Bildiğiniz gibi son birkaç yıldır ailece Ankara’dayız. Fakat harcımız Urfa’da yoğurulduğu için çeşitli nedenlerle hemen hemen her ayın belli günlerinde Urfa’da oluyoruz. Urfa’da devam eden iş yerimiz var. Bu nedenle bazen iş için, bazen düğün, nişan, sünnet, taziye için, bazen bayram, bazen de hasret giderme, özlem, akrabaları ve dostları ziyaret, gezme veya alışveriş için. Yani gidip gelmek için her zaman bir bahanemiz var..
Urfa’yı sevmek bizim kuşağın vazgeçilmez tutkusudur. Cuma namazını “Dergah”ta kılmak, Hanif Ustanın yerinde “ Pirzola” yemek, Gümrükhan’ın da acı kahve (mırra) içmek, akşama doğru “Çayhane” de demli bir çay içmek, dostlarla “Urfa üzerine” muhabbet etmek, yanık bir sesten “Nezif’in” türküsünü dinlemek bizi Urfa’ya bağlayan değerlerdir. İstanbul’u ne kadar çok sevdiğini ifade etmek için Yahya Kemal Beyatlı’nın “Ankara’nın en çok, İstanbul’a dönüşünü seviyorum” dediği gibi ben de “Ankara’nın en çok, Urfa’ya dönüşünü seviyorum.”
Bu kez de, Teşvik hibe ve Destekler konusunda bir eğitim semineri vermek için 2 Şubat günü Adıyaman’a geldim. Daha sonra Urfa’ya geçtim. Kayınbabam, Urfa beyefendisi Timur Subaşı’nın yoğun bakım süreci ve 22 Şubat 2013 gecesi vefatı dolaysısı ile bir ay kadar Urfa’da kaldım. (Bu vesile ile taziyemize gelerek veya telefonla arayarak başsağlığı dileyen bütün dostlara teşekkür ediyorum.)
Urfa’da kaldığım süre içinde bazı akrabaları, dostları ve yetkilileri ziyaret ettim. Ayrıca Şubat tatili dolayısı ile Urfa’ya gelen çocuklarım Ayşe ve Ahmet’e memleketimizi gezdirme fırsatı buldum. Sarayönü, Kapaklı Pasajı arkasından, ara sokaklara daldık. Bedendibi’ne, oradan Hekimdede’ye, Aşağıçarşı’ya, Dabbakhane’ye, Kuşçu dükkanlarına, Kürkçü Pazarı, Kazancı Pazarı, Nacar Pazarı, Gümrükhanı, Kazaz Pazarı, Akarbaşı, Dergah, Anzelha, Balıklıgöl turu yaptık.
Oraları gezerken, çocuklarıma bu mekanların hem hikayelerini, hem de o yerlerle ilgili anılarımı anlattım. Yemek olarak Çocuklarıma önce Pazar Camii yanında Lolaz Dürmüğü (Dürüm) ikram ettim. Daha sonra gezimizi Kuşbaşı ve Ciğer Kebabı dürmükleri ile noktaladık….
Urfa’yı tanımamız, tanıtmamız turizm açısından çok önemli. Bu açıdan çocuklarımızın kendi memleketlerini tanıması, güzelliklerinin farkına varması için zaman zaman bu şehir turuna çıkarmamızda yarar var. Çünkü çocuklar bizim geleceğimiz. Kendi tarihlerini, kültür değerlerini bilmesi lazım. Bilsinler ki, başkalarına da anlatabilsinler.
Bugün için Urfa’da yaşadığı halde Urfa’dan bihaber binlerce insan var…
Kanaatimce bunların içinde öğrenciler başta geliyor.
Bu nedenle Harran üniversitesi öğrencilerine Urfa içinde Kale, Balıklıgöl, Çarşılar, Gümrük Hanı, Konuk evleri, çevresindeki Harran, Hanel’barur, Şuayp Şehri, Halfeti gibi tarihi turistik yerler, Atatürk Barajı gibi yerler tanıtılsa çok güzel olur kanaatindeyim. Okula başlayan her öğrenci bizim için birer kültür elçisi olur. Öğretim Görevlisi Sabri Kürkçüoğlu ve birkaç hocanın gayreti ile Üniversite bazen bir-iki otobüs ile gezi yapmakta, fakat benim söylediğim o değildir. Benim dediğim, Harran Üniversitesi’nde öğrenime başlayan her öğrencinin Urfa’yı, tarihi yerlerini, sıra gecelerini, yemeklerini, misafirperverliğini, gelenek ve göreneklerini tanıması için planlı programlı çalışmalar yapılmasıdır. Mesela; “Gelin tanışalım” kampanyası ile “yılda bir gün Urfalı aileler öğrencileri evlerinde misafir edebilir”. Neden olmasın. İnsanlar tanışır, kaynaşır. Yine ilköğretim ve lise, dershane öğrencilerine “Şanlıurfa’yı tanı(mı)yorum” adı altında turlar düzenlenebilir. .
ŞURKAV Vakfı tarafından Urfa kültürünü tanıtmak üzere öğrenciler arsında bilgi yarışması yapılmış ve çevre köylerden ve ilçelerden öğrenciler Urfa’ya getirilerek gezdirilmişti. Bu projeler genişletilerek devam ettirilmelidir.
Farkındalık yaratılması amacıyla Urfa’nın tarihi ve kültürü gençlere tanıtılmalıdır. Bu şekilde gençler bilinçlenecek, değerlerine sahip çıkacaklardır.
06 Mart 2013/ Abuzer AKBIYIK/ www.abuzerakbiyik.com.tr