Şüphesiz ki, gençliğimiz “geleceğimizin mimarı ve medeniyetimizin teminatı” olabilmesi için istendik toplumsal değerlere sahip olması ile mümkündür. Kendi kültüründen uzaklaşan gençlik ise kendi kültürünü ve değerlerini kendi elleri ile yıkıma uğratır. Osmanlı Devletinde batılılaşma ve modernimizin kapısının aralandığı “Tanzimat dönemi” buna örnek olarak verilebilir. Tanzimat döneminde Avrupa’ya gönderilen gençlerin yurda dönüşte kendi kültür ve medeniyetlerine verdikleri hasar en bariz örneklerdendir.
Bu bağlamda, medeniyetimizin teminatı olan gençlerimizin zihinlerinin uyutulmasına ve uyuşturulmasına izin verilmemeliyiz. Mefkûresi olmayan genç beyinlerinin, topluma vereceği hasarın onarımı belki de mümkün olmayacaktır.
Etkili bir reçete yazabilmek için öncelikle gençleri iyi tanımak gerekmektedir. İlgi ve yetenekleri, istekleri ve hatta rahatsız oldukları konular belirlenmelidir. Gençlerin motivasyon kaynakları ve kaygı endeksleri büsbütün irdelenmelidir. Analiz edilmeden; yazılacak veya kes – kopyala modeliyle ithal edilecek reçeteler, medeniyetimiz için ilaç olmayacaktır.
Bu çalışmada; günümüz gençlerin yani bilindik adıyla Z kuşağının hayata bakış açısını ve siyasal meseleleri yorumlayışını inceleyeceğiz.
***
Son yıllardan dünyada meydana gelen hızlı teknolojik gelişmeler ve global etkilerden dolayı toplumlar üzerinde dönüşümler gerçekleşmektedir. Bu değişimlerden kaynaklı olarak bireylerin davranış, tutum ve beklentilerde değişiklik göstermektedir. Günümüz sosyolojisinde üç kuşak aktif olarak yer almaktadır. Özellikle Z kuşağı bireyler sahip oldukları özellikleri ile diğer kuşaklardan ayrışmaktadır.
Literatürde kuşakların sınıflandırılması şu şekildedir:
Kuşaklar ve doğum yılları |
Türkiye nüfusunun kuşaklara göre dağılım oranı |
Sessiz Kuşak (Silent Generation) 1925- 1945 |
%2 |
Bebek Patlaması (Baby Boomer) 1946- 1964 |
%14.1 |
X Kuşağı 1965- 1979 |
%20,3 |
Y Kuşağı 1980- 1999 |
%23,9 |
Z Kuşağı 2000- 2012 |
%24,2 |
Alfa Kuşağı 2013 ve sonrası |
%15,5 |
Yukarıdaki veriler TÜİK kaynaklıdır. Tabloya göre Z kuşağı olarak ifade ettiğimiz genç nüfus en kalabalık olan kuşaktır.
Z kuşağı teknoloji kullanımının en zirvede olduğu bir çağda dünyaya gelmişlerdir. Z kuşağı mahalle arkadaşlıkları kurmak yerine internet aracılığı ile sosyalleşmeyi tercih eden bir nesildir. Z Kuşağı, sanal dünyanın olumsuz sonuçlarından çekinmezler. Çevrimiçi dünya onlar için olağandır. Bu dünyada kendilerine yeni kimlik oluşturma ve imaj edinmede seçicidirler. Z kuşağı diğer kuşaklara göre daha yaratıcıdır. Analitik düşünme yetenekleri dikkat çekicidir.
Eğitime ve sosyal statüye değer verirler.
Aynı anda birden fazla işi yapabilirler. Ancak dikkat süreleri diğer kuşaklara göre daha kısadır.
Söylemek istediklerini karşı tarafa iletirken, keskin cümleler kurabilirler. Z kuşağı dinamizmden çok hoşlanır. Çabuk sıkılan, çabuk tüketen ve hızlı yaşayan bir kuşak olduğu için bu kuşağın ilgisini canlı tutacak yeniliklere ihtiyaçları vardır. Teknolojinin içine doğmalarına rağmen Z kuşağının dijital okuryazarlıkları düzeyleri düşüktür. Sosyal medyada gördükleri her bilginin doğru olduğuna inanırlar.
