Dinin demokrasi ile olan ilişkisi uzunca bir süre araştırmacıların tartışma konusu olmuştur. Dolayısıyla dinin demokrasiye bir engel teşkil edip etmediği veya demokrasinin sağlanabilmesi için sekürleşmenin gerekli olup olmadığı önemli bir inceleme konusudur. Din, insanların yaşamlarında büyük bir öneme sahip olan ve anlam arayışlarına cevap veren bir olgudur. Dolayısıyla insanlık tarihi boyunca çeşitli formlarda varlığını korumuştur. Üstelik toplumları birbirlerinden farklı kılan kültürel ve ahlaki oluşumlarda da oldukça etkili bir unsur olmuştur. Nitekim konusu insanı ilgilendiren her bilim aynı zamanda dini de ele almak zorundadır. Bilhassa sosyal bilimler söz konusu olduğunda dini dışarıda bıraktığımız zaman geriye konuşacak pek bir şeyin kalmadığı kanaatindeyim.
Demokrasi ise yaklaşık 2500 yıldır tartışılan bir konu olagelmiştir. Kökeni itibariyle incelendiğinde ilk olarak Antik Yunan ve Roma’da meydana geldiğini ifade edenler olmuştur. Ancak demokrasi, Robert Dahl’ın değerlendirmesine göre birçok kez ve birden fazla yerde icat edilmiş olabilir. Dolayısıyla spesifik bir tarih ve mekandan söz etmek oldukça zordur. Bu sebeple, sadece bir tek demokratik yönetim modelinden ziyade rekabet halinde bazı uyarlamalardan bahsedilebilir.
Öte yandan demokrasi, yöneticilerin belirlenmesiyle veya serbest seçimlerin belirli aralıklarla yapılmasıyla sınırlandırılamaz. İnsanların seçim dışında da fikirlerini özgürce ifade edebilme ve bunları karşılıklı bir biçimde tartışarak yönetimi etkileme imkânın olması, rejimin demokratik niteliğini ortaya koyan temel ilkelerden biridir. Buraya kadar demokrasinin din ile çatışan bir yanının olmadığını görüyoruz. Daha ziyade demokrasi, içinde meydana geldiği topluma göre şekillendiği için o toplumun dini esasları ile çatışacak ilkeler barındırabilir. Ancak bu durumun genelleştirilmesi özelliklede belli bir din üzerinden tartışılması doğru değildir.
Batı tarafından oluşturulan algıya göre din demokrasiye uzaktır ve oluşturulmaya çalışıldığında yabancı inşası olarak nitelendirilmiştir. Bununla birlikte batı dışı toplumlarda demokrasinin gelişmemesine dinin sebep olduğu düşünülmüştür. Din söz konusu olduğu zaman genel anlamda demokrasinin İslam dini ile olan ilişkisi büyük tartışmalar yaratmıştır. Örneğin Batı medyası ve entelektüel çevresine göre özellikle İslam dini, Allah’ın egemenliğini esas aldığı için halk iktidarı yok olmaktadır. Bu bakımdan incelediklerinde dinin aynı zamanda yurttaşlık ve özgürlük kavramlarından da beri olduğunu ileri sürmüşlerdir. Hâlbuki İslam’ın temel ilke ve kaideleri incelendiğinde bu iddianın doğru olmadığı sonucuna rahatlıkla ulaşılabilir.
Asef Bayat, İslam’ı Demokratikleştirmek isimli eserinde asıl sorgulanması gerekenin İslam’ın demokrasiyle uyuşup uyuşmadığı değil de herhangi bir dinin hangi şartlar altında demokrasi ile uyumlu hale gelebileceğidir. Bir kısım dini entelektüeller ise dini bir toplumla uyumlu olacak seküler demokratik bir toplumun oluşması talebinde bulunmuşlardır. Bu ilerleyen zamanlarda dini demokrasi fikrine dönüşmüştür. Temelde planladıkları hükümet modeli hem dini bir toplumda doğan hem de halkın çıkarlarını gözeten bir yapıdır.
Açıkçası din ve demokrasi ilişkisi incelendiğinde genel bir sonuca varmak pek mümkün değildir. Çünkü bu ikisi arasındaki uyumun imkânını, daha çok söz konusu olan din ve demokrasinin biçimini ele alarak sorgulayabiliriz. Dini yaklaşımlar tabiri caizse tek sesli değillerdir. Örneğin Hristiyanlığın zamanında demokrasi ile çatıştığı bilinmektedir. Hatta bugün hala Hristiyanlar arasında demokrasiyi kabul etmeyenlerin olduğu bilinmektedir. Çünkü kilisenin egemenliği demokrasi karşısında büyük bir engel oluşturmaktadır. Ancak İslam dinini ele aldığımızda esasları itibari ile hoşgörü ve adaleti gözeterek her anlamda insan haklarını güvence altına alan bir dindir. İslam devletlerinde gerçekleşecek bir demokrasi söz konusu olduğunda, dinin demokrasinin temel kriterleriyle çatışmayacağı kanaatindeyim.
Hâsılı demokrasinin benimsenmesinde dini faktörlerden ziyade tarihi, sosyal ve ekonomik birçok sebep etkili olmaktadır. Dolayısıyla din ile demokrasi arasın doğrudan bir ilişki söz konusu değildir. Yani din, demokrasinin sağlanabilmesi için bir engel oluşturmamaktadır. Bunun yanında Batıda oluşan demokrasi için belki sekülerleşme kaçınılmaz olabilir fakat temel kaideleri itibariyle demokrasi için sekülerleşme zorunlu bir koşul değildir.
Büşra DEMİR / 2 Haziran 2022
Bayat, Asef. İslam’ı Demokratikleştirmek. Trc. Özgür Gökmen. 1. Bs. İstanbul: İletişim, 2015.
Dahl, Robert A. Demokrasi Üzerine. Trc. Betül Kadıoğlu. 6. Bs. Ankara: Phoenix yayınevi, 2021.