‘’Müminler ancak kardeştirler’’ (Hucurat 10), iman, kardeşliği gerektirir, kardeş olmak için mümin, mümin olmak için kardeş olmak gerekiyor. Muhacir ve Ensar’ın kardeş kılınması, İslam kardeşliğinin ilk ve örnek uygulamasıdır. Bu kardeşlik iman mührü ile ebedi kılınmıştır. Kıyamete kadar gelecek Müslümanların huzuru bu kardeşlik bağı ile teminat altına alınmıştır. İslam kardeşliğinde rengin, dilin, ırkın ve aşiretin önemi yoktur, tek kıstas imandır.
Kadim İslam kültür ve medeniyet tarihinin derinliklerinden bize tevarüs eden bir ümmet ve ümmetçilik ideali ve davası vardı. Ve biz bu ideali kanımız ve canımız pahasına dava edinmiştik. Bu davanın müdafisi, fedaisi ve samimi Mücahitleri vardı…
Ümmet mefkûresini sahiplenen bir ana damar vardı, bu ana damar toplumun hikmet ehliydi, ehli hal vel akd kesimini teşkil ediyordu. Bu kesim kıymetli kesimdi, toplumun çimentosuydu, manevi gücüydü, bunlar gözü göklerde, elleri semada himmet ehliydi, sıkıntılı anlarda bunların duasına, manevi desteğine müracaat edilirdi.
Başta İngilizler olmak üzere Frenkler, Müslümanların arasına ırkçılık fitnesini sokarak; Ümmet bilincini yok ettiler. Müslümanlar da bu fitnenin tuzağına kolay düştüler. Hatta şimdilerde ümmet, ümmetçilik mefhumları ayıpmışçasına yadırganır oldu, ümmet ya da ümmetçilik lafını etseniz; istihza ile bakar size ümmetin ahfadı, nereden çıktı bu antika der gibi…
Fakültede bir hocamız ‘’Mısırda taksiye bindim, şu adrese götür dedim’’; Taksici ‘’adın ne’’? dedi, Halit…, Nerelisin? Türkiye… Halit Müslüman mısın? Deyince; ‘’be adam! adım Halit, Türküm diyorum, sen, bana Müslüman mısın diye soruyorsun, diye kızınca, taksici bana döndü dedi ki; ‘’İngilizler bize Türkler Hristiyan oldu dediler…’’
İngilizler, Türklere de ‘’Araplar sizi arkadan vurdu’’ dediler ve biz de bu yalanı yuttuk. Hâlbuki Çanakkale şehitliğinde yatan şehitler zinhar bunu yalanlıyor. Ümmet ruhu Çanakkale’de canlı yatıyor, bu ruhu anlarsak dirilir, var oluruz.
‘’Ey ümmeti Muhammed’’ yerine ‘’Hey millet’’ tabiri geçti. Allah’ım ümmeti Muhammed’i muhafaza et! Yerine, ‘’Allah’ım milletimizi koru’’ diye dua ediliyor. Ümmetin nüfusu kadar edilen dualar, ulusların nüfusu kadar yapılır oldu. Ümmetin himmeti paramparça, yerlerde sürünüyor.
İslam âleminde ırklar kutsanmaya devam ederse, her milletin nüfusu kadar kardeşi, coğrafyasında yaşayanlar kadar vatandaşı olur. Müslüman nüfus kadar kardeşi, İslam coğrafyası büyüklüğünde vatanı olsun isteyen; ırkçılığı ayağının altına alacak, ırkçılık yapanlara da itibar ve iltifat etmeyecektir.
Müslümanlar, milliyetçilik belasından sıyrılıp, ‘’Müminler ancak kardeştirler’’ ilkesinde birleşir, Allah’ın ipine sımsıkı sarılır, İslam kardeşliğini öncelerlerse; bu zilletten kurtulur, yeryüzünde söz sahibi olur ve izzetlerine kavuşurlar. Yoksa; parya olur, sürünmeyi kader yaparız kendimize…
Bu kadar devlet ve devletçiğin sınır duvarları, İdarecilerin hırs ve bir yerlere bağlılıkları ümmet mefkuresinin önünde engel gözüküyor olsa da Müslümanlar hakkaniyete dayalı, temel insan haklarının vahyin güvencesi altında olduğu bir İslam birliği kurarak aslına dönebilirler…
Ya küçük olsun benim olsun mantığıyla ezilmeye ve sömürülmeye devam edeceğiz, ya da İslam birliğini kurup güçlü ve şerefli olacağız.
Ya izzet ya zillet… Bu da Müslümanların tercihi olacak.
Abdulgani TEKİN