İki farklı ülkeden, iki sanatçı. Avusturyalı Mozart, Urfalı Mukim Tahir. Vefatlarını üzerinden yıllar geçmiş olsa da bu sanatçıların eserleri halkın gönlündedir, dilindedir.
AVUSTURYALI MOZART’DAN URFALI MUKİM TAHİR’E
İki farklı ülkeden, iki sanatçı. Avusturyalı Mozart, Urfalı Mukim Tahir. Vefatlarını üzerinden yıllar geçmiş olsa da bu sanatçıların eserleri halkın gönlündedir, dilindedir. İki sanatçının hayatında pek çok benzerlik varır. Mozart’ta, Mukim Tahir’de yaşantısında maddi sıkıntılar çekmiş, genç yaşta ve yoksulluk içinde ve yağmurlu bir günde vefat etmişlerdir. Cenazeleri üç beş kişi tarafından defnedilmiştir. Avusturyalı Mozart’la, Urfalı Mukim Tahir arasında birçok benzerlikler olduğunu fark ettim. Her ikisi de toplumun sevdiği sanatçılar olan Mozart ve Mukim Tahir’in; içkiye olan düşkünlükleri, yoksulluk içinde ve genç yaşta ölmeleri, hanımlarının hastalıktan ölmesi, yağmurlu bir günde gömülmeleri, cenazelerine birkaç kişinin katılması, fakirler mezarlığına gömülmeleri ve en çarpıcısı da mezarlarının yerinin bilinmemesi gibi benzerlikler gözümün önünden bir film şeridi gibi geçti.
Sanatçılar, ürettikleri eserlerle hayatımıza renk katar, zenginleştirir, güzelleştirir, ruhumuzu iyileştirir, dertlerimize derman olur. “Sanatçılar da toplumun çiçeğidir”. Bu nedenle kültür, sanat, folklor, edebiyat ve müziğe emek veren, kültür ve sanat hayatımızın gelişmesi, zenginleşmesi için bir ömür harcayan gerçek sanatçılar hayattayken korunmalı, gözetilmeli, desteklenmelidir.
SANATÇILAR TOPLUMUN ÇİÇEĞİDİR
Ankara’da düzenlenen “Popüler Kültür ve Edebiyat, Ozan ve Müzisyenlerin Durumu” konulu sempozyumda ”Kültür ve sanatla uğraşanlar fakir kalır.” Başlıklı bir bildiri sunmuştum. Ha Avusturyalı Mozart, ha Urfalı Mukim Tahir, her ikisi de kaderi aynıdır. Aradan yıllar geçmiş olsa da bu sanatçıların eserleri halkın gönlündedir, dilindedir, fakat Mozart’ta, Mukim Tahir’de yaşantısında maddi sıkıntılar çekmiş ve yoksulluk içinde vefat etmiştir, mezarlarının yeri dahi belli değildir.
Sanatçılar, hayattayken korunmalı, gözetilmeli, desteklenmelidir.
Zaman zaman ünlü sanatçılarla ilgili anma geceleri düzenlenir. Hayatı hikayesi, müzik kültürümüze katkıları anlatılır, eserleri seslendirilir. Bu gecelere pek gitmek istemem, gitsem de çoğu kez içim sızlayarak dinlerim konuşulanları. Mesela 11 adet sinema filminde başrol oynamış, 300’ün üzerinde plak yapmış Cemil Cankat anma gecesinde, ömrünün son yıllarında bükülmüş beli ile Urfa’da taksi şoförlüğü yapan Cemil Cankat gelir hatırıma üzülürüm. TRT’ pek çok türkünün kaynak kişisi, Kültür Bakanlığı’nca kendisinden 324 Urfa türküsü derlenen Ünlü Müzik Ustası Urfalı Kaynak kişi ve Tenekeci Mahmut ile ilgili gecede, onun geçim sıkıntıları, on bir çocuğunu geçindirmek için hayat mücadelesi gelir aklıma. “İbo Show” ve pek çok televizyon programında yer alan, “Eşkıya” dahil pek çok sinem filminde türküler ve gazeller seslendiren, kasetleri ve CD’leri ile ünü yurt dışına taşmış Gazelhan Kazancı Bedih Gecesinde, maddi imkansızlığı nedeni ile kaloriferli bir evde oturamadığı, katalitik sobada ölümü gelir aklıma hüzünlenirim, ağıt boğazıma çöker.
Araştırma ve gözlemlerimize göre gerçek şudur ki; ülkeler farklı olsa da sanatla uğraşan pek çok sanatçı yoksulluk içinde yaşamıştır/yaşamaktadır.
Çiçek, kokusuyla, rengiyle hayatımıza güzelleştirir, sağladığı faydalarla bedenimizi iyileştirir, havamızı temizler. Böylece “çiçek” önemlidir ve hayatımızın ayrılmaz bir parçasıdır. “Sanatçılar da toplumun çiçeğidir”. Ürettikleri eserlerle hayatımıza renk katar, zenginleştirir, güzelleştirir, ruhumuzu iyileştirir, dertlerimize derman olur. Bu nedenle Kültür, sanat, folklor, edebiyat ve müziğe emek veren, kültür ve sanat hayatımızın gelişmesi, zenginleşmesi için bir ömür harcayan gerçek sanatçılar, hayattayken korunmalı, gözetilmeli, desteklenmelidir. Ancak bu şekilde yeni fidanlar yetişir ve yeni çiçekler açar.
Abuzer Akbıyık
Folklor Araştırmacısı-Yazar