Önce Mavi Vatan tanımına mana vermek ve “MAVİ VATAN” bilinci oluşturmak amacı ile parçaları bir yere yazalım, onları birleştirerek Mavi Vatanın önemini ve Devletimizin ne kadar önemli ve kimlere karşı mücadele verdiğini, başarısının önemini, mücadelenin ne kazandıracağını anlamaya çalışalım.
MAVİ VATAN kavramı “jeolojik” bir kavram olup “jeopolitik ve stratejik derinlik” anlamlarını da kapsamı içine alan siyasi iktisadi ve askeri bir güvenlik ve egemenlik alanıdır. Tıpkı bir ülkenin VATAN toprağı olarak ifade edilen coğrafyasının siyasi hükümranlık sınırları gibi DENİZLERE sınırları olan bir ÜLKENİN “kara suları” “kıta sahanlığı” ve de “münhasır ekonomik bölgeleri” olarak ifade edilen DENİZLER üzerindeki “vatan sularının” egemenlik sınırlarını ve haklarını ifade etmektedir.
Özetle bir ÜLKENİN “kara sınırları” ne ise “deniz sınırları” ve de “hava sınırları da” aynı manayı ifade etmektedir ki bu SINIRLAR bir ülkenin EGEMENLİK sınırları demek olmaktadır.
Ülkemiz insanlarının sayısı her geçen yılda artmakta bizim bu insanlarımızın gıdaya ihtiyacı var ve en çok da nerelerden karşılanıyoruz, denizden ve Tarımsal arazilerden. Dünyanın dörtte üçünün DENİZ suları olduğunu dikkate aldığımızda MAVİ vatan kavramı ile ifade edilen özel Deniz üzerinde ki , ÜLKELERİN geleceği için sadece bir GÜVENLİK ve ENERJİ alanların da değil aynı zamanda bir HAYAT kaynağı bir GEÇİM kaynağı bir BESİN kaynağı olarak hayati önemde olmaya devam edecek demektir.
Kıta sahanlığı ve MEB (Münhasır ekonomik bölge) neden önemli
Peki Yunanistan ne yapmıştı geçmişte, Kıta sahanlığı 3 mil olması gerekir iken 6 mil ilan edip daha sonra da 12 mil çıkardığını söyleyerek, bizi kıta sahanlığı kelepçesi ile 12 mile hapsedip ekonomik veya stratejik olarak zor durumda bırakmak istemişti. Dolayısıyla deniz yolu ile elde edeceğimiz gıdaya ve Petrol-Doğalgaza el koyarak ve bizi savunmada zayıf bırakmak istemişti.
Türkiye nin kara sınırlarının uzunluğu toplam olarak 2949 km, Deniz sınırları uzunluğu ise 10 765 km olmaktadır. Türkiye’nin kara yüz ölçümü 783.562 km kare olup denize olan karasuları yüz ölçümü ise 462.000 km kare teşkil etmektedir. Kara ve Mavi vatan toplamı olarak baktığımızda Türkiye’nin kara ve deniz toplam yüz ölçümü 1.245.562 km kareyi toplamaktadır.
İşte Türkiye son dönemde stratejik ataklarla ne yaptı, Libya’nın BM tarafından tanınan hükümeti ile anlaşarak, Mavi vatan kazanımı ile ülkemiz yüz ölçümüne 4’te 1’i kadar bir alanı daha kattı. Bugün dünyada petrolün yüzde 30’u, gazın da yüzde 50’sinden fazlası denizlerden çıkıyor. Bu yüzden denize açılmak, enerjiye de kavuşmak anlamına gelmektedir. Kazanılan Mavi vatandan elde edilecek ekonomik kazanç demektir.
En önemli kazanımlardan bir diğeri de, Türkiye’nin doğu Akdeniz’de Libya ile yapılan mutabakatın görünen sonucu , Türkiye ve KKTC’siz çıkarları doğrultusunda ittifak yapan ülkelerin ve Türkiye’yi güneyden kuşatılmasını hesaplayanların hesabının bozulması olmuştur.
Kıta sahanlığı: Bir ülkenin kıyılarına bitişik olan 200 metre derinliğe, okyanus devletiysen 200 mil hatta 350 mil derinliğe kadar derinliğe ya da bu sınırın ötesindeki su derinliğinin doğal kaynaklarının işletilmesine elverişli olduğu noktaya değin, karasularının dışında kalan denizaltı bölgelerinin deniz yatağı ve toprakaltı kesimlerinin tümüdür.
