Cemaat ve tarikatlardan kötü örnekler her ne kadar çıkmışsa da, Türkiye’nin bir gerçeği olduğunu vatandaşın bu ilim ve irfan yuvalarına teveccüh ettiklerini, dini ihtiyaçlarını buradan karşıladıkları gerçeğini de göz ardı edemeyiz.
TARİKATLAR VE CEMAATLER OLMALI MI?
Dünya’nın her yerinde olduğu gibi, bizimde ülkemizde Cumhuriyetten beri tarikatlar ve cemaatler zaman zaman siyasetin ve başka erklerin eline düştüğü için çok zaman gündem oluşturmaktadır. İşte bugünlerde yine cemaatlerden biri ( Adnan Hoca)’nın yaptığı rezaletlerden dolayı gündemdedir. Aslında kötüden örnek olmaz. Ama birde işin gerçeği var. Bu kötü örnekler bir taraftan da binlerce yıl geçmişi olan tarikat ve cemaatler gerçeğini gölgelemekte ve zarar vermektedir. Tarih akışı içinde cemaatler ve tarikatlar asli görevlerini yaptıkları süreçlerde toplumun sigortası olmuş, oralarda Liyakatli – İlim ve irfan adamları yetişmiş birer kurumlar olarak hizmet verdiklerini görüyoruz.
Maalesef, Cumhuriyetin ilk yıllarında ( 30 Kasım 1925 ) Şeyh Said isyanı gerekçe gösterilerek, 677 sayılı kanunla “ Türkiye Cumhuriyeti artık, şeyhler, dervişler ve müritler memleketi olamaz” denilerek toplumun ihtiyacı olan din ve ahlak eğitim kurumları yasaklanmıştır. Ama gerçekten yasaklandırılmış mıdır? Koca bir hayır, diğer yasaklar gibi yerin altına itilmiştir. Denetlenemeyen, devletin kontrolü dışında, ama devletin gözü önünde Fadimeli Aczimendiler, Ablalı ve Abili Fetöler, Kedicikli Adnan hocaların ve nice istismarcıların din kisvesi altında, hatta CIA, MOSSAD ve PKK gibi gizli, istihbarat ve terör örgütlerinin kullandığı garip yapılar ortaya çıkmıştır. Daha da ileriye giderek Türkiye Cumhuriyeti’nin bekasına kast eder; duruma getirilmişlerdir.
Cemaat ve tarikatlardan kötü örnekler her ne kadar çıkmışsa da, Türkiye’nin bir gerçeği olduğunu vatandaşın bu ilim ve irfan yuvalarına teveccüh ettiklerini, dini ihtiyaçlarını buradan karşıladıkları gerçeğini de göz ardı edemeyiz.
Mademki vatandaş ihtiyaç duyuyor. Devletinde asli görevi vatandaşının ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlü olduğuna göre bu Devlet gerekli kanunları çıkartarak Cemaatleri denetim ve kontrol altına alarak tıpkı; Dernek ve Vakıflar gibi üyelerini gelirlerini, giderlerini ve faaliyet alanlarını şeffaf lık içinde devletin denetimi ile kontrol altında tutarak, vatandaşın ihtiyacı karşılanabilinir.
Fakat bunları yapabilmemiz için korkularımızdan arınmamız gerekiyor. Bu kadar Alevi çalıştayların da ve Sünni – İslami Konferanslarında her yıl tartışılmasına rağmen, Devrim Kanunlarının baskısı ve korkusundan 677 Sayılı Kanun meclise getirilemiyor. Artık zamanıdır.
Ülkemizi tehdit eden Liyakat yerine sadakati öne çıkartarak, devlete kuruş vergi vermeden, birçok insanın vicdanını emerek topladıkları paralarla dev holdingler haline gelen bu sözde cemaatları biran evvel yasalaştırıp yer altından, yer üstüne çıkartıp hem vatandaşın ihtiyaç ve talepleri karşılanmalı, hem de iyi – kötüden ayırt edilerek, ülke de kötü yapılanan bu cemaatlerden kurtarılmalıd
Belki çok zor diyeceksiniz. Hayır, hayır istenildiğinde Başkanlık sürecine geçiş yapılabiliyorsa bu ülkede, yine ülkenin refahı, milletin talebi için AK PARTİ ve CHP’si bir müşterek oylama ile Anayasa da gerekli değişikliği yaparlar hem sıkıntıyı aşarlar, hem de vatandaşın gönlünü fetih ederler
Gaye milletse çözüm tükenmez, bizden söylemesi
Ahmet AL