Z kuşağı otoriteye aşırı itaat etmekten hoşlanmazlar. Çoğu genellikle kendiişlerinin patronu olmak isterler. Z kuşağı özgüveni son derece yüksek olan bir kuşaktır. Bu yüzden yaşadıkları her anı sosyal medyada paylaşmaktan çekinmezler.
Rutin işleri yapmayı sevmeyen, kılık kıyafet açısından rahat giyinmeyi tercih eden, bireysel çalışmaktan en keyif alan kuşaktır.
Z kuşağı globalleşen bir dünyada büyüdükleri için; Irk, din ve mezhep farklılıklarına saygı duyarlar. Bir konu hakkında bilgi edinmek istediklerinde bir uzmana sormak yerine genellikle bu bilgiye internetten ulaşmayı tercih ederler.
Z kuşağı sosyal ağları aktif olarak kullandıkları için, sosyal medya üzerinden oldukça ses getiren kampanyaları başarıyla yürütürler.
Z kuşağının temel motivasyon kaynaklarının neler olduğu ile ilgili çalışmaları incelediğimizde; ilk sırada bağlanma/aidiyet boyutunun olduğu görülmektedir.
Bu durumun bir sebebi Z kuşağı, helikopter aile denilen ilgi ve alakasını çocuklarına yoğunlaştıran Y kuşağının elinde büyümesi ve çekirdek ailelerde yetişmelerinden dolayı aile ve sosyal ilişkilerinde bağlanmayı esas aldıkları söylenebilir.
Diğer bir sebep olarak bireylerin kimlik gelişimleri ve topluma aidiyetleri, ebeveynlerin bireylere olan tutum ve davranışları ile ilişkidir. Son yıllarda sosyal yapılarda meydana gelen hızlı değişiklikler, Türk aile yapısında da değişiklikler meydana getirmiştir. Kırsal köy hayatında otoriter ve baskıcı kalabalık aile yapısından kentsel koruyucu/denetleyici aile yapısına yönelimler gerçekleşmiştir.
Yazında, üç tip aile modelinden söz edilmektedir. İlk olarak “karşılıklı bağımlı aile modeli” olan geleneksel kır ve tarım toplumudur. Bu modelde baskın toplum kültürüne sahip olduğu için ilişkisel ve psikolojik bağlılık yaygındır.
İkincisi “bağımsız aile modeli” olarak adlandırılan orta sınıf bireyselci batı kültürüne ait modeldir.
Üçüncü ve son model “psikolojik/duygusal karşılıklı bağımlı aile modeli” olarak ifade edilmektedir. Ülkemizde kentleşmeye geçiş ile birlikte yaşam tarzı ver refah düzeyi değişme göstermiştir. Buradan hareketle ailelerde karşılıklı maddi bağımlılıklar azalmaya ve zayıflamaya başlarken, psikolojik bağımlılıklarda değişiklik olmamıştır. Son yıllarda ülkemizde kültürel ve sosyolojik olarak kabul gören aile modeli “psikolojik/duygusal bağımlı model” dir.
Z kuşağı için “bağlanma” boyutu bu motivasyon açısından anlamlıdır. Genç birey, ailesinde gördüğü ve alıştığı ilgiyi dış dünyada da aramaktadır. Fiziksel dünyada olduğu gibi çevrimiçi dünyada da birey bağlanabileceği kişilere veya örgütlere ihtiyaç duymaktadır. Aidiyet duygusu onları zaman zaman çeşitli gruplara kanalize etmektedir.
Z kuşağı bireyler teknoloji ile olan sıkı bağları sosyalleşmelerinin azalmasına, izole hayat biçimi tercih etmelerine ve bireyselciliği ön plana çıkarmalarına sebep olarak yalnızlık hissi yaşamalarına ortam hazırlamıştır. Böyle bir durumda Z kuşağı bireylerin psikolojik bağlılıklarında artma olması ile başta aile ve çevrelerine bağlanma ihtiyacı hissettikleri söylenebilir. Eğer fiziki çevresinde/ailesinde bu ihtiyacı yeterince karşılayamazsa kişi, bu kez sanal dünyada oluşturduğu kimlik ile aidiyet ihtiyacını gidermek isteyecektir.
Z kuşağının diğer motivasyon kaynağı ise “başarı”dır.
