Mısır’da 2013 yılında yapılan seçimlerde Mursi % 52 lik bir oyla seçimi kazanmıştı, aradan bir yıl geçmeden Mursi’nin görevi bırakmasını isteyen protestocular Müslüman kardeşler binasını basmış ve burayı işgal etmişlerdi. Aynı gün 8 ihvan üyesi öldürüldü, bunun üzerine 1 Temmuz da Sisi protestoculara ve Mursi ‘ye 48 saat süre tanımış ardından gereğini yapacağını televizyondan duyurdu.
Mursi ise 2 temmuz akşamı yaptığı açıklamada demokrasi vurgusu yaptı ve halkın seçimi ile başa geldiğini ve askerin buna müdahale edemeyeceğini ifade eden sert bir açıklamada bulundu.
Ardından kimliği belirsiz silahlı kişilerin Mursi yanlıları üzerine ateş açması sonucu 16 kişi hayatını kaybetti, 200 kişide yaralandı. Buna karşın medya, nereden çıktığı belli olmayan ve Mursi yanlısı olarak ifade edilen palacılar denen, ellerinde palalı grupların sokaklarda gösterici avına çıktığını, herkesin elinde silahların olduğu, sürekli karışık bir görüntü içerisinde Mısır’ı dünya gündemine servis etti.
3 Temmuz günü Sisi sürenin dolduğunu açıklamış ve ardından Askeri ordu gücü olarak anayasayı askıya aldığını, cumhurbaşkanlığı görevinden az edildiğini açıkladı ve Mursi ev hapsine alındı. Ardından çok sayıda Müslüman kardeş yöneticisi tutuklandı ve Mısır gibi Müslüman bir ülkenin başına geçici cumhurbaşkanı olarak bir Hristiyan atandı.
Darbe ve akabinde ki süreçte Muhammed Mursi yönetimine görevden el çektirilmesi, hükümetin lağvedilmesi, dönemin cumhurbaşkanı ve bazı bakanlarının aralarında bulunduğu binlerce vatandaşın vatana ihanetten hapishanelere gönderilmesi ile beraber güvenlik güçlerinin uçaklar ve helikopterlerden halka gerçek kurşunla müdahalesi başladı. Keskin nişancıların sivilleri hunharca katledişi, kadın, çocuk demeden gerçekleştirilen toplu katliamlar, tutuklanan kadınların ırzına geçme, askeri müdahalede yaralananların hastanelere kabulünün engellenmesi, meydanlarda yaralananların ölüme terk edilmesi takip etti. İşbirlikçi Sisi yönetimine karşı hiçbir silahlı eylem yapmamasına rağmen terörist olarak nitelenen darbe karşıtlarının tüm mal varlıklarına el konuldu. Tutuklanan İhvan ve demokrasi taraftarları darbe karşıtı olarak nitelendirildi ve her türlü işkenceye maruz bırakıldı. Sayılamayacak çok sayıda hak ihlali ve zulmü Tüm MEDENİ ülkeler ! ile beraber bizde şahitlik yaptık. Adı Müslüman ! olan körfez ülkelerin liderlerini izledik kahrolarak .
Mısır’daki askeri darbe müteşebbisleri, komplo teorilerine mahal bırakmayacak açıklıkta Körfez ülkelerinin , İsrail ve Ürdün gibi ülkelerin desteğine sahipti.Darbe sonrası Müslüman kardeşler karşıtlığı özellikle Suudi Arabistan ve BAE’nde bölgesel politikaya dönüştü.
Katar ve Türkiye istisna edilecek olursa BM, AB, ABD ve genel olarak Batı, daha ilk günden Sisi yönetimini kabullenir açıklamalar yaptı. Sisi yönetimi ekonomik darboğazdan çıkmak için Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinden milyarlarca dolar yardım aldı. Askeri yönetim, günden güne iktidarını perçinleyerek ortaya koyduğu yol haritası çerçevesinde göstermelik de olsa cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri tertip etti. 25 Ocak devrimi öncesi en güçlü muhalif grup olan Müslüman Kardeşler Teşkilatı’nı siyasi arenada tamamen saf dışı bıraktı. Mısır bir yıllık sivil yönetimin ardından tekrar asker tarafından yönetilmeye başlandı.2013 Yılından bu güne işbirlikçi Sisi hükümeti her türlü başarısızlığa rağmen Batasıca BATI ve kendi şahsi çıkarları uğruna batının uşaklığını yapan izzet yoksunu Müslüman ülke liderlerinin desteği ile yönetime devam etmektedir.
