Bazı kadınlar (onlardan değilseniz üstünüze almayın) evlilik cüzdanını alınca, kocasının tapusunu aldığını zannediyor. Evlendiği anda, koca benim (annesi ve ailesi uzak dursun, artık bana bıraksınlar) malı benim, ondan doğacak çocuklar benim. (Ailede babanın çocuk üzerinde hiçbir hakkı yokmuş gibi bütün sorumluluğu kadın alır, babayı damızlık ve gerektiğinde çocuk bakıcısı olarak kullanır.) Ev benim, hayat benim…
Evdeki bütün iyi şeyler kadının eseridir; bütün aksaklıklar ve olumsuzluklar da kocasının yüzündendir. Kadınlıktan anladığı şey kocaya talimat yağdırmaktır.
Anne olmuş hali ise iyice sinir bozucudur. Çocukları ile kafayı bozar. Bütün hayatı çocukları yemek yedi mi, ne kadar yedi, altına yaptı mı, ne kadar yaptı şeklinde devam eder. Küçükken çocuklarının hastalıklarını sahiplenir, büyüdüklerinde sınavlarını. “Hastayız, sınavımız var” diye konuşuyorsa çocuklarından bahsediyordur. Zannedersiniz kendi de hasta ya da çocukla o da sınava girecek.
En kötüsü ise kocasından bahsederken “babamız” diye bahsetmeye başlamasıdır.
Kocasına “babamız” diyen kadın sayısı oldukça fazla maalesef. Bana evlilik problemini anlatan kadın, kocasına “babamız” dediği anda artık onu dinleyemiyorum ve hemen uyarıyorum. “Lütfen kocanıza “babamız” demeyin o sizin babanız değil, çocuklarınızın babasıdır; Peygamber Efendimiz karısına “bacım” diyen erkeği uyararak ona bunu yasaklıyor.” Fakat öyle alışmışlar ki “babamız” demeden dertlerini anlatamıyorlar, arada bir ağızlarından kaçıyor.
Eğer bu kadınlardansanız acele kendinize gelin.
Öncelikle şu sahiplenme hırsından kurtulun. Hiçbir şey sizin değil; aslında hiçbir şey hiçbirimizin değil. Koca tapulu malınız değil. Çocuklar size Allah’ın emaneti. Siz onların sahibi değilsiniz. Hastalık çocuğun hastalığı, sınav da onun sınavı. Çocuklarınızla göbek bağınızı kesin ve onların sahibiymişsiniz gibi davranmayın, çocuklarınızın ruh sağlığını bozuyorsunuz. İhtiyaçları kadar yanlarında olun, daha fazla değil. Onun sınavı var diye siz kafayı yemeyin, bırakın o kendi taşısın sorumluluğunu.
Hele çocukların sınavı ya da herhangi bir şeyi için kocanızla kötü olmayın. Tatsız bir ev ortamında öncelikle çok düşündüğünüz çocuklarınızı huzursuz edersiniz. Onlar için yapacağınızı en iyi şey, kocanızla mutlu olmaktır.
Koca sizin tapulu malınız değil, siz de onun sahibi değilsiniz. Dinimize göre siz kocaya emanetsiniz. Siz kocadan değil, koca sizden sorumludur. Erkeğin aldığı mallar ve ev eşyaları da erkeğindir. Çocuk da öncelikle babanın sorumluluğundadır. Kocayı bu kadar sahiplenirseniz ölüm ya da ayrılık durumunda kendinize gelemezsiniz.
Hadi artık şu üzerinizdeki fazla yüklerden kurtulun. Herkes Yaradan’ın verdiği sorumlulukları yüklensin, daha fazlasını ya da daha azını değil.
Sema MARAŞLI / www.cocukaile.net