Z kuşağını yetiştiren Y kuşağı süreç değil, başarı odaklıdır. Bu yüzdendir ki yetiştirdikleri çocuklar okul hayatında başarı odaklıdır. Z kuşağı ilgili aile ortamlarında yetişerek eğitim ve toplumsal başarı beklentisi ile yetiştiriliyor olmaları da başarıya odaklanmalarındaki önemli etkenlerden sayılabilir. Z kuşağı elde ettiği başarıları ile ön planda olmayı sevmektedirler. Bu başarılarını ise sosyal medya araçlarında paylaşmaktan da çekinmemektedirler.
Z kuşağı bireylerin dijital çağda doğmalarından kaynaklı olarak hayatlarına giren internet ve sosyal medya ile fazla meşgul olmaları “düşünme” motivasyonlarını azalmasına sebep olmaktadır. Önlerine servis edilen video/grafik ve görseller eğlence amaçlı olup “anda” kalmayı tercih edecek kadar rahatlarına düşkündürler. Böylece düşünmek yerine hedonik yaşam sürme eğilimi gösterdiklerini söyleyebiliriz. Makale okuma ve araştırmayı sevmezler, okumak yerine kısa video içeriklerine yönelirler ve fazla düşünmeden içeriği doğru kabul ederler. Şüphe duydukları bilgilerin teyidi için ise “yapay zekâ” araçlarını kullanmayı tercih ederler. Kendileri düşünmez, düşünme işini yine teknolojiye sevk ederler!
X ve Y kuşaklarının referans kaynaklarından başlıca; aile, mahalle, komşu, akraba vb. iken Z kuşağının referans aldığı mecra çevrimiçi dünyadır.
Bu bağlamda sosyal medya ve sunulan içerikler gençler için hap olabileceği gibi zehir de olabilmektedir. Çeşitli kesimlerin çevrimiçi dünyayı araç olarak kullandığı ve gençleri zehirlemeye çalıştığını gerçeğini de göz ardı edemeyiz. Özellikle “Influencer” olarak adlandırılan, sosyal medya platformunda geniş bir takipçi kitlesine sahip kişiler kullanılmaktadır. Bu kişiler, gençlerin günümüzde örnek aldığı kimselerdir. Onlar gibi yaşamak, onların elde ettiği statüye sahip olmak istemektedirler. Onlara karşı “bağlılık” duygusu yüksektir. Sosyal medya fenomenlerinin popülitesi günden güne artmaktadır. Böyle olunca da ınfuencerlerin çizdiği yön haritası, takip eden gençler için de yol haritası olmaktadır.
Z kuşağı yönlendirilmeye müsaittir. Üyesi oldukları gruplarla birlikte davranış sergileme eğilimindedirler. Bu özelliklere açık olduklarından dolayı da pejoratif algıya maruz kalmaktadırlar.
Araştırmalar, Z kuşağının özgürlüğüne düşkün olduğunu ve özgürlükçü yanıyla öne çıktığını; geleneksel ve dini değerlere, aile ve akrabalık ilişkilerine mesafeli durduğunu gösteriyor. “Kristal Çocuklar” da denilen bu kuşak, özgüvenleri ve yaratıcılıklarıyla da dikkat çekmektedirler. Küresel dünyanın sorunlarına (ekonomik, politik, çevre, kadın, yoksulluk göç, terörizm vb.) karşı da hassastırlar. Bunun en önemli sebebi, küresel sorunların internet ortamında hızlıca yayılmasıdır.
Sosyal medya, kullanıcısını izleme alışkanlığını takip eden algoritmaya sahiptir. Genellikle benzer konular arka arkaya kullanıcıya otomatik olarak sunulmaktadır. Kişi aynı içerikteki videolara ardı ardına maruz kalmaktadır. Bu hızlı akış bireye tesir etmekte, algı oluşturmaktadır.
Z Kuşağı’nın siyasal katılım eğilimleri, politik tutumları ve siyasal iletişim alışkanlıklarına yönelik literatür incelendiğinde; elde edilen bulgular, Z Kuşağı’nın diğer kuşaklara kıyasla çevre ve sosyal adalet konularına daha duyarlı olduğunu, bu kuşakta siyasal katılımın ise geleneksel yöntemler yerine sosyal medya ve dijital platformlar aracılığıyla gerçekleştiğini göstermektedir.
