“Türkiye Fulbright Eğitim Komisyonu, ya da diğer bir adıyla Türkiye-Amerika Birleşik Devletleri Kültürel Mübadele Komisyonu, 1949 yılında Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri arasında imzalanan ikili anlaşma ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden geçen 13 Mart 1950 tarih ve 5596 sayılı kanun çerçevesinde çalışmalarına başlamıştır. Komisyonumuz, Türk ve Amerikalı üniversite mezunlarını, akademisyenleri, sanatçıları ve kamu görevlilerini eğitim, yaşam ve seyahat masraflarını kapsayan burslarla desteklemekte ve ABD’de eğitim almak isteyen Türk öğrencilere eğitim danışmanlığı hizmeti sunmaktadır. Komisyonumuz, Türk ve Amerikan halkları arasında eğitim ve kültürel değişim yoluyla ortak bir anlayış geliştirmek için kurulmuştur.”
“Komisyonumuzun merkez ofisi Ankara’da olup, İstanbul’da da bir irtibat ofisi bulunmaktadır.”
Türkiye Fulbright Eğitim Komisyonu / https://fulbright.org.tr
27 Aralık 1949 yılında Türkiye ve ABD hükümetleri arasında eğitim komisyonu kurulması hakkında bir anlaşma imzalandı. Milli eğitim sistemini altüst eden, eğitimi ABD kültürünün hizmetine sunan bu anlaşma, dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü tarafından imzalanmıştır.
Komisyonun görevi, müfredatı tayin etmek
Güya Eğitim komisyonun görevi, Türk çocuklarının ilk, orta ve lisede okuyacağı derslerin müfredatını yani programını belirlemek olarak ilan edilmekteydi.
Projenin mimarı, dönemin ABD başkanı Truman’ın meşhur doktrinini “eğitim ve kültür” alanında projelendiren kişi olan senatör William Fulbright’tı. 1946-1953 yılları arasında ABD Senatörü olarak görev yapan William Fulbright, daha çok Amerikan karşıtlığı yüksek ve yer altı kaynakları zengin olan Latin Amerika ülkelerine dönük projeleri ile bilinen sömürgeci bir isim. Yani sömürge ülkelere uygulanacak sömürge nesiller yetiştirmek sömürge tedrisatı icra ettirmek ile görevli ABD görevlisi.
Peki ne diyorlar, komisyon anlaşmada neler getiriyor.!
Rapordan olduğu gibi aktaralım: Bu anlaşma 27 Aralık 1949 tarihinde Ankara’da imzalanmış ve mezkûr mektuplar da aynı zamanda imzalanarak teati edilmiştir.
- Amerika Hükümeti, Kahire Anlaşması ile borçlu bulunduğumuz meblâğın ödenmemiş bakiyesinin âzami yarısına kadar her hangi bir kısmının, Kültür Anlaşmasının derpiş ettiği gayelere sarf edilmek üzere, Merkez Bankasında açılacak hususi bir hesaba yatırılmasını talep edebilir.
- Bir Eğitim Komisyonu tesis edilecek ve bu teşekkül yukarıda mezkûr hesaptaki parayı şu gayelerle sarf edilebilecektir:
- A) Amerikalıların Türk okul ve üniversitelerinde ve Türklerin Amerika kıtası ve haricindeki Amerikan okul ve üniversitelerinde tahsil, inceleme ve tedris işleriyle iştigali için lüzumlu masrafları karşılamak;
- B) Amerika’ya tahsile gidecek Türk talebenin yol masraflarını temin etmek.
- Komisyon yukarda mezkûr eğitim işleri için programlar hazırlayacak ve bu hususta Amerikan Eğitim müesseseleriyle iş birliği yapacaktır.
