Değerli kardeşimiz,
Üveysilik, bir kimsenin zahiren görmediği kişi ya da kişilerden manevî eğitim alması ve bu yolla meydana gelen tarikat anlamında tasavvuf terimidir.
Bazı evliyalar üveysi tarzda, yani mana aleminden diğer veli zatlardan ilim nevinden bilgiler almıştır. Bu konuda Bediüzzaman Hazretlerinin de ifadesi şöyledir:
“Ben üveysî bir tarzda bir kısım ilm-i hakikatı Hüccetü’l-İslâm olan İmam-ı Gazali’den (k.s.) almıştım. Şimdi anlıyorum ki, İmam-ı Gazali (k.s.) aynı dersi üveysî bir tarzda İmam-ı Ali’den (r.a.) almıştır.” (bk. Sikke-i Tasdiki Gaybi, Yirmi Sekizinci Lem’anın Birinci Meselesi)
Üveysi tarzda evliyalarla görüşmek için manevi makam olarak terakki etmek gerekir.
Üveysilik: Üveys el-Karani Peygamber Efendimizi (a.s.m) görmeden ondan feyz almıştır.
Sahabe olmadan Peygamber Efendimizin (a.s.m) velayet cephesinden feyz almaya “Üveysilik” denilir.
Bir de üveysi olarak irşad olma hâli vardır ki, o da şöyledir:
Bir mürşid-i kâmil vefat ettikten sonra da istediği bir kimseyi irşad edebilir. Kendi ruhaniyetinden medet dileyen birine yardımlarda bulunur ve onu manen terbiye eder.
Bu kısa bilgiden sonra konunun detayına gelince:
Tasavvufta, Hz. Peygamber (asm) zamanında Yemen’de yaşayıp Müslüman olan, ancak kendisiyle bizzat görüşemeyen Üveys el-Karanî’nin (Veysel Karanî) rüya veya diğer manevi yollarla Hz. Peygamber (asm) tarafından irşat edildiği kabul edilir. Bu tür kişilere Üveysî, bu metoda da Üveysîlik denir.
Üveysî sıfatı dört grup sûfî için kullanılır. Bunlar Hz. Peygamber (asm)’den, Veysel Karanî’den, Hızır’dan veya bir mürşidden ruhanî yolla eğitim gören kişilerdir.
Tasavvuf kaynaklarında Üveysîlik’le nitelenen ilk sûfî İbrâhim b. Edhem’dir. Onun Hızır’dan yahut Veysel Karanî’nin ruhaniyetinden feyiz aldığı nakledilir.
Yine ilk dönem sûfîlerinden Bâyezîd-i Bistâmî’nin Cafer es-Sâdık’tan, Ebü’l-Hasan el-Harakānî’nin Bâyezîd-i Bistâmî’den Üveysî yolla manevi eğitim gördüğü kabul edilir.
Bazı kaynaklarda da Ebü’l-Hasan el-Harakānî’nin müridi olduğu belirtilen Ebü’l-Kāsım Kürregânî’nin Veysel Karanî’den ruhanî yolla feyiz aldığı ve gençliğinde “Üveys Üveys!” diyerek zikrettiği anlatılır.
Üveysî diye kaydedilen çok sayıda mutasavvıf vardır. Mesela Bahâeddin Nakşibend’i, Abdülhâliķ-ī Gucdüvânî ve Hakîm et-Tirmizî’nin, Ebû Bekir Zeynüddin Tâyebâdî’yi Ahmed-i Nâmekī-i Câmî’nin, Ahmed Fakih’i Veysel Karanî’nin bu yolla irşat ettiği belirtilir.
Üveysîlik konusuna ilk defa Ferîdüddin Attâr’ın 618 (1221) yılında tamamladığı “Tezkiretü’l-evliyâ”da temas edilmiştir.