Z Kuşağı, siyasal partilere ve liderlere karşı yüksek düzeyde güvensizlik duymakta, bu nedenle geleneksel siyasal katılım yöntemlerinden uzak durmaktadır. Bunun yerine, çevrimiçi aktivizm ve sosyal medya üzerinden siyasi etkinliklere katılmayı tercih etmektedir.
Bu kuşağın politik bilinç düzeyi, dijital dünyada edindikleri bilgiler ve sosyal medya aracılığıyla yaygınlaşan aktivist hareketlerle şekillenmektedir. Sosyal medya, Z Kuşağı için hem bir bilgi kaynağı hem de bir eylem platformu olarak önemli bir rol oynamaktadır. Bu platformlar, gençlerin anlık bilgiye erişimini sağlayarak onların hızlı ve etkili bir şekilde örgütlenmelerine olanak tanımaktadır.
Z Kuşağı’nın siyasal katılımı, genellikle dijital ve çevrimiçi araçlar üzerinden gerçekleşmektedir. Sosyal medya platformları, gençlerin politik konularda farkındalık oluşturmak, tartışmalara katılmak ve kampanyalar düzenlemek için kullandığı temel araçlar arasında yer almaktadır. Bu kuşağın politik eylemleri, geleneksel oy verme ve parti üyeliği gibi yöntemlerden ziyade dijital imza kampanyaları, hashtag hareketleri ve çevrimiçi protestolar gibi yeni nesil yöntemlerle şekillenmektedir.
Ayrıca, Z Kuşağı’nın siyasal partilere üyelik oranlarının da düşük olduğu görülmektedir. Bu kuşak, sivil toplum kuruluşlarına ve bağımsız aktivist gruplara daha fazla ilgi göstermektedir. Sivil toplum kuruluşları, gençlerin sosyal sorumluluk projelerine katılmaları ve toplumsal değişim için çalışmaları açısından önemli bir rol oynamaktadır. Bu bağlamda, gençler için siyasal katılım, yalnızca oy verme ve parti üyeliği ile sınırlı kalmayıp, sivil toplum faaliyetleri ve dijital aktivizm gibi daha geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır.
Z Kuşağı’nın siyasal katılımı konusunda dikkat çeken bir diğer bulgu ise, bu kuşağın siyasal bilgi ve farkındalık düzeyinin oldukça yüksek olmasıdır. Gençler, dijital medyanın sunduğu imkânlar sayesinde politik olaylar ve gelişmeler hakkında hızlı bir şekilde bilgi edinebilmekte ve bu bilgileri tartışma platformlarında paylaşmaktadır. Bu durum, gençlerin siyasal bilincinin artmasına ve daha aktif rol almalarına zemin hazırlamaktadır.
Sonuç olarak; Türkiye nüfusunun yaklaşık %25’i oluşturan ve kolay kanalize edilen bu kuşak, birçok kimse için kıymetlidir. Ticari işletmeler için tüketici olan gençler, potansiyel müşteri olarak değerlendirilirken, siyasi partiler için de rey deposu olarak görülmektedir.
Nitekim Türkiye’de siyasi partilerin bu kuşakla yakından ilgilenmesi, onların taleplerini ve beklentilerini dillendirmeye çalışmasının temel nedeni de budur. Bugün Türkiye’de Z kuşağı yaklaşık 8 milyonluk bir seçmen kitlesine karşılık geliyor. Bu kitlenin desteğini arkasına alan her partinin, iktidar yolunda önemli bir mesafeyi kat edeceği su götürmez bir gerçek. Bu sebeple Z kuşağının politik tutumları ve mevcut partilere olan yaklaşımları, birçok siyasetçinin de ilgisini çekmektedir.
Özellikle de Türkiye’de sol siyasetin bu konudaki tutumu dikkat çekicidir. Sol çevreler ve partiler, Türkiye’de Z kuşağına dair bir algı operasyonuna girişmekte, adeta bu kuşağa Karl Marx’ın işçi sınıfına yüklediği tarihi değiştirme misyonunu yüklemeye çalışmaktadır.
Z kuşağının belirli çevreler tarafından aşırı bir biçimde öne çıkarılması ve kendilerine devrimci bir rol biçilmek suretiyle siyasetin öznesi ve siyasal tartışmaların tarafı haline getirilmesinin son derece sakıncalı olduğunu belirtmek gerek.
