Batı Aklı ile Müslüman aklı TEMEL sistematik de ayrılır:
Batı Aklı: vesile ile gayeyi bir birbirine bağlama üzerine kurulur:
Müslüman Aklı ise Vesile ile DEĞER’i birbirine bağlar.
(Abdurrahman Taha, Bilgi Ahlaktan Ayrıldığında, s:43)
Batı aklı MENFAATE(gaye) hizmet eder.
Manfaati korumak ya da menfaate çalışmanın ismine AKIL denir.
HAK, Adalet, Ahlak menfaat(gaye) yolunda KULLANILIR.
Müslüman ise HAKKA/HAYRA ulaşmaya AKIL der.
Menfaat, güç, iktidar, servet HAKK/HAYIR yol uğrunda kullanılır.
Biz çoook iyi matematik çözen, rekorlar kıran çocuğa zeki ama AKILSIZ deriz.
Yani kafası çalışıyor ama Hakka/HAYRA Gitmeyi bilmiyor sonucu çıkmaktadır.
İslam AKlı, Batı düşünce biçiminden ayrılır ve ondan daha yüksek bir dereceye varır; çünkü onun eyleminin temelinde vesile ile amacı birbirine bağlamak değil, vesile ile DEĞERİ; birbirine bağlamak vardır. BU özelik gerçekten çok önemlidir; çünkü değer, vesileyi madde boyutunun üzerine yükseltir. VEsile, eğer maddi bir araç ise, bu bağlantı sayesinde ideal bir mana yüklenir.
(Abdurrahman Taha, Bilgi Ahlaktan ayrıldığında, s:43)
Batı aklı AMAÇ, GAYE, MENFAAT, çıkara odaklanmıştır.
Müslüman aklı ise HAKK dediği HAYR odaklıdır.
Dolayısı ARAÇ ile KUTSAL/İLAHİ arasında direk bağlantı vardır.
Böylece HAYRA giden her şey her vasıta Kutsallaşır.
Mesela mal satmaya Çin’e giden ticaret yapıyordur.
HAKKA hizmet için ÇİN’e giden KUtsal bir yolculuk yapmış olur.
Hac yolunda ölen karıncanın kutsallaşması gibi.
Bir kaç bin dolar maaşa bile kimsenin gitmek istemeyeceği yerlerde Allah rızası için koşuşturanlar amel ile DEĞER bağını kurmuş mü’minlerdir, diyor sanırım.
The Guardian gazetesi “2020 Toplumun Bilime Bakışını değiştirdi” diyor.
Benim yazıdan anladığım özetle:
Toplumlar “Ahiret merkezli TEK Tanrılı dinlerden, “ÖLMEMEK merkezli Çok Tanrılı BİLİM dinine” geçtiler.(Bilim kurulu ve DSÖ kararlarına şeksiz şüphesiz itaat veya İMAN etmek gibi.)
Bu dinin ÇOK Tanrılı olması, Manipülasyona açık ve çok faklı ideolojik gruplarca yönlendirilmesine izin veriyor olmasına neden oluyormuş. Çok tanrılı dinin efendilerinin söylediklerini anlamaya çalışalım; Onlar diyor ki “Bizler para ile beslediğimiz Bilim adamlarından başkalarının (Peygamberlerin ve /Papazların) seslerini Kısmanın yolunu bulmalıyız”, diyor sanırım.
Sanırım Haklı:
İnsanlar, artık Ölüme nasıl gidilir, nasıl cenaze gömülür, nasıl gezilir, nasıl ibadet edilir, nasıl komşularla ilişki kurulur, nasıl çocuk yetiştirilir sorularının CEVAPLARI için din adamlarına bakmıyorlar: İnananlar da dahil olmak üzere, insanlar NASIL YAŞAYACAĞIZ sorusuna cevap bulmak için BİLİM Adamlarına/ AZMAN( Uzman) lara dönüp bakıyorlar. O bilim adamları ya da uzmanlar onlara CENNETİ vaat etmiyor, Dünyada ÖLMEMEYİ ve/veya hasta olmamayı vaat ediyorlar.
Henüz insanlık tarihi boyunca bir tek Ölmemiş insana rastlanmasa da insanlık, BİLİM ADAMLARINA güvenmeye devam ediyor.
Bu hikayede eksik olan BİLİM adamlarının KÜRESELCİ Ağaların RESULLERİ/ELÇİLERİ/PEYGAMBERLERİ olduğunun söylenmiyor olması, diye inanmaktayım.
John Stuart Mİll’in “Bilimin son 300 yılı, dini cemaatleri dağıtıp, oradan dağılan kütleleri kapitalistlerin hizmetine sokmakla geçti” kelimesinin doğruluğu hiç bu kadar HİSSEDİLMEDİ sanırım.