4 Türk 4 ABD’liden oluşan komisyonun başkanı ABD Büyükelçisi olacaktır.
- Komisyon, dördü Türk ve dördü Amerikalı olmak üzere sekiz azadan mürekkeptir. Amerika Büyükelçisi fahrî reistir. Türk azayı Türkiye Hükümeti, Amerikalı azayı Amerika Büyükelçisi tâyin ve azleder. Komisyon âzası bilâ ücret vazife görür.
Oylar eşit çıkarsa, kararı ABD’li Büyükelçi belirliyor
Bilindiği gibi anlaşmanın ilgili maddesine göre komisyon; “4’ü Türkiye vatandaşı, 4’ü ABD vatandaşı olmak üzere 8 üyeden oluşacaktır. ABD’nin Türkiye’deki diplomatik misyon şefi, komisyonun fahri başkanı olacak ve komisyonda oyların eşit olması halinde kararı komisyon başkanı olan ABD Büyükelçisi verecektir!” Komisyonun ABD vatandaşı olan 4 üyesinden 2’sinin elçilikteki CIA ajanları arasından seçildiğini söylememize gerek yok sanırım.
Evet ne yazık ki, Ülkenin gelecek nesillerinin eğitimi 152,5 Milyon dolarlık Marshall yardımı karşılığında, İstanbul Sözleşmesi’nden daha tehlikeli olan Fulbright Anlaşması’yla ABD’ye teslim edilmiş oldu.
Bilindiği gibi, 1947-49 yıllarında Sovyet tehdidine karşı Türkiye’yi bölgede kullanmanın ilk adımı olan Truman doktrini ve Marshall planı çerçevesinde Türkiye’ye yaklaşık 152,5 Milyon dolar yardım yapılmışdı. Bunun 147,5 Milyon dolarlık bölümü hava, kara ve deniz kuvvetlerinin modernizasyonu için kullanılırken, 5 Milyon dolar kadarı yol yapım çalışmaları için ayrıldı. Ne var ki bu yardım adı altında verilen paralar ağır anlaşmaları da beraberinde getirdi. ABD, bizden en mühim kurumlarımızdan biri olan “eğitimi” istedi.
Çünkü Amerikan kültürünün aşılanması, zihinlerin köleleştirilmesi, uyuşturulması ve toplumda ciddi bir bilinç kaymasının yaşanması için eğitim bulunmaz bir fırsattı.
ANLAŞMANIN BİZİM! MECLİSİMİZDE ONANMASI
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti arasında imzalanan anlaşmanın onanması hakkında kanun tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporuna (TBMM, 1950- 1/731) bakıldığında durumun vahameti ortadadır. İsterseniz o gün mecliste alınan kararın içeriğine bakalım. Gerekçede “Amerika Hükümeti, harpten sonra ordusu elinde kalan fazla malzemenin satışı için müteaddit devletlerle anlaşmalar yapmış ve gerek bu devletleri mezkûr satışların hasılatını dolar olarak ödemek külfetinden kurtarmak gerekse bu vesile ile Amerikan kültürünü yaymak gayesiyle, anlaşmalarla tahassül eden alacakların bu memleketlerde kültürel gayelere sarfını temin edecek kültür anlaşmaları imzalamıştır.” denilmektedir. Bakar mısınız teslimiyete getirdikleri meşruiyeti..
Türk çocuklarını devşirmeyi amaçlayan Fulbright iptal edilmeli
78 yıldır ABD Büyükelçilerinin müfredatta ve eğitim politikalarında etkin rol oynadığı bu anlaşmayla eğitim sistemimiz Amerikan kültürüne hizmet etmektedir. Bugün ders kitaplarımızdaki Osmanlı sövgüsü boşuna değildir. Normalde hiç haç bulunmayan kulelerin bizim ders kitaplarımızda haçlarla donatılması da boşuna değildir. Türk çocuklarının tarihi ve kültürel değerlerinden koparılması boşuna değildir. Bu ülkenin çocukları 70 yıldır çölde su arar gibi tarihlerini arıyorlarsa bunun nedeni ortadadır. Bugün ülkemizin eğitim, kültür, sanat, mimari ve teknoloji alanlarında zayıf kalmasının nedeni ortadadır. Bugün ülkemizin gençleri ABD kültürüne, kendi tarihlerinden daha fazla hayran ise Kudüs’ü, Halep’i, Bağdat’ı, Gırnata’yı, İstanbul’u tanımıyorsa bunun nedeni ortadadır.
