Yıkım ekibi”ni oluşturan bu adaylardan hiçbiri birbirini eleştirmiyor.
24 Haziran’da kim oy verelim?
“Yıkım ekibi”ni oluşturan bu adaylardan hiçbiri birbirini eleştirmiyor.
24 Haziran’a birkaç gün kaldı. Adaylar herkesin malumu. Bazı kimseleri ikna etmek imkânsız, bazılarının ise aklı hâlâ karışık.
Basit meseleler yüzünden tercih hatası yapmak üzere olanlar olduğunu bizzat gördüm.
Kandil’in adayı Selahattin Demirtaş; CHP’nin adayı Muharrem İnce, İP’in adayı Meral Akşener ve Saadet’in adayı Temel Karamollaoğlu tarafından da sahiplenilmiş durumda.
Bunlardan hangisi kazansa diğeri “mutlu” olacak. Çizdikleri resim bu!
“Yıkım ekibi”ni oluşturan bu adaylardan hiçbiri birbirini eleştirmiyor. Ortak dertleriRecep Tayyip Erdoğan…
Erdoğan sadece bunların değil, Pensiltenya, Amerika, Avrupa Birliği, İsrail, İngiltere, Suud, BAE, Bahreyn ve Mısır’dan oluşan Arap çetesi ile batı medyası gibi şeytanîlerin maskarası ülke ve yapıların da hedefinde…
Yani bunlar da “yıkım ekibi”ne destek veriyor.
İKİ HİZB OLUŞTU
Bu durumda 24 Haziran seçimleri üzerinden dünya, “şeytani(ci)ler” ve “Türkiyeciler” şeklinde ikiye ayrılmış durumda.
Yani dünyada kötülerin de, iyilerin de safı belli.
Zalimler de, mazlumlar da kimi destekleyeceğini iyi biliyor.
Saf tercihi bir nasip işi! İnsan cüz’i iradesiyle dilediği safta yer alabilir, dilediği tarafı seçebilir.
Ancak unutulmamalıdır ki, herkes yaptığından hesaba çekilecek.
Yıkım ekibine rey verenler indi İlahi’de nasıl hesap verecek?
Milleti kandıran da, millete hizmet eden de, hizmette (kasıtla) kusur eden de, teröristi savunan da, din tahrifçilerine destek veren de, alfabeyi değiştirip milleti maziden koparan ve hilafeti ilga edip Müslümanları bir asırdır şeytanîlere oyuncak edenlere destek verip, ortak hareket eden de o dehşetli günde hesap verecek!
NAMAZI SEÇİM’E ALET ETMEK
CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce, Yalova’da FETÖ’nün dershanesinde öğretmenlik yapmış bir kişi.
Bugün “her gün Cuma namazı kılıyorum” diyerek, dinden diyanetten bihaber İnce, Kasım 2005’de ise Yalova Atatürk İlköğretim Okulu talebelerinin, Din Dersi öğretmenince Yalova Merkez Camii’ne götürülüp, abdest ve namaz öğretilmesinden rahatsız olmuş, dönemin Milli Eğitim Bakanı’nca cevaplandırılmak üzere soru önergesi vermiş zir zat.
İşte o İnce’nin namaz ile ilgili açıklamaları:
4 Haziran: Şimdi namaz konuşmayayım, 50 kere namaz kılmışımdır!
6 Haziran: Hiç abdestsiz evden çıkmam!
19 Haziran: Beş vakit namaz kılıyor falan değilim, 15 yaşımdan beri her gün cuma namazı kılıyorum…
6 Haziran’da “Hiç abdestsiz evden çıkmam” diyen İnce’nin geçtiğimiz yıllarda Ramazan’da sahilde içtiği ve bu resimleri de yayınladığı biliniyor. Şimdi ise seçim aracında masasında Ramazan günü bir bardak su ile görüntülendi. Oruç tutup tutmadığı konusunda hiç konuşmayan İnce, muhtemelen herkes oruçlu iken otobüste kimse görmeden tasarruflu abdest için bulunduruyordu bu suyu.
Cuma namazını köy camiinde saat 10 gibi yani vaktinden birkaç saat önce ve dahi her gün Cuma kılan(!) İnce için bütün bunlar normal.
