1897 Yılında Bursa’da doğdu 1980 yılında83 yaşında İstanbul’da vefat etti, Süleymaniye cami haziresine defnedildi,ilmî ve tasavvufî alandaki hizmetleriyle hatırlıyor, hayırla ve rahmetle yâd ediyoruz…
İlk ve orta öğretimini Bursa’da tamamladı. I. Dünya Savaşı sebebiyle 18 yaşında askere çağrılmış, Suriye cephesinde uzun yıllar askerlik yapmıştır. Ağabeyi Ahmet Şakir Efendi de Kudüs ve Çanakkale cephelerinde savaştı. Askerden döndükten sonra İstanbul’da dini toplantılara katılmaya başladı. Gümüşhanevi Dergahında Ömer Ziyaüddin ed-Dağıstanî’nin öğrencisi oldu. Çeşitli yerlerde imamlık ve hatiplik yaptı. Tekke, zaviye ve türbelerin kapatılmasından sonra Bursa’ya döndü ve 1952 yılına kadar orada kaldı.
Mehmed Zâhid Efendi (Rahmetullâhi Aleyh) 1897 yılında Bursa’da doğdu. Baba ve annesi Kafkasya’dan 1297’de göç eden Müslümanlardandır. Annesi Sabîre Hanım, Mehmed Zâhid Efendi (Rahmetullâhi Aleyh) 3 yaşlarında iken vefat etmiştir.
İlim Tahsili ve Yetişmesi
Mehmed Zâhid Efendi (Rahmetullâhi Aleyh) ilk mektebi, Oruç Bey İbtidâîsi’nde okudu ve ardından Maksem’deki idâdîye devam etti. Sonra Bursa Sanat Mektebi’ne girdi. 18 yaşlarında askere celb olundu ve Ordunun Suriye’den çekildiği 1922 senesi Mart ayında terhis olup İstanbul’a döndü.16 Temmuz 1336 Cuma günü Vilayet önünde bulunan Fatma Sultan Camii yanındaki Gümüşhâneli Tekkesi’ne giderek Şeyh Ömer Ziyâeddin Efendi (Kuddise Sirruhû)ya intisâb eyledi.
Hâfızlığı İkmâli ve İmam-Hatib Olarak Hizmetleri
Seyr-i Sülûkunun yanı sıra ilim tahsilini sürdürdü. Bayezit, Fatih ve Ayasofya Camii medreselerinde derslere devam etti ve bu esnada hafızlığını da ikmal etti. Tekkelerin kapatılmasından sonra Bursa’ya dönüp evlendi ve babasının 1929’da vefatı üzerine onun yerine Bursa ovasındaki İzvat Köyü’nde 15-16 sene kadar imamlık vazifesinde bulundu. Daha sonra Üftade Cami-i Şerifi’nin imam-hatipliğine tayin edildi ve burada 1945-46’dan 1952’ye kadar imam-hatib olarak hizmet eyledi.
Mehmed Zâhid Efendi (Rahmetullâhi Aleyh), mürşidi Şeyh Ömer Ziyâeddin Efendi (Kuddise Sirruhû)nun vefâtından sonra, Tekirdağlı Mustafa Feyzi Efendi (Kuddise Sirruhû)ya intisâb etti. Onun vekili olarak, görevlendirdiği bazı bölgelerde vazife îfâ etti ve kendisinden hilâfetnâme aldı.
Postnişinliği ve İskenderpaşa Camii Devresi
1952 Aralık’ında Gümüşhaneli Dergâhı postnişini ve eski tekke arkadaşı Kazanlı Abdülaziz Bekkine (Rahmetullâhi Aleyh)in vefatı üzerine, İstanbul’a naklolup Fatih’te bulvara nazır Ümmügülsüm Mescidi’nde vazife gördü.
Mehmed Zâhid Efendi (Rahmetullâhi Aleyh) 01.10.1958 tarihinde Fatih İskenderpaşa Camii Şerifi’ne nakloldu ve vefatına kadar da bu vazifede kaldı.