Gelelim 1994 yılında eğitim üzerinde yine yeniden oynanan oyunlara..
25 Haziran 1993 tarihinde Tansu Çiller başbakanlığın da kurulan ve 5 Ekim 1995 tarihin de sona eren 50. Türkiye Hükûmetin de ( I. Çiller Hükûmetinde), Doğru Yol Partisi ve SHP(CHP) partilerin oluşturduğu yönetim vardı.
1994’te Milli Eğitim Geliştirme Komisyonu’ndaki 60 personelin 40’ı ABD’liydi
Fulbright anlaşmasından yıllar sonra 1994 yılında eğitim dünyasına giren Milli Eğitim Geliştirme Komisyonu’nun 60 personelinden 40’ı Amerikalı idi. Komisyonun başında da L. Cook isimli bir Amerikalı bulunuyordu. MEB Başdanışmanı ise Howard Reed idi.
CIA ajanı Graham Fuller MEB’de aktif rol oynadı
Türkiye’nin ABD’ye bağımlılığı/teslimiyeti Truman Doktrini, Marshall Planı ve Fulbright Anlaşmasıyla olmuştur. Fulbright anlaşması aynı zamanda bir CIA projesi olan FETÖ’nün eğitim dünyasına açılan bir kapısıydı. FETÖ’yü ABD’ye yerleştiren ve yeşil kart almasında yardımcı olan CIA ajanı Graham Fuller aynı zamanda FETÖ’nün MEB’e çöreklenmesinde de aktif rol oynayan bir ajandı. FETÖ daha bu tarihlerde Özbekistan ve Kırgızistan’daki okullarında 130 kadar CIA ajanına yataklık yaptı. Türk okulları olarak bilinen okullar deşifre olana kadar CIA’nın birer karargâhına dönüşmüştü. Fulbright anlaşmasıyla kimyası bozulan ve altüst edilen eğitimden istifade eden FETÖ, ne yazık ki Türk okullarından çok sayıda öğrencimizi devşirdi.
Ne Yapmalı?
Ve ne hazindir ki Fulbright anlaşması hala yürürlüktedir. Fulbright eğitim anlaşması adıyla eğitim sitemimize öğretilmiş çaresizlik yerleştirilmiştir. Bu anlaşmayla Hala okullarımız da Materyalist öğretiler temelli eğitim verilmektedir. Bu kahrolası tuzak ile yirmi yaşına kadar geleceğiz olan nesillerimiz sömürge eğitimine mahkum edilmiştir. Türkiye’de öğrencilerin yalnızca yüzde 5’i matematikte seviye beş ve üzerine, ayrıca Yabancı dil eğitimin de ise lise mezununun dahi ancak adını söyleye bilecek kadar başarı yakalaya bilmektedir. Miili marşımızda ki “Hangi çılgın zincir vuracakmış şaşarım” sözünü genç nesillerin dolayısıyla geleceğimize üç kuruşa 1949 yılından bu yana atasına-geçmişine düşman nesiller yetiştirerek zincir vurmuştur. Savunma sanayi, yer altı yer üstü zenginlikler kadar Milli bağımsız eğitim de elbette çok önemlidir. Fulbrigth anlaşmasını iptal ederek gelecek nesillerimizi bağlayan eğitim zincirini de kırmak zorundayız.Vesselam.
Mustafa Hakkı SEZGİN/ Türkiye Postası Gazetesi / Genel Yayın Yönetmeni
Güncel ve isabetli görüşleriniz var tebrik ve takdir ediyoruz.