Suudi vesayetinde bir darbeci olan , katliam üzerine iktidar kuran, Mısır halkının tarihi özgürlük mücadelesinin en büyük düşmanı olan Sisi’yi tarih ciddiye almayacaktır.
Irak’a ne yapıldıysa, Suriye’ye ne yapıldıysa, aynısını Türkiye’ye, İran’a, Mısır’a da yapma planları kesindir. 1991 Körfez Savaşı’ndan bu yana atılan her adım birbirinin devamıdır, sistematik bir plan yürütülmüştür ve hiç geri adım atılmamıştır. Her saldırı, her demokrasi projesi, her ihtilaf, her barış girişimi, coğrafyanın tamamını parçalamaya dönük büyük hesaplar çerçevesinde dizayn edilmiştir.
İslam ve insanlık düşmanlarının, kana doymayan Emperyalist vampirlerin büyük bir sabır ve karalılıkla yapmış oldukları bütün bu uygulamalar, coğrafyamızdaki yöneticilerin zaafları bölge halklarının basiretsizliği üzerinde kurgulanmıştır. Basiretsizliklerimiz, zaaflarımız üzerine biçimlendirilmiştir. Batı, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonraki ikinci büyük istilasına girişmiş, ülkelerimizi, şehirlerimizi hedef almış, bütün bunları bir Haçlı Savaşı ruhu ile yapar olmuştur.Her ne kadar akıllı feraset sahibi entelektüel kadrolarda ve toplumun önde gelen kanaat önderleri ve liderleri tarafından yıllardan bu yana uyarıları devam etse de çok bir şey değişmiyor. Hadi biz de tekrar edelim geçmişte ve bu gün yapılan uyarıları.
Bakın bu batasıca BATI bizimle dost olmaz, bunlar hepimizi kandırıyor, bizim coğrafyanın hainleri üzerinden istila projeleri uyguluyorlar. Bütün ülkeleri parçalayacaklar. Bütün kimlikleri çatışmaya dönüştürecekler. Müslüman ülkeleri, komşuları birbirine kırdıracaklar, kırdırıyorlar da. Bu işe dur diyelim, engel olalım kardeş olalım, Ümmet olalım, birlik olup onların oyunlarını bozalım.
Sözlerimizi Allah kelamı olan ayetler ile sonlandıralım.
“Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dostlar edinmeyin. Onların bazısı, bazısının dostlarıdırlar. İçinizden kim onları dost edinirse şüphe yok ki, o da onlardandır. Muhakkak ki Allah o zalimleri hidayete, doğru yola iletmez.” (Mâide Sûresi, 5:51)
Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahudiler ve ne de Hıristiyanlar asla senden razı olmazlar. De ki: “Allah’ın yolu asıl doğru yoldur.” Sana gelen ilimden sonra, eğer onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, bilmiş ol ki, Allah’tan sana ne bir dost, ne bir yardımcı vardır.(Bakara-120)
————————————————————————————————
Mısır’da darbeye karşı direnişin merkezlerinden biri haline gelen Rabiatul Adeviyye Meydanı’nda göğsünden ve sırtından kurşunla vurularak öldürülen Müslüman Kardeşler Teşkilatı (İhvan) yöneticilerinden Muhammed el-Biltaci’nin 17 yaşındaki kızı Esma el-Biltaci’nin vurulmadan kısa süre önce cep telefonu üzerinden bir Paylaştığı şiirin Türkçe söylenişi şöyle
“Onlar bizi Vetir’de namaz kılarken buldular
Kimimizi rükuda, kimimizi secdede vurdular
Onlar hem güçsüzdü hem az sayıca
Allah’ın kullarını çağır da gelsinler yardıma
Köpüklü deniz dalgalarını andıran ordularla”
Selam, Sevgi ve Muhabbetle
TÜRKİYE POSTASI GAZETESİ
Genel Yayın Yönetmeni
Mustafa Hakkı SEZGİN