Hiç şüphesiz bu kuşağın sorunlarını ve beklentilerini dikkate alan bir siyasal duruş sergilemek önemli. Fakat bu kuşağı kitlesel anlamda belli siyasi emeller için aracı haline getirmeye çalışmak doğru değil. Bu tutumun Türkiye’deki gençlerin yararına değil zararına olacağını öngörmek gerekir. Dolayısıyla Batı merkezli yayınlardan hareketle Z kuşağını anlamaya ve okumaya çalışmak, ideolojik tartışmaların ve siyasal çekişmelerin öznesi haline getirmek doğru değil.
Son olarak şunu da ifade etmek gerekmektedir. Bu kuşak “eski Türkiye” den bihaberler. Bunlar X ve Y kuşağındakiler gibi zor bir hayat görmediler. Bu gençleri yetiştiren nesil, “biz görmedik, bari evladım görsün/yaşasın” demektedir. Konfor içinde çocukluk dönemi geçirmişlerdir. Ailelerinin “biricik” çocuğu olarak büyümüş ve evlerinden ayrılmışlardır. Şu günlerde bir kısmı üniversite öğrencidirler.
Ebeveynleri maddi zorluk yaşıyor olsa bile, bu yokluğu kendileri göğüslemekte, gençlere bunu hissettirmemektedirler. Gençler için yeni yapılan otoyolların, şehir hastanelerinin, köprülerin, tünellerin, havalimanlarının pek fazla kıymeti yoktur. Çünkü onlar, daha önce ne ssk hastanelerinde rehin kaldı, ne ilaç kuyruklarında sabahladı. Onlar Türkiye’nin en ferah döneminde çocukluk dönemlerini yaşadı. Onlar doğduğu günden beri, aynı hükümetin iktidarına şahitlik yaptı. Bu anlamda eski Türkiye’yi idrak etmeleri pek mümkün değil.
Son yıllarda sürekli algı ve provokasyonlara maruz kalan nesil, doğru ve yanlışı sentezlemekte zorluk yaşamaktadır. Takip ettikleri sosyal medya hesaplarında, üye oldukları STK’larda gençler tesir altındadır.
Teknoloji bağımlısı olan gençlerde dikkat, konsantrasyon ve muhakeme yetisi düşük olduğundan mevzuları derinlemesine irdelemeden, sorunların ana kaynağına odaklanmadan sokağa koşmaktadırlar.
Genç zihinlere doğru aşılama yapılmadır! Yazımızın başında da belirttiğimiz gibi bu gençler, medeniyetimizin teminatıdır. Bunları kaybetme lüksümüz yoktur. Zihinlerini meşgul edecek gayeler aşılamak gerekmektedir. Gayesizlik, monotonluğu doğurur. Monotonluk ise zihnin en büyük düşmanıdır. Gaye ve mefkûre kavramları önemlidir. Gençleri salt hedefe yöneltecek çalışmalar yetmez! Hedef ruhsuzdur ancak mefkûrede ruh vardır. Mefkûrede diğergâmlık endeksi yüksektir.
Gençler ilgi ve fark edilmeyi toplumdan istiyorlar. Onlar kendileri ciddiye alınmasını, sosyal alanlarda daha aktif rol verilmesini talep ediyorlar. Fiziki dünyada olduğu gibi çevrimiçi dünyada da bunun gayreti içerisindedirler.
Yapılaması gereken bu gençlere sosyolojik roller vermektir. Gönüllük esasıyla, gençleri bir araya getirme topluma yararlı olacak faaliyetleri organize etmektir. Belediyeler, üniversiteler, vakıflar, dernekler gibi STK’lar genç zihinleri doğru yönde kanalize edecek aksiyonlar geliştirmeli. Bu çalışmaları planlarken, gerektiğinde devlet kurumlarını desteği alınmalı. Ticaret odalarından veya hayırseverlerden gençlik faaliyetleri için sponsorluk talebi olmalı.
Gençleri kazanmak adına, onlarla duygudaşlık kurabilecek aktivistler ön safta yer almalı. Gençlik buluşmaları, gençlik kampları veya şenlikler organize edilmeli. Sosyal medya araçlarından azami şekilde faydalanmalı. Doğruya hizmet edecek sosyal medya fenomenleri seçilmeli ve bunlarında işbirliği sağlanmadır.