İskenderpaşa Camii’nin onun hayatında müstesna bir yeri vardır. İskenderpaşa Camii denildiğinde akla Mehmed Zâhid Efendi (Rahmetullâhi Aleyh) gelir. Bu camide uzun yıllar vaaz ü nasihatlerde bulunmuş ve irşâd vazifesini îfâ etmiştir. Sohbetleriyle pek çok kişinin hidayetine vesile olmuş, ilerleyen yıllarda ülkenin idare ve siyasetine yön veren şahsiyetlere ilham vermiştir. Sohbetlerinde, güncel konulardan kültürel ve sosyal meselelere kadar birçok noktaya temas ederek halkı aydınlatmıştır.
Sünnet-i Seniyye’ye Bağlılık Konusunda Nasihatleri
Mehmed Zâhid Kotku Hazretleri, sohbetlerinde ve hususî nasihatlerinde sünnet-i seniyyeye bağlılık konusu üzerinde daima önemle durmuş ve dini yaşamanın bununla mümkün olduğunu beyan ile şu nasihatte bulunmuştur:
“İslâm dini daima tekemmülü emreder. Bu ise ancak Allah Te‘âlâ’nın emirlerini tutmakla olur. Bir taraftan ibâdât, tâat, hayr ü hasenat yapma gibi evâmirine yapışmakla birlikte, diğer taraftan, yine Allah Te‘âlâ’nın yasak ettiği, yapmayın dediği şeyleri yapmamak ve bu yasaklardan son derece sakınmak, kaçmak, hem de aslandan korkup kaçar gibi kaçmak lâzımdır. Bundan sonra da iki cihan serveri, başlarımızın tâcı, Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in sünnet-i seniyyelerine tam manasıyla sarılınmalıdır.”
Günlük amel ve ibâdetler konusunda yol gösterici olan Mehmed Zâhid Kotku Hazretleri, sünnet-i seniyyeye sarılıp, bid‘atlardan kaçınma hususunda bir başka sohbetinde şöyle demiştir:
“Kur’ân-ı Azîmüşşan’ı her gün okuyup emirlerini dinlemek ve nehyettiği yasaklardan korkup kaçmak ve daima Cenâb-ı Hakk’ın rızasını hedef edip gözlemek, razı olduğu her işi yapmaya gayret edip, razı olmadığı her şeyden son derece uzak kalmaya çalışmak lâzımdır. Bunlarla beraber “bid‘at” denilen Peygamberimizin istemediği şeyleri de terk etmek ve sünnet-i seniyyesinden de kıl kadar ayrılmamak; sözü yerinde söylemek ve az konuşmak da senin âdetin olsun. Sakın kimseyi incitme, kınama, aleyhinde katiyen konuşma ve iyi bil ki, Allah Te‘âlâ Hazretleri hepimizi ve her şeyi pek iyi görmekte ve bilmektedir.”
Gafleti izale etmenin yolunun sünnet-i seniyyeye ittibâdan geçtiğini ve gelecek nesillerin bu şuur üzere yetişmeleri gerektiğini bir başka vesileyle, şu sözlerle ifade etmiştir:
“Gafleti izale etmek gerekir ki, bunun için de Kur’ân-ı Kerîm ve sünnet-i seniyyeye uymak lâzımdır. Bu da henüz çocukken ebeveynin ikaz ve gayret sarf ederek çocuğundan gafleti kaldırması ile olur. Eğer çocuk bu yolların dışında yetişmiş ise onu uyandırmak artık ancak ve ancak Allah Teâlâ’nın lütfuna kalmış bir şeydir.”
Vefâtı
Mehmed Zâhid Efendi (Rahmetullâhi Aleyh) Haccı güçlükle ifadan sonra, 6 Kasım 1980’de çok ağır hasta olarak İstanbul’a döndü. Tam bir hafta sonra 13 Kasım 1980’de ahirete irtihal eyledi. İstanbul Süleymaniye Camii’nde Kanûnî Sultan Süleyman Türbesi arkasında medfûn bulunmaktadır.
Yetim o değildir ki, ana ve babası ölmüş ola ;
Belki yetim odur ki, ilim ve edebten mahrum ola.
Hikmet’in başı Allah korkusudur.
KAYNAK: https://www.ismailaga.org.tr/
Paylaşım:Mustafa Hakkı SEZGİN