Nefs, Kur’an’a dayandırılarak yedi merhalede ele alınmıştır. Nefsin yedi mertebesi şöyle sıralanmıştır;
Nefs-i emmare: Günahı telkin eden, günaha sokan nefistir. Kötülüğü telkih eden, günaha sürükleyen, insanın başına bela açan, şeytanla yardımlaşarak cehenneme yakıt temin eden nefistir. Emmare nefsin yontulmamış budaklı halidir, terbiye edilmemiş, vahşiyet ve hayvaniyetin hâkim olduğu haldir. Bu merhalede insanın gözü kara, kör cesareti zirvededir. Hapiste yatanların, meyhanede, kumarhanede, fuhuş hanede debelenenlerin ekserisi bu nefsin değirmeninde öğütülenlerdir. Bu mertebede irade esir, ruh tutsaktır. Evrad ve ezkar ile nefs-i emmarenin kafasına vurulur terbiye edilir, ilim ve irfan ile tedavi edilirse, bir basamak çıkıp nefs-i levvame makamına varılır.
Nefs-i levvame: Kınayan nefistir. Emmare günaha sürükledikçe, yanlış yaptırdıkça, ruh inler, vicdan sızlar ve insan döner kendisine; ‘’bu bana yakışmadı, ben bunu yapmamalıydım’’ der. Kişi yaptığı hatadan, işlediği günahtan dolayı kendisini kınar. Bu özeleştiri merhalesidir. Beşerin insan olma mücadelesini verdiği haldir. Emmarede pişmanlık duyulmaz, ama levvamede pişmanlık etkindir. Levvame makamında tövbe sıklaşır, istiğfar arttırılır, nefis terbiyesinin üzerinde ciddi durulur, nefsin kafasına biraz daha vurulursa, nefs-i mutmainne makamına çıkılır.
Nefs-i mutmainne: İtminana ermiş, kıvama gelmiş, oturmuş olgun nefistir. Gözler açılmış, hakikat müşahede edilmeye başlanmıştır. Kâinat kitabının ayetleri mütalaa edilmeye başlanmıştır. Hakikatten nebean eden fazilet kalbe akmaya başlamıştır. Kalp tatmin olmuş, ruh rahata ermiştir. Göğün direksiz duruşundan, yıldızların göz kamaştıran ihtişamından, Güneşin, ayın ve üzerinde yaşadığımız dünyanın milim şaşmadan yörüngelerindeki dönüşleri, kâinattaki her şeyin bir düzen dâhilinde vuku bulması, kışın birçok şeyin ölmesi ve haşrı andıran baharda tekrar dirilişi ve dönüşü nefsi itminana erdirmiştir. Bu ‘’Tevekkel tu alallah’’ mertebesidir.
Nefs-i radiye: Allah’ın verdiğine razı olmuş nefistir. Allah’a tevekkül etmiş, verilene razı olmuş, nimetin idrakine varmış, şükrünü eda etme gayretinde; her aldığı nefesin lütuf olduğunun bilinciyle hamd etme durumudur. Dünyanın misafirhane olduğunu, kurtuluşun, rahatın misafirhane sahibine teslim olmaktan geçtiğinin idraki ile itaat halidir. ‘’la mahbube illa hu’’ mertebesidir.
Nefs-i merdiye: Allah’ın razı olduğu nefistir. Teslimiyet, tevekkül, taat, ibadet, emir ve nehiylere riayet hassasiyetinin rızai ilahi ile taçlandırıldığı makamdır. ‘’ la maksude illa hu’’ nun tecelli ettiği ve Allah’ın rızasına mazhariyettir.
Nefs-i mülheme: İlham olunan nefistir. Nefsin Allah’ı bulduğu halidir. Vuslat durumudur. Kişinin her halinde, her işinde, her anında O vardır. Bu merhalede; iyi ile kötüyü tefrik etme kabiliyeti ilhamatı ilahi ile gerçekleşir. Allah iyi işlerde kulunun önünü açar, kötülükten hıfzı ile muhafaza eder. Kul Allah’ın himayesindedir, şeytanın etkisi zayıflamıştır. Burası ihsan makamıdır.
Nefs-i zekiye: Tertemiz nefistir. Yukarıdaki merhalelerden geçerek nefis kıvama gelmiştir, şüphe ve tereddütten, şekva ve ızdıraptan eser kalmamıştır, nefis tertemiz olmuştur, zihin ve beden arınmıştır, ruh ma’siyet belasından kurtulmuştur. Bu makamda şeytan felç olmuştur. Burası ‘’ eslemtu li Rabbil âlemin’’ mertebesidir. Kişinin aslına döndüğü makamdır.
Hayat mücadele ve müsabaka meydanıdır, bu meydanda ya kazanılır, ya da kaybedilir. Kazanmak için imanlı, kararlı ve azimli olmak gerekiyor. Kazanmanın sırrı Hakk’a itaat, hakka riayettir.
Kaybetmekten Allaha sığınırız.
Abdulgani TEKİN