ATV televizyonunun yeni yarışması “En Zayıf Halka “ kültür ve bilgi yarışmasını izledikten sonra, duyduklarıma ve gördüklerime inanamıyorum. Eyvah üzerine eyvah çekiyor; hatta bir eğitimci olarak kendimi bile suçlu sayıyorum. Programda, sunucu Prof. Dr. İpek Altınbaşak soruyor, yarışmacıya; İstanbul’un fethinin 500’üncü yılı hangi yılda kullanılmıştır. Yarışmacıdan cevap yok.
Yani ne İstanbul’un Fetih yılı olan 1453 yılını biliyor, nede 1453 yılına, 500 ekleyip basit bir matematikle 1953 diyebiliyor. Hadi diyelim bunu yarışmacımızın heyecanına verelim.
Bir başka soruyu, sunucu yine soruyor. Sefillerin yazarı kimdir? Yarışmacıdan yine tık yok. Sıkı durun, bir başka soru geliyor. Flüt, trampon ne tür müzik aletleridir. Yarışmacı bu defada yaylı müzik aletleri demesi mi?
Bu tablo bana yıllar önce sınıfta bir öğrencime sorduğum fizik sorunlarını hatırlattı. Öğrencime tahtada sözlü sınavında 2-3 Fizik sorusu sormuştum. Hiçbirini bilmeyince kızdım.Yavrum, hangi konuları veya hangi dersi iyi bilirsin, dediğimde hocam Coğrafya’yı iyi bilirim; deyince bende karatahtanın yanıbaşında asılı olan Türkiye Coğrafya’sı Haritasını gösterdim. Göster bize başkentimizi deyince öğrenci de Doğu Anadolu bölgesinde Ankara’yı aramasın mı? Şimdi bu anı ile tekrar eyvah diyorum, demek ki onbeş yıl önceki öğrencimle bu yarışmacı arasında bir yol kat edememişiz.
Kendisinin kültürlü olduğuna inanan bu eğitimli yarışmacılar böyleyse sizce halk ne alemde düşünün, nerede hata yapıyoruz. Biri bize cahil dediğinde Dünya’yı başına yıkıyoruz. Ama gerçeklerle de karşılaşmak istemiyoruz. Aslında toplum olarak genel kültür erozyonu içinde farkında olmadan cahilleşiyoruz.
Liyakatin, başarının, çalışkanlığın, bilgeliğin ve kültür gibi değerlerin bir değer olmaktan çıkartarak, sosyal medyanın sanal hayatı içinde, hergün bir başka veri ile avutularak medeni cahiller oluşturduğumuzun farkında bile değiliz. Bence gerçeklerle yüzleşme gereğimiz var.
Okullarımızdaki 30 kişilik bir sınıfın beş öğrencisine taktir, 20 öğrencisine teşekkür vermeden vaz geçmeli çocukları sanal (hayali) başarılardan çıkarmalıyız.
Hepimizi esir eden Facebook’dan, twiter’dan, whatsapp’dan, imkân dahilinde uzaklaşıp, ona ayırdığımız zamanı kitaba ve dergiye vermeliyiz.
Zira çoğumuz bu sinsi sosyal medya oyunundan dolayı ya okuduğumuzu anlayamıyoruz veya anlıyorsakta unutan birer hayalet canlılar haline geldiğimizin farkında bile değiliz. Bu da nerden çıktı; demeyin belki diyebilirsiniz ki; ben hem hatırlıyorum, hem de anlıyorum. Ama istatistikler öyle demiyor.
72 ülkenin katıldığı PİSA sonuçlarına göre Türkiye 50’inci sırada dahada vahametini de yazayım mı? Okuduğunu anlamakta sonuncu sıradayız. Türkiye olarak…
Öyleyse; bu kültür erozyonu nu bir an önce durdurmalıyız. Gerek bir çok bilgi ve kültür yarışmalarını, lise birincisi bazı öğrencilerin bile Üniversite kazanamamasını, Televizyonlardaki spikerlerin bozuk ve argo konuşmalarını bir labaratuar gibi görmeliyiz. Gözlemlemeliyiz, hataları tespit etmeli ve acilen tedavi etmeliyiz.
Bilgi kültürü, kültür edebi, edep aile’yi inşa eder.
Aile de milletlerin asaletini ve varlığını inşa eder.
Kültürlü günlerde buluşmak üzere hoşçakalın…
Ahmet AL