Öğrencilerimiz zorda olsa virüs salgının korkusu ve kaygısı içinde sınavlara hazırlanarak lise giriş sınavlarına girdiler, herkes çalıştığı ve yaptığı kadarının karşılığı olan puanlarını aldı. Ama iş bitti mi?. Şimdi de velinin heyecanı başladı. Çocuğumuzu hangi kariyerli, anlı, şanlı bir liseye gönderelim. Fen Lisesine mi olsun, Anadolu Lisesine mi yoksa sosyal içerikli bir Liseye mi olsun. Dikkatimi çeken şu ki; veli öğrencinin kabiliyet ve cevherini göz önünde bulundurmaksızın, kendi içgüdü ve arzuları doğrultusunda nefsine prim oluşturacak okulları tercih etme çabasında olduğudur.
Veliye göre başarı sadece kariyeri olan gelecekte daha fazla maddi imkan elde edebilecek, daha fazla hükmedebilmeyi elde edebilecek okulları kazanmasıdır. Bundan dolayı da çocukları yarış atı gibi devamlı koşturtan ve çatlatırcasına çalıştırarak farkında olmadan iyi görünen ama kötü emellerine alet ederek çok zaman heba ettiklerinin farkında olmayışlarıdır. Bunun için bir eğitimci olarak velilerimizin başarı nosyonu’nu yeniden gözden geçirmeleri gereklidir. Başarı insan fıtratına ters olmamalıdır. İyi bir Fen Bilimle beraber iyi bir eğitim ve onun ürünü olan iyi bir ahlakta gereklidir.
Veli tabiki önlemleri almalıdır ama bunu hiçbir zaman hırs etmemelidir. Toplumda çok karşılaşıyoruz, kötü puanından dolayı çocuğuna küsen, üzen, kovan, kadere hükmeden velileri görüyoruz. Halbuki gayretin bizde, başarının ise Mevla’nın elinde olduğunu düşünse ne kendini nede gözünün nuru çocuğunu üzecek, biraz tevekkül herşeyi çözer. Kaldı ki; her çocuktan aynı başarı beklemek gafletten başka bir şey değildir. Fıtrata da terstir. Eski zamanın birinde, bir okulda, bir hoca, çocuklara bağırıyor. Çağırıyormuş o esna da oradan geçen bir ARİF gürültüyü duyunca okulun içine girer, sınıfı bulur, bakar hoca çok asabi hocayı yatıştırdıktan sonra, çocukları da oturdukdan sonra, hocanın bir gözünü Bismillah deyip mesh ettikten sonra, hoca istikbali görür olmuş. Bir bakmış ki; çocuklar büyümüş, her biri bir yerde biri Âlim, biri Hekim, bir diğeri arabacı ve bir başkası da Külhanbeyi demek ki istikbal zorlama ile değil, öğrencinin fıtratındaki mücevherleri ortaya çıkartarak mümkündür.
Velilerimiz, okul seçerken mutlaka bir rehberden destek almalı, öğrencilerinin taleplerine kulak vermeli ve büyük şehirlerde evine yakın puanına uygun okulları seçmeli…
Öğrenciden mutlak başarı istemekten vazgeçmeli, düzenli ve programlı çalışmanın başarı getireceğine inanmalı, okulların öğrenci başarısındaki payını iyi hesaplamalı, eğitim ve öğretimi müşterek tutarak yol almalıdır.
Ümit her insanın hakkıdır ve haktan hiç ümit kesilmemelidir. Kul kendi üzerine düşeni yaptıktan sonra, Allah’ta kendi üzerinde düşünen kulunu boş göndermez. Şeyh Galip’ in dediği gibi “ Sen yarini bihaber mi sandın. Yoksa seni terk eder mi sandın “ o bizi hiçbir şartta terk etmez. Yeter ki biz unutmayalım ve ümit var olalım…
Gayret bizden, başarı Allah’tan…
Kalın sağlıcakla…
Ahmet AL