İş bununla da kalmıyor. CHP’nin Eskişehir milletvekili adayı Sibel Yeşildal ise “Bize, Ramazan ve Kurban bayramlarını armağan eden Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını saygı ile anıyorum” diyecek kadar yüksek ve engin bir bilgiye sahip.
CHP adayları için aksi olsaydı anormal olurdu. Çünkü CHP demek, İslam ile derdi olan parti demek. CHP demek, gavuru Müslümana tercih eden demek. CHP demek, ecdada düşmanlık demek! CHP demek, mazisi olmayan köksüzlük demek!
Bütün bu gerçeklere rağmen CHP ile aynı safta duran, milletle inatlaşan, mazisiyle savaşa girişen, bir nevi de CHP’liler gibi hareket eden, tabanını, zeminini kaybetmiş, FETÖ’yü savunan, milletini katleden Esed’le kol kola giren, teröriste af isteyen, Kandil operasyonuna itiraz eden Saadet isimli bir “parti” var.
Erdoğan düşmanlığı yüzünden muvâzenesizleşmiş bir Saadet yönetimi ile karşı karşıyayız!
Müslüman’dan çok başkalarıyla dost olan bu yönetim kadrosu, yıkım ekibinin payandası durumunda!
TABLET NESLİ İLE İRTİBAT KURAMAMAK
Bayram süresince yedi şehre uğrama imkânım oldu. Çok farklı şehirlerden insanlarla görüştüm.
Eski Türkiye’yi bilmeyen gençler, AK Parti’nin milletvekili adaylarına itiraz ediyorlar.
AK Parti’nin temel eksikliği “tablet nesli” ile yeterli ve doğru iletişim kuramamak!
Devlet Bahçeli’nin sözlerinden etkilenmiş, AK Parti’ye bağlı Milli Eğitim Bakanlığı’nın yetiştirdiği bir nesil!
Öte yandan bir önceki seçimde tabiri caizse kessen kanı Saadet diye akan bir kesimin, Temel’in temelsiz çıkışlarından dolayı AK Parti’ye yöneldiğini bizzat gördüm.
Saadet tabanının bir bölümü eski partisine çok kızgın. Saadet’in FETÖ destekçileri ile ortak hareket ettiğini söylüyorlar. Artık Saadet’in parti değil, “Erdoğan Düşmanları Kulübü” olduğunu söyleyen Saadetçiler bile var!
AK Parti’ye kızanların bir kısmı; havalı, burnu büyük, kibirli belediye başkanlarının listelerde iyi yerlerden aday yapılmasından, bir kısmı ise “kentsel dönüşüm” diye tabir edilen yıkımlarda belediyelerin tamahkârlığından şikâyetçi.
Aday profilinin düşüklüğü ise bir başka şikâyet konusu. Bir kısmı beklediğini bulamamış, bir kısmı ise özellikle doğuda hâlâ görevde olan FETÖ’cülerin hışmına uğramaya devam ederken yalnız bırakıldıklarını söylüyor. Bu yüzünden kırgın ve kızgınlar!
Bazı hususlarda elbette haklılar.
Ancak bütün bunlar şeytanilerle aynı dili kullanan, aynı safta yer alan, terörü destekleyen, FETÖ veya batı yetiştirmesi ve hamisi, yalancılığı hayatın bir parçası gibi gören, dış güçlerle irtibatlı kimseleri tercih etmek bu milletin mazi, asalet ve kişiliğine yakışmaz.
Yapılan bir seçim hatası, sadece Türkiye’ye değil, insanlığa zarar verir. Türkiye düşmanlarını mutlu eder.
Tercihimizi yaparken şahısları değil; davaları, icraatları, sözleri, mazileri, ülke ve dünyanın şartlarını birlikte değerlendirmeye mecburuz.
Parti ve şahıslar put ve ebedî değil. Her fani gibi onlar da gelir geçer.
Yarın başka yiğitler çıkar onu tercih ederiz. Ama bugün en doğru tercih Erdoğan ve partisi!
CAN KEMAL ÖZER
AKKALEMLER