Sayın milletvekillerimiz, çıkan kanun ve kanun hükmünde kararnamelerle yeteri kadar ilgilenip araştırmadan parti başkanı veya yetkili merciin yani kanun yapıcının tek kelimeyle Muhalefettin söylediği gibi her emre uyup uymadığına bakmadan, araştırmadan, okumadan parmak mı kaldırılıyor acaba?
Yeni kanuna göre evlilik, boşanma, şikayet yani medeni kanunumuzda büyük değişiklikler oldu. Oldu oldu da da niye oldu, kanun kimin çıkarına çalışılıyor, kim istedi, neye faydası olacak?
Torba yasasıyla kadın cinayetleri son bulacaktı onandı ve geçti. Sayın milletvekillerimiz, çıkan kanun ve kanun hükmünde kararnamelerle yeteri kadar ilgilenip araştırmadan parti başkanı veya yetkili merciin yani kanun yapıcının tek kelimeyle Muhalefettin söylediği gibi her emre uyup uymadığına bakmadan, araştırmadan, okumadan parmak mı kaldırılıyor acaba?
Şimdi bir evin reisi veya bireyi olarak lütfen özeleştiri yapalım.
Evin hanımı ve beyi olarak herhangi bir hususta fikir ayrılığından dolayı birbiri ile münakaşa ettiğimizi varsayalım. Daha da ileri giderek küfür ettiğimizi hatta bir tokat atığımızı veya tokadı bizim yediğimizi kabul edelim. Bunun için gidip şikayette mi bulunacağız? Ya da şikayette bulunduğumuz zaman olay bitecek mi? Hayır. İş uzayacak mı? Evet..
Diyelim ki şikayetçi olduk, mahkemeye çıktık. Mahkeme bir gün veya beş gün evden uzaklaştırma verdi. Ben bu beş günde nerede kalacağım? Otelde veya bir akrabamda kalacağım. Peki o zaman zarfında ben neler düşüneceğim? Bunun rövanşını nasıl alırım diye düşüneceğim ve düşündüğüm zaman daha da bilenip daha kötü şeyler yapacağım. ALLAH aşkına kendi nefsinizi bir yoklayınız. Diyelim ki bir arkadaşımın veya akrabamın evinde yasak bitinceye kadar kalacağım tabi evde ne konuşacaksınız olayı konuşacaksınız yok böyle oldu, şöyle oldu anlattıkça daha da bilenip kızacaksınız. Peki araştırma yapıldı mı acaba bu kanundan sonra olaylar ve ölümler arttı mı eksildi mi.
Anlatarak çizdiğimiz bu resmi bir kenara bırakalım ve Peygamberimizin kadın ve erkek ilişkisine nasıl bir düstur getirdiğini görelim. Sonrasında gereken kıyası zihinleriniz yapacaktır. Allah Rasulü (sav) veda hutbesinde: “Ey insanlar! Kadınların haklarına riâyet ediniz. Onlara şefkat ve merhametle muâmele ediniz. Onlar hakkında Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz, kadınları (emânet) Allâh’ın emâneti olarak aldınız. Onların namuslarını ve iffetlerini, Allah adına söz vererek helâl edindiniz.” buyurmuştur.
Peygamber Efendimiz kadınları erkeklere verilmiş bir emanet olarak görmüş, bu durumda erkeği kendisine emanet bırakılan saygın insan konumuna getirmiş ve kadına yanlış davranılmasını engellemiş, kadınlara da emanet sıfatını yakıştırarak narin, hassas varlıklar olduklarını vurgulamıştır. Konuya bir de ashabdan örnek verelim. Bir gün halktan biri Hz. Ömer’e karısının ona bağırdığını ve azarladığını şikayet etmek, ona nasıl muamele etmesi gerektiğiyle alakalı danışmak için başvurmuştur. Hz. Ömer’in evinin önüne geldiğinde onun da karısının Hz. Ömer’e aynı şekilde muamele ettiğini görür ve karısına karşı herhangi bir tepki vermediğini fark eder. O sırada Hz. Ömer adamın dışarıda beklediğini görür ve sebebini sorar. Adam gelme amacını anlatınca Hz. Ömer’den şu karşılığı alır:
“–Bak kardeşim hanımımın, benim üzerimde hakları vardır. Zira, o benim hem aşçımdır, yemeğimi pişirir, hem fırıncımdır, ekmeğimi yapar, hem çamaşırımı yıkar, hem de çocuklarımın annesidir. Üstelik, gönlümün harama meyletmesine de engel olan odur. Bu sebeple onun yaptıklarına katlanıyorum, hoş görüyorum.”
Aynı hassasiyeti erkek eş için de düşünebiliriz. Tabi bu hoşgörüyü Müslüman kimliğimizle ortaya koyarız .Demek ki yeni kanun veya benzeri şeylerle biz karı kocayı barıştıramayız. Çünkü biz Müslümanlar olarak tabi olmakla farz kılındığımız üç temel esas vardır: Bunlardan ilk ve eşsiz olan Allah c.c (Kur’an), ikincisi Allah’ın elçisi (Sünnet) ve üçüncüsü Elçinin elçileri (Elçilerin Sünneti)’dir. Nitekim bu husus Kur’an-ı Kerim’de şöyle belirtilmiştir:” Ey inananlar, Allah’a, peygambere ve içinizden emredecek kudret ve liyakata sahip olanlara itaat edin. Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız bir şeyde ihtilafa düştünüz mü o hususta Allah’a ve Peygambere müracaat edin; bu hareket, hem hayırlıdır, hem de sonu pek güzeldir.”(Nisa Suresi 4.ayet). Örf ve adetler liyakat ehli insanların bizlere miras bıraktığı değerlerdir. Dolayısıyla onların hiçe sayılması İslamca uygun bir tavır değildir.
Aile bakanının nikahsız yaşama sahip çıkması bizim devlet olarak vatandaşlarımızın nefsini, neslini, can güvenliğini tehdit etmektedir. Halbuki bizlerin emanetlerini korumaları gerekmez mi? Her ne kadar laik bir yönetimle idare ediliyorsak da örf ve adetler, farz ve sünnetten sonra gelmektedir.
Sozün özü; bu yasanın İslam’a, örf ve geleneklerimize uymadığını söyleyebiliriz. Madem ki demokrasi ile yönetiliyoruz halk için bu ve bunun gibi yasaların kanunlardan azli şarttır. Aile insanlığın devamının garantisi ve teminatıdır. Eğer bu teminat sarsılırsa yok olmaya mahkum bireylerin bulunduğu, içi boş bir toplum meydana gelir.
Basit bir şekilde isim vermek istemediğimden kanal ismini yazmıyorum ,ALLAH aşkına bir gün TV karşısında oturarak İnsanlarımızın yaşamı ve gerçek duygu , düşüncesini yani hayatın gerçeklerini kişilerin neler ve ne şartlarda ne ahlaksız durumlara düştüğünü lütfen görelim ,Ahlak ve maneviyattan ne kadar uzak olduğumuzu tüm çıplaklığıyla görmemiz lazım.
Halkımızın örf ve adetleri ,dini yaşamlarına ters olan kanunları bir emirle çıkardığınız gibi , iptal etmekte parlamento için zor olmasa gerek .aile ile ilgili yeni çıkan yasamız, Zina ile ilgili yasamız,küçük yaşta evliliği mağdurları v.s. çoğaltabiliriz .Şayet cumhur’un bu gibi acil yasalara öncelik verilerek memnun edilirse seçim arifesinde çokta iyi olur kanatindeyiz .Kalın Sağlıcakla.
AHMET LAMİ SEZGİN