Urfa’yı ve Urfalıyı çok seviyorum. Ruhumu dinlediğim ve büyülendiğim şehir Urfa.
URFA veya ŞANLIURFA
Kendimle olmak için gittiğim yer URFA ,yıllarca İstanbul’un, Ankara’nın gürültüsünden ve yoğunluğundan bunalıp kaçtığım kent…
Urfa’yı ve Urfalıyı çok seviyorum. Ruhumu dinlediğim ve büyülendiğim şehir Urfa, ailelerimden bir kaç evimiz olmasına rağmen konakların da (Konuk evlerin ) kalarak stresimi artabiliyorum. Aslında olayı Mezopotamya, hayallerimi süsleyen şehir…
Lüks otellerine rağmen, eski Urfa konakları ve odaları sanki bir taşın, bir mağaranın içinde gibisiniz; süslenmişler ipeklerle her pencere (taka) ve kapısı…
Burda uyumak, uykunun ve yatmanın tadını çıkarmak demektir. Ben huzur buluyorum. Urfa başka bir alem; uygarlıkları eski krallıkları, imparatorlukları, medeniyetleri, semavi dinleri his ettiriyor gezdikçe…
Hele Hz. İbrahim makamı ve Şurkav Külliyesi ve hemen yanıbaşında çardaklı köşk en üst kısmında oturduğunda tam karşınızda Urfa Kalesi, sağınızda Rızvaniye Cami ve Balıklı Göl solunuzda Hasanpaşa Cami ve Dergâh Külliyesi, Külliye üzeri sessizliğin beşiği derin mağara kafeler daldın mı; gidersin kahvecinin buyrun kahveniz diyene kadar farkına varırsınız, hemen yanınızda nargile içenleri veya bağdaş kurmuş tütününü (sigarası) nı saran ihtiyar…
Urfa’nın çarşısı çok renklidir. İsotcu pazarının hemen başında sizi ciğerci Eyüp Usta karşılar. Mis gibi ciğer kebabı, bazen yabancı görünce para bile almaz. Benden olsun der,ama benden aldı.
İsotcu pazarının bitimi Gümrükhanı içinde şırıl şırıl akan su ve renk renk masalar ve mırra mırra ya, acımı acı lezzetlimi lezzetli, çıkışta tereyağı kokusu MANCE, tereyağları alınmaz mı?. Dünyanın ispat edilmiş, en doğal leziz yağı, helva ve pilava…
Biraz daha yürürseniz Urfa caddelerin de eşeğinin üstünde bahçesinden o gün topladığı maydanoz,soğan, trup, hardal satan yaşlı amcayı veya atının üstünde burma bıyıklı, uzun elbiseli, yağız delikanlıyı görürsünüz veya bir kuş pazarında renge renk kuş pazarlığına şahit olursunuz.
Gece bir başkadır Urfa’da konakların altlarında bulunan Restaurant da kurulan sıra gecesi eşliğinde loş ışıklar altında gelir haşhaşı kebaplar,bostanalar ( salata), peynirli kadayıflar yiyer,içer, eğlenir, odanıza çıkar dinlenirsiniz.
Ah o odalar gelin odası gibidir. İpek perdeler, taş duvarlar, otantik mi otantik dokunur mu? İnsan ruhuna dokunur. Huzur verir Urfa insana, götürür sizi mezopotamya’ya sonsuzlukta nefes alırsınız, hele Harran’da Halfeti’de…
Urfa deyince doğduğum şehir değil mutluluk, huzur, Anzızuleyhan’ın aşkı ve heyecanı gelir aklıma..
Gece penceremden bakınca şehir gökyüzü gibi ışıklar içinde sessiz ve sakin, sanki uçan daire inmiş gibi. Odamda yanlız, sessizlik, yıldızlar ve uyku, görevli sesi kahvaltı hazır. Rüyamı gördüm, bilmem yoksa rüyalar şehri Urfa’damıyım…