Birbirimizden KORKMAMAYI savunabilmeliyiz
“Modern Family, Ailesiz Toplum” makalesini kaleme alırken Yapay Zeka ve otomatizasyon süreçleri ile bir Süper Diktatörlüğe doğru evrileceğimizi, çok kapsamlı insani kısıtlamaların, gözetimlerin, takiplerin, kitlesel işsizliklerin, sefaletlerin gelmekte olduğunu öngörmüştük. Ama hep aklımızda “Egemenler, kitleleri buna nasıl razı edilecekler, bu geçişte kitlelerin ayaklanmasını, dünyanın alt üst olmasını nasıl engelleyecekler?” sorusu vardı.
Çok da zor olmayacakmış; bir pandemik (kıtalar arası) salgın korkusu ve bu korkunun 7*24 Televizyon ve sosyal medyadan pompalanmasının, dönüşümü sağlayacak ortamı “sessizce” var edebileceğini görmüş olduk. Naomi Klein bu süreçleri ŞOK Doktrini diye tanımlıyor(1).
Süreç ismini, domuzlara verilen “Elektrik Şok” ile domuzların kaskatı kesilip yere düşmeleri ve fal taşı gibi açılmış gözlerle hiç bir tepki veremeden kendi derilerinin yüzülüşünü, organlarının kesilişini seyretmelerinden alıyor.
Teori, “toplumlar da aynı domuzlar gibi; yeterli düzeyde Şoka/Korkuya tabi tutulurlarsa felç olmaları, hafızalarını kaybetmeleri ve en sıradan haklarını talep edemez, koruyamaz, mülklerine sahip çıkamaz hale getirilebilmeleri mümkündür” fikrine dayanıyor.
Bu noktada Covid-19 virüsü veya korona salgın gerçekten var mı yok mu, laboratuvarda mı üretildi yoksa doğal mı, tartışmalarına girmenin bir faydası olduğunu sanmıyorum. Tam aksine, bunların anlamının olmadığını bambaşka şeylere odaklanmamız gerektiğini düşünüyorum. Çünkü virüs veya salgın gözlerimiz önünde gerçekleşen asıl vakıayı görmemizi engelliyor.
Ancak kitlenin “gerçeklik algısı” bozulup, bir “sanal korku“ ile yer değiştirildikten sonra “Şok halinin” uzun süre korunması kolay bir şey değildir. Çünkü “Akıl” sanal korkuları sorgulayabilir. Bu nedenle gerçeklik algısının geri gelmemesi için şoku tetikleyen unsurların frekans sıklığının yükseltilmesi ve sürekli kılınması gerekir.
Radyo, TV ve sosyal medyadan aylardır 7/24 her saat başı üst üste girilen haberler, resimler, videolar, tekrarlar tekrarlar tekrarlar… Gerçeklik algısının yerine ikame edilen sanal korkuları sorgulayan Aklın; geri gelmemesi, kontrolü yeniden ele almaması için iç güdüsel merkezi tahrik amacıyla kullanılır.
Giorgio Agamben çok kısa bir sürede daha önce toplumların asla razı olmayacakları ancak Covid-19 salgını ile razı oldukları hallerden bazı örnekler verir ve sorar: Ne oldu da bunlara razı oldular?
Nasıl oldu da, bir risk söylemi çerçevesinde ölülerimizi leş gömer gibi gömmeye razı olduk?(2)
Nasıl oldu da, bir risk söylemi çerçevesinde binlerce yıl kabul etmediğimiz hareket özgürlüğümüzün kısıtlanmasını sorunsuz bir şekilde kabul ettik?
Nasıl oldu da, bir risk söylemi çerçevesinde annemizi, babamızı, evlatlarımızı, dostlarımızı, komşularımızı arkadaşlık ve aşk ilişkilerimizi terk ettik? Onlara zararlı nesneler muamelesi yapmaya razı olduk?
Şimdi Yeni nizamın alıştırma/uygulamalarına bir bakalım
Bakanlığın başlattığı “Hayat Eve Sığar” uygulaması[3] ile hasta ve vücudunda ateş olan insanlara karşı uyarılacağımızın haberi yapıldı. Cep telefonlarımız, gribe yakalanmış, ateşli veya öksüren birinin yanına geldiğimizde bizi uyaracaklarmış.
Devlet tarafından “ateşli, öksüren veya burnu akan birinin tüm topluma ilanı”na geçiş süremizin kısalığı hayret edilecek düzeyde değil midir?
Diğer taraftan, evinden çıkan karantinalıları devlete ihbar edeceğini söyleyen Google hiçbir polise, askere, jandarmaya ve herhangi bir istihbarata ihtiyaç duymadan egemenin eline kuralları ihlal edenlerin listesini verebiliyor. Dikkat edin lütfen, devlet tek bir polis, asker, jandarma, istihbarat personeli ya da başka bir memur kullanmadan cumartesi-Pazar sokağa çıkma yasağını delenlerin listesini bu sayede eline almış oldu.
