada uçuşurken birden ortalık sessizleşir. Kendi inanç ve değerlerinden, dünyalık menfaatler için vazgeçenlerin, kendine güvenmeyip yabancılardan medet umanların yaşayacağı son gibi.
Dönelim feribota, kurbağanın ölümüne üzülen yolcular bir sarsıntı hissederler. Ne olduğunu anlamaya çalışırken feribotun arıza yaptığı kimsenin telaş etmemesi gerektiği anonsu duyulur. Yolcuların yaklaşık iki yüz tanesi karaya yakın olduklarını görünce hemen filikalara binip feribottan uzaklaşırlar. Kalanlar ise kaptanın “Değerli yolcularımız lütfen korkmayın, arıza gideriliyor, en kötü ihtimalle birazdan yavaş yavaş sizleri tahliye ederiz. Lütfen bize güvenin” sözleri ile rahatlarlar ve seyahatin keyfini çıkarmaya devam ederler. Aynı kadın derneğinin, biz toplumsal cinsiyet eşitliğini değiştirdik adalet yaptık, cinsiyetsizlik ve cinsel yönelim kavramlarının karşısındayız, bize güvenin her şey çok güzel olacak, demeleri gibi!
Sonra ne mi olur? Koca feribot içindeki haşlanmış kurbağa ve sekiz yüz kişi ile hiç beklenmedik bir anda batmaya başlar. Yolcular şaşkın, kurbağa ölü, kaptan ortada yok. Sonra hep birlikte sulara gömülürler.
Kendi toplumunun inanç ve değerleri yerine, inançsız başka toplumların sözde iyileştirici kavram ve kanunlarına güvenip, onların oyununa gelen ve bizleri de bu oyuna getirmeye çalışanlar gibi!
Şükür ki bizler o kurbağa gibi sırf serin diye o kaba girmedik!
Şükür ki bizler o feribota binmedik!
Rabbim, dünya için ahiretinden vazgeçenlerden bizleri uzak eylesin!
O suya girmiş olanlara ve o feribota binmiş olanlara da biran önce Rabbim farkındalık nasip etsin!
Amin…
Fatma ÖZÇELİK
Sosyolog- Sosyal Hizmet Uzmanı