Kur’ani Kerimde geçen kıssalar, geçmişten ibret almak, ders çıkarmak ve geleceği doğru okumak içindir. Kıssaların zirvesi ve en ibretlisi Hz. Musa kıssasıdır. Bu kıssada üç figür dikkat çeker; Firavun güçtür, Haman askeri teknik ve taktiktir, Karun para ve kapitaldir. Kur’an, bunların nasıl azdıklarını, nasıl zulmettiklerini, nasıl fakir-fukaraya tepeden baktıklarını anlatır. Firavun hızını alamamış, kendisini ilah ilan etmiş, tebası da bunu kabullenmiştir. Karun da imtihanı gereği kendisine verilen serveti aklı, zekâsı ve bilgisi ile kazandığını iddia edecek kadar sarhoştur.
Gücün, kapitalin, kibrin ve gururun karşısında; ezik, zelil, insandan sayılmayan, erkek çocukları öldürülüp, kadınları hizmetçi yapılan, hiç hükmünde İsrail oğulları vardır. O günün toplumunda Yahudilerin ineğe tapma hakları bile yoktu ki, baskıdan kurtulur kurtulmaz, en sevdikleri, uğrunda öldükleri altınlarını eriterek bir buzağı yapıp tapmaya başlarlar.
Allah, şımaran, kuduran, zulümde sınır tanımayan, gücü ilah edinen Firavunu saltanat ve şakşakçıları ile beraber denizin derinliğine, Karunu da hazineleri ile beraber yerin karanlığına gömerek; kuvvet ve kudretin yegâne sahibi olduğunu kıyamete kadar gelecek âdemoğullarının kulağına küpe kıldı.
Allah nimetle azanların elinden izzeti alıp, en zelil, en zayıf, şeref ve haysiyetten mahrum İsrail oğullarına verdi. Yahudileri, yükseltti, yüceltti, Hz. Musa ve Harun’la şereflendirerek devrin üstünleri kıldı. Hinliklerine, ahmaklıklarına, buzağıya tapacak kadar alçalmalarına rağmen yurt verdi, kuvvet verdi, mülk ve servet bahşetti. Talut, Hz. Davut ve Süleyman’la iktidarın zirvesini tattırdı. Azınca, sapınca, peygamberlerini öldürecek kadar şaşınca, cumartesi yasağını çiğneyip, kan döküp fesadı yayınca; Allah, Babil Kralı Buhtunnasırı musallat ederek hadlerini bildirdi ve terfilerini söktü, verdiği üstünlük payesini geri alıp, zillete müptela etti.
Kuvvet ve Kudretin yegâne sahibi olan Allah, insanlık tarihi boyunca, gücünü ve hevasını ilah edinenlere haddini bildirmiştir. İkazın dozajı azgınlıkla orantılı olmuştur. Felaket zalimlere geldiğinde, zulme sessiz kalanları da yakar…
Günümüzün Zalim ve zorbaları da, İnsanlığın yaşaması, mutlu olması için eğitim ve sağılığa yatırım yapmak yerine, silaha yatırım yaptılar. Zulüm ayyuka çıkınca, mazlumun feryadı gayretullaha dokununca, ğadabullah tecelli etti ve bir virüs musallat edildi. F35, Patriot, S400 v.s. hava savunma sistemleri, gözle görülmeyen bu virüsü savamıyor, insanlık şaşkın, panik ve can derdinde…
Hülasa; insanlık buluşlarıyla çok övündü, zenginliği ile fazla gururlandı, gücünü aşırı kutsadı, hevasını ilahı edindi. Heves baş tacı, inanç aksesuar oldu. Varlık ölçü oldu, darlık ayıp, ilim-irfan değersiz, ‘’parasız adam gereksiz adam’’ görüldü, derken felaket kapıya dayandı.
Şer görünen bu durumda da mutlaka hayır vardır. Bu durum Avrupa’nın bilim ve teknolojisi karşısında aşağılık kompleksine giren, öz değerlerinden uzak, itikadı yaralı, tevekkülü arızalı, kanaati defolu Müslümanların, hakikati görüp, kendilerine gelmelerine vesile olur inşaallah…
Temenni ve niyazım; insanlığın musibetten ders çıkarıp, aslına dönmesidir. Öldürme teknolojisi yerine, eldeki imkânlarla ölüm ve gözyaşının dinmesi için çareler aranır. Yaşatmaya, mutlu etmeye ve adaletin yaygınlaşmasına gayretle insanlık huzur bulur, gerisi abartmak ve hesabı kabartmak olur.
Tok açı düşünmedikçe, güçlü zayıfı ezdikçe, kan ve gözyaşı akmaya devam ettikçe, egemenler temel insan haklarını gasp etmeyi sürdürdükçe, rahat ve huzur kıtlığı yaşanacak gözüküyor.
Allah’ım içimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helak etme! Her türlü musibetten felaketten sana sığınırız. Abdulgani TEKİN