Bu noktada kişinin telefonunu yanında taşımama ihtimaline karşı Bill Gates’in çok ısrar ettiği CHIP uygulamasına, insanların telefonlarını evlerinde unutma (?) ihtimalini ortadan kaldırmak için ısrar edildiğini düşünüyorum. IMF’in corona virüs nedeniyle oluşan ekonomik sıkıntılara destek vermek için ön şart olarak “1- Tüm çocukların aşılanması 2) Aileden en az 2 kişiye chip takılması ve 3- Köylere elektrik getirilmesi (Ki bu Alıcıların çalışması için şart) şartlarını getirmesi bizim nezdimizde çok da iyi niyetli bir yaklaşım olarak görülemiyor.
Açıkladığı Amerikan gizli belgeleri nedeniyle ülkesinden kaçmak ve Rusya’ya sığınmak zorunda kalan Edward Snowden ise Covid-19 dönemini “Baskının mimarisi inşa ediliyor[4]” diyerek ifade ediyor.
Bize göre de Noah Harari’nin yazının başında alıntıladığımız “İnsan Hakları ya da İnsan Eşitliği, en güçlü insanları hadım ederek süper insanların gelişmesinin önüne geçilebilir hatta bunlarla Homo Sapiens’in bozulmasına ve soyunun tükenmesine bile neden olabiliriz.”[5] sözüyle şikâyet ettiği İnsan Hakları seviyesinin tırpanlanarak yine Harari’nin “Eskilerin evcil hayvanları vardı. Artık Egemenlerin EVCİL insanları olacak” sözüne gerçeklik kazandırılmakta olduğunu düşünmekteyiz.
Yeni Putumuz: Kamu Sağlığı ve Yeni FAşizm
Yeni gelişen düzende “Kamu Sağlığı” putuna tüm kişisel özgürlükler kurban edilirken bundan sonra kavmiyetçi ya da faşizan ayrımcılığın siyah-beyaz, yerli-göçmen, Türk-Kürt, Batılı-Doğulu, Hristiyan-Yahudi gibi ayrımlar üzerinden değil; Kamu Sağlığını Tehdit Eden-Kamu Sağlığını Tehdit Etmeyen ya da Aşılılar-Aşısızlar, CHIPliler-CHIPSizler, Uyumlular-Uyumsuzlar gibi ayrımlar üzerinden yürüyeceğini tahmin etmek zor değil. Ya da Harari’nin bıraktığı yerden devam edelim: Artık insanlar EVCİL insanlar-Vahşi insanlar diye ayrılacak sanırım. Gelecek dönemin aşağılanmışları/pis zencileri egemenin işaret ederek “Kamu sağlığını tehdit ediyor” dediği akışkan ve aralıksız kontrole direnenlerin (vahşilerin) olacağını tahmin etmek çok zor değil kanısındayız. Bir sonraki salgında aşılı olmayanların en temel haklarının mesela şehirler arası seyahat haklarının iptal edilmemesi için elimizde hiçbir güvence yok.
Kanaatimize göre bu zaten paramparça olmuş alt tabakaları bir daha bir araya gelemez hale getirecek şekilde birbirlerinden uzaklaştırmaktadır. Toplumda kalan son ve en küçük cemaat/aile dahi saldırı altındadır.
Saldırı İnsana: İnsanın Modası geçiyor
Ancak sadece saldırı altında olan “Aile” değildir, bizzat “İnsan”nın Kendisidir.
Bu dönemin sonunda varılacak dönemin Post-Hümanist Dönem (İnsan Sonrası Dönem) olarak tanımlanması sadece bir rastlantıdan ibaret olmadığı kanaatindeyiz.
Son Söz olarak:
Bizim gördüğümüz kadarıyla, fakirlerin bu saldırıya ve gelişmekte olan teknolojiye direnme ihtimalleri yok. Kurulmakta olan yeni EMPİRE (imparatorluk) Harari’nin tanımlamasıyla süper gözetleyici ve kontrolcü bir diktatöryaya; şehirler, Zygmunt BAuman’ın dediği gibi toplama kaplarına; fakirler, sanayi şehirlerinin baş belası çöplerine dönüşüyor.
Elimizde kala kala dar çerçevede insani ilişkilerimiz ve dayanışma gayretlerimiz var. Bu kez tam da buna saldırıyorlar. Anne babalığı, komşuluğu, arkadaşlığı, cemaatleri, esnaflığı, müşteriliği, hasta ziyaretlerini, cenaze merasimlerini, musafahayı, el ele tutuşmayı, birbirimize sarılmayı yani birbirimizden KORKMAMAYI savunabilmeliyiz.
Yazının Devamı ve Tamamı: https://www.ahmethakancakici.com/
Benim ilmim buna yetti, Allah doğrusunu bilir.
Ahmet H. ÇAKICI
ALANYA, Ramazan 1441
[1] NAomi Klein,Şok Doktrini, Agora Kitaplığı, 2. BAskı
[2] https://terrabayt.com/dusunce/agamben-bir-soru/?fbclid=IwAR0pWYbXyQ94-Nr3lWLaIG0yF1XB6EMt1uICWaqk-o8l6q1ybsNUDDeuN1E
[3] https://www.milliyet.com.tr/gundem/vatandasa-online-kovid-19-testi-6192065?
[4] https://www.independentturkish.com/node/161801/d%C3%BCnya/snowden%E2%80%99dan-koronavir%C3%BCs-uyar%C4%B1s%C4%B1-bask%C4%B1n%C4%B1n-mimarisi-in%C5%9Fa-ediliyor
[5] Homo Deus, Noah Harari s:266