Deistler; etkisiz, yetkisiz, ilgisiz, köşesine çekilmiş, hiçbir şeye karışmayan bir tanrı ihdas ederler. Yaratmış bırakmış bir Tanrı… Peygamber yok, kitap yok, ibadet yok, hesap yok, mizan yok… Böyle bir düşünce küfür olmakla beraber; şerefli, aziz, mükemmel ve mükerrem olan insanı ottan, odundan, hatta hayvandan daha aşağılık bir derekeye düşürür.
GENÇLİK VE İNANÇ
Tarih boyunca insanlık, sapık düşünce ve davranışlardan muzdarip olmuştur. Neslin muhafazası ve selameti için çareler aramıştır. İfsat hareketlerinin büyük bir kısmı da planlı, programlı, uzun vadeli, yahudi patentli toplum mühendisliği çalışmalarıdır.
Batıl felsefik akımların tamamı; İslam öncesi inançların yanlış uygulamalarına karşı ortaya çıkmış tepkisel hareketlerdir. ‘’…İZİM’’ lerin tamamı tepki orjinlidir. Kur’anı bilmeyenler, anlamayanlar ve uzak kalanlar ‘’İzim’’ lerin tuzağına çok kolay düşerler. Çünkü Kur’an değişmeyen yegane ilahi mesajdır ve muarızlarına asırlardır, ‘’mislini ya da bir suresini getirin’’ diye meydan okuyor, düşmanın bir tanesi cevaba cesaret edemiyor, edememiş ve edemez. Çünkü Kur’an Allah’ın kelamıdır.
Tebbet suresinden etkilenerek Müslüman olduğunu ifade eden Papaz; ‘’Ebulehep, Tebbet suresi nazil olduktan sekiz sene sonra öldü, sekiz sene zarfında Ebulehebin Müslüman olmayacağını Allah’tan başkası bilemezdi. Dolayısı ile Kur’an her şeyi bilen Allah’ın kelamıdır. Ben de bu Kur’an’a, onu indirene ve kendisine Kur’an verilen Muhammed’ul Emin’e iman ettim’’ diyor.
Kur’ana sarılan sarsılmaz ve sapmaz, çünkü O, hablullahtır, kendisine sarılanı bırakmaz, sığınanı korur, okuyanı ferahlatır, yönelene istikamet verir.
Ömrünü Ateizmi savunmakla geçiren bir ateist, ölümünden birkaç ay önce; ‘’ Ben ömrümü ateizmi müdafaa ile geçirdim, ama görüyorum ki, kâinatta her an bir şeyler oluyor ve her şey bir düzen dâhilinde gerçekleşiyor, bir düzen varsa, bu düzeni sağlayan bir münezzim de vardır. İşte bu düzeni sağlayan Kudret sahibi; kimisinin Tanrı, kimisinin Muharrikul evvel, Kimisinin de Huda dediği Allah’tır’’ İtirafında bulunuyor.
‘’Kâinat bütün zerratıyla Allah’ı tesbih eder.’’ İnsan bu tesbihat zincirinden koparsa kendine zulmeder. Bilgi iyiyi, cehalet kötüyü temsil eder. ‘’Kâinatta tesadüfe tesadüf edilmez.’’ der Sokrates…
‘’Şüphesiz Allah katında tek din İslam’dır’’, ‘’Kim İslam’dan başka bir din ararsa, edindiği din kendisinden asla kabul edilmeyecektir ve O, ahirette de mahvolup gidenlerden olacaktır.’’ (Ali İmran 19-85)
Tevhit inancını sarsma ve İslam’ın surlarında gedik açma amaçlı ortaya atılan fitnelerden bir tanesi de ‘’Deizm’’dir. Bilgi kirliği ile kafası karıştırılan, asli değerlerinden uzaklaştırılmış gençliği zehirlemeye yönelik bir operasyondur deizm. Deizm bir din değildir. Belki bir hastalıktır. Kulluktan kaçıp kolaycılığa sarılmaktır. Karışmayan, hesap sormayan bir yaratıcı fikri, insanı bu dünya ile sınırlayan bir düşünce bozukluğudur. Hâlbuki insan ebediyete namzettir, ebediyet ister. Mazlum zalimden hakkını alacağı hesap günü, muhasebe meydanı ister. Bu dünyada herkesin yaptığının yanına kar kalması akli, insani ve adil değildir. Mutlak adaletin tecellisi insan haysiyetinin gereğidir.
Kâinattaki değişim ve dönüşüm, mevsimlerin gelişi, her bahar farklı açan çiçekler, bir önceki senenin ne aynısı ne de ayrısı olan meyveler, her an her şeyi gören ve evirip çeviren bir Yüce kudretin olduğunu ispatlar. Yaratmanın devam ettiğini kör kalplerin kör gözlerine sokar. Sayamayacağımız kadar nimetlerle perverde eden zat elbette bizden şükür ister, ibadet ve taat ister.
Deistler; etkisiz, yetkisiz, ilgisiz, köşesine çekilmiş, hiçbir şeye karışmayan bir tanrı ihdas ederler. Yaratmış bırakmış bir Tanrı… Peygamber yok, kitap yok, ibadet yok, hesap yok, mizan yok… Böyle bir düşünce küfür olmakla beraber; şerefli, aziz, mükemmel ve mükerrem olan insanı ottan, odundan, hatta hayvandan daha aşağılık bir derekeye düşürür.
Deizm ve benzeri hastalıklardan neslimizi muhafaza etmek için; Temel değerlerimiz çerçevesinde yeniden bir kimlik inşası gerekmektedir. İslam fıtratına uygun bir şekilde sosyal dokumuzu yeniden ihya etmeliyiz. Bu ihya dört şeyle yapılabilir; Helal lokma, bilgi, ilgi ve dua. Haramla hayır inşa edilmez. Helal lokma ailenin, bilgi ve ilgi aile ve eğitimcilerin, dua da ümmettin ortak sorumluluğudur.
Allah’ım aklımızı ve neslimizi muhafaza eyle! Âmin…
Abdulgani Tekin