El öpmek, dini bir vecibe ya da gereklilik olmamakla beraber, bizim toplumda ağırlığını hissettiren bir gelenek olarak kemikleşmiştir. Bayramlarda, barışmalarda, uğurlamalarda, kavuşmalarda, kız isteme merasiminin sonunda, gelinin evden çıkarken ebeveyninin elini öpmesi ve benzeri birçok durumda küçükler büyüklerin ellerini öper.
Ebu Davud, İbni Mace, Tirmizi vb. Hadis otoritelerinin rivayetlerinde; Af müjdesini alan Ka’b bin Malik ve arkadaşları Hz. Peygamberin elini öpmüşler. Abdullah İbni Ömer, Hz. Peygamberin elini öptüğünü ifade etmiştir. Sordukları sorulara tam ve doğru cevap alan Yahudiler, Hz. Peygamberimizin ellerini öpmüşler. Zeyd bin Sabit gerekçesini de ifade ederek, Abdullah ibni Abbas’ın elini öpmüştür.
İslam öncesine ait olan bu geleneğin, Peygamberimizin müsamahası ile Müslümanlarca da uygulandığı anlaşılıyor. El öpmek İslam’da istenen bir şey olmamakla beraber, mahzurlu da görülmemiştir anlaşılan.
Hristiyanlarda Papanın ya da temsil makamındaki din büyüğünün parmağındaki yüzüğü öpülür. Kaddafi’nin elini öpen Berluskoniyi eleştiren batılılar; bir Hristiyan sadece Papanın elini öper.’’ diye itiraz etmişlerdir. İtiraz edilen; el öpme değil, öpülen el olmuştur.
El öpmenin Şamanizm kaynaklı olduğu ifade edilmekle beraber; İran’da, Irakta, Suriye’de, hatta Afrika’yı bilen dostlarımızın tasdiki ile Afrika’da da el öpme geleneğinin olduğudur. Tarihte, devlet büyüklerinin el, etek ve hatta ayaklarının öpüldüğü vakidir. ‘’Elini ayağını öperim’’ darb-ı mesel olmuştur. Hristiyanlarda, Papa ayak öpme seremonisini günümüzde de sürdürmektedir.
İslam’da tercih olunan musafaha olmakla beraber; Talebenin hocasının, müridin şeyhinin elini öpmesi yaygındır. Anadolu’da el öpme vazgeçilmez bir gelenek haline getirilmiştir. Hatta büyüklerinin elini öpmeyenler ayıplanır. Doğuda, merhabalaşmada; küçük büyüğe ‘’ellerinden öperim’’ der. Eskiden asker mektuplarında büyüklere hitaben; ‘’kardan beyaz, pamuktan yumuşak, şekerden tatlı ellerinden öperim’’ güzellemeleri dizilirdi.
Elin öpülmesi, birçok hayrın elle işleniyor olmasından olabilir. Kahramanlığın silah tutan ellere verilmesinden kaynaklanıyor olabilir. El aynı zamanda gücü ifade eder. ‘’El elden üstündür’’, ‘’veren el alan elden üstündür’’, ‘’bükemediğin eli öpeceksin’’, ‘’El emeğine’’ hürmeten olabilir ki; eli öpülen, el öpenin alnından ya da gözlerinden öper. Rahmetli babamın elini öptüğümde, ‘’gel, ben de senin gözlerinden öpeyim’’ der ve gözlerimden öperdi.
Ebeveynin, ilim öğretenin, Ulemanın, salih kişilerin, büyüklerin elinin öpülmesi saygı kaynaklıdır. Öpüldükten sonra elin alna götürülmesi ise yoruma muhtaç bir gizemdir. ‘’El öpenin çok olsun’’ ifadesi el öpmenin devamına işaret olduğu gibi, öpülen elin gücüne ve saygınlığına da vurgudur.
Hz. Aliye atfen; ‘’Babanın çocuğunun elini öpmesi şefkatten, çocuğun babasının elini öpmesi ibadetten, kocanın hanımının elini öpmesi arzudan, kişinin din kardeşinin elini öpmesi dindendir.’’ denir.
Namahremin elini öpmek (kadınlığı geçmiş olanlar istisna) bazılarınca haram, menfaat için el öpmek mekruh, hürmeten; saygı ifadesi olarak el öpmek mubah, damadın kaynanasının, gelinin kayınpederinin elini öpmesi konusunda ihtilaf vardır. Devlet yöneticilerinin vatandaşın elini öpmesi, makamın izzeti açısından şık değildir. El öpmek için eğilmeyi insan izzetine yakıştırmayanlar da vardır.
‘’El öpenleriniz çok olsun’’ demekle beraber, el öptürmek için de kimseyi zorda bırakmayalım.
Abdulgani Tekin