Nakşibendiyye’yi Anadolu’ya getiren ilk Nakşibendî şeyhlerinden Abdullah-ı İlâhî, Üveysîliğin çok seçkin insanların yolu olduğunu ve herkese nasip kılınmadığını söyler. Ona göre Veysel Karanî’nin ruhaniyetine yönelerek feyiz alan kişilerde uzlet, riyâzet ve gönlü dünya bağlarından kurtarma hali görülür. Hakîm et-Tirmizî ve İbnü’l-Arabî’nin ruhaniyetine yönelen kimselere gaybî sırlar açılır; Harakānî ve Bâyezîd-i Bistâmî’ye yönelenlerde fenâ, gaybet ve kendinden geçme, Sadreddin Konevî’ye yönelenlerde ise hakikat ilimleriyle samediyyet (ihtiyaçsızlık) hali zuhur eder.
Vefat etmiş velîlerin ruhaniyetinden Üveysî metotla feyiz alan sûfîlerden birçoğunun ayrıca yaşayan bir mürşide intisap ettiği görülmektedir. Bazı sûfîlere göre bu daha güvenilir bir yoldur. Zira rüyasında bir velîyi görüp ondan bazı bilgiler alan kişi bunun sadık bir rüya mı yoksa bir aldatmaca mı olduğunu anlamakta zorlanabilir.
Bu kişinin yaşayan rehberine danışarak bu bilgilerin dinin kurallarına uyup uymadığını öğrenmesi daha doğru bir davranıştır. Danışacak bir rehberi bulunmayan kişiler ise yanlış fikirlere sapabilir.
Bu sebeple bazı sufîler, “Diri bir kedi ölü bir aslandan daha iyidir.” sözüyle yaşayan bir şeyhten, bir âlimden, bir kitaptan eğitim almanın önemini vurgulamıştır.
Üveys zikri diye bir zikir var mı?
Bakabildiğimiz sahih kaynaklarda böyle bir bilgiye ulaşamadık.
Konuyla ilgisi sebebiyle şu hususu da hatırlamakta fayda vardır:
Üveysi tarzda evliyalarla görüşmek için manevi makam olarak terakki etmek gerekir.
Peygamberlerin dışındaki insanların gördükleri rüyalar, kesin bir hüküm ifade etmediği gibi bu rüyaların bağlayıcılığı da yoktur. Dolayısıyla, rüyalar delil değildir ve rüyalar ile amel edilmez. Rüya ile dini bir meselenin hükmü açığa çıkartılamaz ve rüya üzerine dini veya dünyevi bir hüküm bağlanamaz. Rüya yoluyla alındığı iddia edilen tasavvufi makam ve mansıplara da güvenilemez.
Veysel Karanî Hazretlerinin günümüzde “Üveysilik” adı altında temiz dini duyguların istismarı ve İslam’la bağdaşmayacak şekilde suistimal edilmesi kesinlikle doğru değildir. Dini açıdan bir değeri olmayan bu tür faaliyetler, açık bir aldatma ve istismardır. Dolayısıyla, bu ve benzeri grup veya kişilere karşı dikkatli olunması ve uzak durulması yerinde olacaktır.
HIRKA-İ ŞERİF NEREDE, NASIL GİDİLİR?
Peygamber Efendimiz (S.A.V.)’in vasiyeti üzerine Veysel Karani Hazretleri’ne hediye edilen kutsal emanetlerden biri olan ve 1851 yılından bu yana Fatih’teki Hırka-I Şerif Camii’nde muhafaza edilmektedir..
HIRKA-İ ŞERİF CAMİİ ZİYARET SAATLERİ
Her yıl olduğu gibi bu yıl da Ramazan ayının ilk Cuma günü, 07 Mart 2025 tarihinde ziyaret açılışı yapılacak olan Hırka-i Şerif, Ramazan ayı boyunca hafta içi saat 10:00 – 17:00 arasında, hafta sonu ise 09:00 – 17.30 arasında ziyaretçiler ile buluşacak.
Hırka-i Şerif – Ziyaret Adabı
Ziyaret esnasında Hz.Muhammed’in (s.a.v.) aziz hatırasının manevi huzurunda bulunulduğundan, şifa ve şefaat sağlamak düşüncesiyle Hırka-i Şerif’e ve onun muhafazası için kullanılan bohçalara, çekmece ve üstündeki cama, perdelere; el, yüz, göz sürmek oldukça yanlıştır. Ziyaret gözle ve hulûsi kalple yapılır.
Selam ve dua ile…
KAYNAK: Sorular ile İslamiyet.. https://sorularlaislamiyet.com/