Gücün ahlakı yok ise dilediğini yapar. İnsanlık sahih bir dine inanıp o dinin icaplarını yerine getirmiyorsa, o dünyada yaşamak hiç de kolay değil.
Gıda Hareketi son bir ayda 7 ayrı buğday numunesini ağır metal ve pestisit açısından analiz ettirdi. Çıkan sonuç facia.
Numunelerin 5’inde kadmiyum, kurşun ve cıva çıktı. İkisinde ise kurşun ve cıva.
Yani ekmek, pilav, bisküvi, makarna, irmik, kek, pide, lahmacun, pasta, börek vs. adı altında ağır metal yediriyorlar. Ekmeği zehirli bir insanlık var karşımızda.
Bu, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın umurunda olur mu? Olmaz, zira olsa bunların piyasaya sürülmesine izin vermez. Mesele bu şu bakanla alakalı değil, sistemle ilgili… Bu ülkede ziraat düzeni 1940’dan bu yana bozuk. Düzeltmek için hiçbir irade de yok ortada.
Hatta gıdalarda ölümcül toksik maddelere yol açan, kimyasalların ve ağır metallerin çıkmasının ana müsebbibi mevcut sistem.
Çünkü bunların “gübre” ve/veya “tarım ilacı” maskesi adı altında tarlaya boca edilmesine izin veren kendileri.
Bunu ülkeye ilk getiren ve sitemi bozan ise Gülen’in siyasi babası, Rockefeller’in kulu Kasım Gülek!
Her yere gönderdikleri ziraat mühendisleri “tarım ilacı” adı altında satılan zehirlerin pazarlamacısı gibiler.
Gıda Hareketi’nin analizleri mevzuatın belirlediği hassasiyette. Yani bakanlığın görmezden geldiği ölçüm limitleri esas alınarak bakıldığında çıkıyor bu zehirler. Bir de hassasiyet düzeyi sıfıra çekilse neler görülürdü Allah bilir.
Mevzuat yani bakanlık diyor ki, mesela şu nispetin altında çıkarsa çıkmamış sayarım. Gıda Hareketi’nin yaptırdığı analizlerde bu bakanlığın yok sayarım dediğinden çok fazla. Tıpkı aşağıdaki yabancı örnekler gibi.
Anlayacağınız bunca hasta ve hastalık boşuna değil. Ne ekersen onu biçersin. Zehir döktüğün tarladan bal hasadı yapacak değilsin!
Kısaca devlet-millet el ele vermiş; kendini, çocuklarını, toprağını, suyunu, havasını, bitkilerini, börtü-böceği, kurdu-kuşu zehirliyor. Kendine ve geleceğine ihanet ediyor.
Yıllık 1 milyar hastası/doktor müracaatı olan bir devletiz biz. 15-20 yıldır yazmadık yazı, konuşmadık insan ve konu kalmadı. Devlet denilen devi gıdıklamayı bile başaramadık. Bunun nedeni siyaset değil, milletin ilgisizliği.
ŞERRİN YURDU AVRUPA DA DÖKÜLÜYOR
Dedik ya gücün ahlakı yoksa her şeyi yapar. Bu melanetleri insanlığın başına belâ eden batının kendisi. Düşmanlığı bize ya da başkasına değil, insana. Zira o Allah’la değil, insanın düşmanı şeytanla irtibatlı.
“Koskoca” Avrupa Birliği senelerdir, Monsanto’nun ülkemizde de kullanılan ağır toksik içerikli glifosat maddesinin yasaklanıp yasaklanmaması meselesini çözemedi. 29 Haziran 2016’da biten bu ürünün kullanım süresini 2017 sonuna kadar uzatan AB, şimdi hararetli bir şekilde dünyanın azılı zehrini tartışıyor.
Monsanto’yu Alman Bayer aldı. Bayer’in şirketin bir bölümünü Alman Basf’a sattı. Bu şirketler dünya ziraat ve hayvancılığının yüzde 50’den fazlasını yönetiyor. Buna Amerikalı Cargil, İsviçre devleri DuPont, Pioneer, Syngenta, Çin’in Dow Chemical, İsrailli Hazera‘yı da eklemek gerek.
Tüm dünya istese de AB’nin bu iblisî ürünü yasaklama ihtimali mucize gibi bir şey. Çünkü küresel çete hepsinin ipini çeker.
İnsanlar hasta edilmeli ki, dünyaları zehir olsun, siyasetle, ticaretle, sanatla, kültürle, dinle diyanetle ilgilenmesinler! İnsanlar hasta edilmeli ki, hastaneler ve ilaç devleri çalışsın, küresel şeytanî mafya düzeni devam etsin!