Kıta sahanlığı, ilan edilmesi gereken bir şey değil. Sadece bir gelişme karşısında “burası benim kıta sahanlığım” diyorsun, yani Yunanistan’ın gereksiz iddia ettiği gibi olabiliyor, sen müdahale edip kendi hakkını savunamaz isen ekonomik ve stratejik kayıplarla karşı karşıya oluyorsun.
1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesin de şöyle tarif ediliyor
“Deniz yatağı üzerindeki sularda, deniz yataklarında ve bunların toprak altında canlı ve cansız doğal kaynaklarını araştırılması, işletilmesi muhafazası ve yönetimi konuları ile; aynı şekilde sudan, akıntılardan ve rüzgarlardan enerji üretimi gibi, bölgenin ekonomik amaçlarla araştırılmasına ve işletilmesine yönelik diğer faaliyetlere ilişkin egemen haklar…”dır.
Münhasır Ekonomik Bölge; kara sularının ölçülmeye başlandığı esas hattan itibaren kıyı devlete, 200 deniz miline kadar deniz yatağı üzerindeki sular, deniz yatakları ve bunların toprak altındaki alanlarında bazı hak ve yetkiler tanıyan deniz alanına deniyor.
MEB’in belirlenmesi için “ilan” ve “antlaşma” şeklinde iki ayrı ya da bütünler yöntem bulunmaktadır. Bu yöntemlerden MEB ilan etmek için 1982 BMDHS’nin 75’inci maddesi gereğince sahildar devletin ilan ettiği MEB’i gösteren harita yayımlayarak veya coğrafi koordinatlara ilişkin listeleri gerektiği şekilde yayımlayarak bunların bir nüshasını BM Genel Sekreteri’ne göndermesi gereklidir. İşte Türkiye bu antlaşmanın bir nüshasını BM göndermiş ve Türkiye’nin kendi plaj ve sahillerine mahkum edilmesi oyununu bozmuştur.
Kıta sahanlığı ilan gerektirmiyor.
Bu bağlamda Türkiye bir kara devletidir ve kıta sahanlığı vardır. 1958 Cenevre Deniz Hukuku Konferansı’nda kabul edilen Kıta Sahanlığı Sözleşmesi’nin 4. maddesine göre, “sahil devleti, kıta sahanlığı üzerinde araştırma yapmak ve doğal kaynakları işletmek bakımından egemen haklarını kullanır” denilmektedir.
Kıta sahanlığının uluslararası olarak belirtildiği ilk belge, İngiltere ile Venezuela arasında imzalanan 26 Şubat 1942 tarihli “Paria Körfezi” anlaşması. Uluslararası hukuka 1958’de girdi. Daha sonra 1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi ile düzenleme yapıldı.
“Sahildar bir devletin kıta sahanlığı, kara sularının ötesinde kıta kenarının dış eşiğine kadar veya bu eşik daha az bir mesafede ise, kara sularının ölçülmeye başlandığı esas hatlardan itibaren 200 deniz mili mesafeye olan kısımda, bu devletin kara ülkesinin doğal uzantısının bütünündeki denizaltı alanlarının deniz yatağı ve toprak altlarını içerir.”
Kıta Sahanlığı ile Münhasır Ekonomik Bölge Arasındaki Farklar
Kıta sahanlığı ve Münhasır Ekonomik Bölge, deniz yetki alanları olarak, petrol/doğal gaz arama ve çıkarma bakımından kıyı devletine aynı egemen hakları veriyor. Ancak Münhasır Ekonomik Bölge, su kütlesindeki canlı kaynakları da (balıkçılık) içerdiğinden daha kapsayıcı.
Münhasır Ekonomik Bölge, kıyı devletine canlı ve cansız kaynaklar üzerinde ekonomik haklar veriyor, diğer devletlerle sahil devleti arasında denge sağlıyor. Bu bölge kara sularının ölçülmeye başlandığı esas hatlardan itibaren en fazla 200 mil alana kadar uzanıyor.
Sahildar devletler kıta sahanlığına herhangi bir bildirim yapmadan, kendiliğinden sahip.
MEB ise ilan etme yoluyla kazanılıyor. Devlet kendiliğinden bu alana sahip değil, MEB kararını ilan etmek zorunda.
İki kavram arasındaki bir diğer fark ise, Münhasır Ekonomik Bölge’nin genişliği 200 deniz miliyken, 1982 tarihli BMDHS’ye göre kıta sahanlığının dış sınırı belirli hallerde 200 milin ötesine de (350 mile kadar) geçebiliyor.
Haber/ Analiz/ Yorum: Mustafa Hakkı SEZGİN
Kaynak : sabah.com.tr