Ülkemiz bürokrasisi, akademisi ve siyaseti bu gerçekleri görecek uzuvlara sahip değil. Çünkü iblisler onları başka şeylerle oyalıyor.
Verimlilik edebiyatı, istatistik yalanı, ıslah masalı vs. vs.
Zaten bunların çoğu batı okullarından mezun. Değilseler batıya hayran ve dahi bağımlılar. O zaman size düşen çocuklarınızı, yani gelecek nesli bunların eline verip devşirtmemek.
BEBEK MAMALARI ZEHİRLE DOLU
ABD’de bebek mamaları, bebek formülleri ve erken gelişim evresindeki çocuklara yönelik gıda ürünlerinde yapılan testlerde, arsenik, kurşun ve benzeri zehirli metal buldular. Yani Gıda Hareketi’nin buğdaylarda tespit ettiğinin aynısı.
Bebekler için üretilenle erişkinler için üretilenler farklı mı? Elbette değil! Birinde varsa diğerinde de olur.
ABD’de hikâye şöyle: USA Today gazetesinin Clean Label Project adlı sivil toplum kuruluşunun ülkede son 5 ay içinde süpermarketlerde satılan 530 üründe yaptırdığı testlerde, bebeklere yönelik ürünlerin yüzde 65’inde arsenik, yüzde 36’sında kurşun, yüzde 58’inde kadmiyum ve yüzde 10’unda akrilamit izleri bulunduğunu yazdı.
Testlerde, en fazla rastlanan maddenin arsenik olduğu, özellikle bebek formüllerinin yüzde 80’inin arsenik içerdiği belirtildi. Oranların zehirleyici seviyede olduğu kaydedildi.
Öte yandan, test edilen gıdalarda ‘BPA (kimyasal bileşen) içermez’ ibaresi bulunan ürünlerin yüzde 60’ınında çıkmış.
BPA diğer adıyla Bisfenol A ülkemizde de kullanılan damacanalarda yer alan ve östrojen hormonu gibi davranan madde. Buna aynı rolü üstlenen petlerdeki fitalatı da eklemek gerekiyor. Her ikisi de kısırlaştırıcı maddeler.
Dünyanın en şarlatan kurumlarından olan Dünya Sağlık Örgütü’ne göre bile arsenik zehirlenmesi gelişim bozukluklarının yanı sıra kalp damar ve şeker hastalıkları ile sinir sisteminde hasara ve hatta kansere yol açıyor. Diğer ağır metallerde öyle… Camilerimizi kilise havasına büründüren sandalyecilerin diz sorunlarının nedeni de çoğu kez bu ağır metaller.
ABD Çevre Koruma Ajansı (EPA)’nın verdiği bilgiye göre, kurşun zehirlenmesi, düşük seviyelerde olsa dahi çocuklarda zekâ geriliği, yavaş gelişim, davranış bozuklukları, işitme problemleri ve kansızlık gibi sağlık problemlerine neden olabiliyor.
Önlem mi? Güldürmeyin adamı!
MAMASI ZEHİRLİ OLUR DA ETİ TEMİZ KALIR MI?
Masonların ele geçirdiği ilk ülke olan Fransa’da, Le Canard Enchaine gazetesinin haberine göre verem hastalığına yakalanan büyükbaş hayvanlardan elde edilen yaklaşık 3 bin ton etin piyasaya arzına göz yumulduğu tespit edilmiş.
Fransa’da her yıl verem hastalığına yakalanan yaklaşık 8 bin büyükbaş hayvan imha edilmek yerine insanlara yediriliyormuş.
Netice şu, bütün bunlar ortaya çıkanlar. Ortaya çıkmayan, yazılmayan, yazılamayanları bilseniz kafayı yersiniz.
Anlayacağınız ahlaksızlık, dinsizlik insanlığın her yerini kaplamış.
Doğusundan batıya, Kuzeyinden güneyine vicdan her yerde körelmiş.
Müslüman olmak yetmiyor. Müslümanca yaşamak şart.
Namaz kılmak yetmiyor, ahirete kayıtsız şartız iman lazım.
Sakal bırakıp, tespih çekmekle olmuyor, Allah’tan korkmak ve hayâ etmek gerekiyor.
Can Kemal ÖZER / KAYNAK: YENİSÖZ GAZETESİ / 27 Ekim 2017/ www.yenisoz.com.tr
Gıda Hareketi Takip Sayfası: / http://www.gidahareketi.org/takip/