Yeni nesil virüslerden H1N1’in (Domuz Gribi Virüsü) atası sayılabilecek vaka olan İspanyol Gribi salgınında (1918) iki yıl içinde 500 milyon kişi hastalığa yakalandı ve 50 ila 100 milyon kişi hayatını kaybetti.
Domuz Gribi, toplam 191 ülkede 800 bin kişide görüldü. Toplam 8 bin 238 kişi bu hastalık nedeniyle hayata veda etti.
Kasım 2002-Temmuz 2003 arasında 8 bin 422 kişide SARS vakasına rastlandı. Bu vakalardan 916’sı ölümle sonuçlandı. 2004 yılından bu yana dünyanın herhangi bir yerinden bildirilmiş SARS enfeksiyonu yok.
MERS olarak bilinen Ortadoğu Solunum Sendromu ise ilk kez 2012 yılının Eylül ayında Suudi Arabistan’da ortaya çıktı. Bu ülkede üç yılda MERS virüsünü kapan 950 kişiden 412’si hayatını kaybetti. Zaten MERS, teşhisi konulan her vakadan yüzde 40’ında ölüm görülen bir hastalık.
Ebola, 2013 yılının Aralık ayında Batı Afrika’da yeniden görülüp mübalağalı deyimle ışık hızı ile yayıldı. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre, Ebola vakası sayısı 28 bin 638. Bu vakalardan 11 bini ölümle sonuçlandı.
Şimdi gelelim 2019’un son günlerinde (31 Aralık) etkisi görülüp ölümlere neden olan korona virüsünün 5 Mart 2020 tarihindeki kritik tablosuna, Coronavirus salgınında dünya genelinde ölenlerin sayısı 3 bin 285’e yükseldi, bunun 3 bin 14’ü sadece Çin ülkesindekiler. Öte yandan dünya genelinde virüs tespit edilen hasta sayısı 95 bin 416’yı aştı. Bununla birlikte virüs nedeniyle 107 hastanın hayatını kaybettiği İtalya Çin’den sonra ikinci sırada gelirken 92 ölümle İran ise ikinci sırada geliyor.
Bu konuda şunu soralım:
Yeni nesil virüsler küreseli çetelerin tüm Dünya’ya Emperyalist vampirlerinin tüm söz dinlemeyen ülkeleri korkutmak için, göz dağı vermek için devreye koydukları bir biyolojik silah olabilir mi ?
Korkutmak veya gözdağı vermek için böyle bir şeyler yapılır mı demeyelim , ABD egemen sınıfı ve onların yöneticileri 1945 yılının Ağustos ayında 6.gün ve 9.gün de olmak üzere adlarına “Little Boy” (Küçük Oğlan) ile “Fat Man” (Şişko Adam) dedikleri ,2 adet atom bombasını atarak kitlesel saldırıyı yapan bir zihniyettir. Üç gün içinde Hiroşima’da yaklaşık 140.000 kişi, Nagasaki’de ise 80.000 öldüğünü bir tarafa yazalım.
ABD’nin tescili için 2007’de patent müracaatında bulunduğu, 2010’da da patent aldığı Ebola, Afrika’yı dizginlemek, nüfusunu azaltmak, korku ve dehşete sürüklemek için , 2014’de Orta Afrika’da denendi.2014 yılında ise Amerikan Pirbright institute tarafından patenti alınan korona virüsü 2019 sonu işleme konulduğunu da hesabımıza ekleyelim
Değerli ülkemin güzel insanları, hangi sınıftan ve ya görüşten olursanız olun yürürlükte olan proje, ülkemizin ve Milletimizin daha da ilerisi insan nüfusunun yeniden dizayn edilmesi projesidir.
İster biyolojik virüsleri kullanarak oluşturdukları hastalıklarla, İster beslenmede kısır yapıcı gıda görünümlü zehirler kullanarak nesillerin İFSAD edilmesi yolu ile insanlığın BEKA sorunu kapımızdadır.
Dünya’ya hükmeden küresel güçler dünya nüfusunu azaltarak veya en azından insanın üremesini yavaşlatarak, insanları daha rahat kontrol altına almak istiyorlar. İnsanlığın yeniden dizayn edilmesi için belli başlı yöntemlerde uzun dönemden bu yana adım adım devreye konulup yürütülmektedir. Bu yöntemleri de bir daha hatırlamak için tekrar edelim.
Tarım ürünlerinin fiyatları oynayarak aşırı pahalı olması sağlamak,ardından Fabrika da üretilen mamuller gibi,topraksız tarım ve katlı üretim metodu ile ve kimyasallar kullanarak büyütülen ürün hasadını insanların tüketimine arz ederek. Kimyasal dedik ise gübre anlamayalım, çuvallarla fabrikalarda üretilmiş kristal parçacıklı ve suda çözülen,ürünün cinsine göre yalancı tat verip hiç bir besleyici etkisi olmayan parçacıklar.Tıpkı meyve suyunun içindeki aromalar gibi, gofretlerin imalatı gibi tat var fakat,besleyici olamaktan çok uzak
Tipik bir ÖJENİ uygulaması olarak kabul edeceğimiz , bölge ve ülke gözetip Salgın hastalıkların yayılmasına zemin hazırlayarak, alt tabaka verimsiz olarak kabul edilmiş olan insanlar ve hedef alınan ırklar için, acımasızca virüsler marifetiyle hastalıklar ve biyolojik silahlar yaratmasına izin vererek veya gerekli şartları hazırlayarak ve böylece ilaç şirketlerinin ilaç satışlarını yükseltmek için bir araç olarak kullanarak.
Gıda Yasası, doğal gıdalar yerine genetiğiyle oynanmış gıdaların yayılmasını ve vitamin ve minerallerin aşamalı olarak azaltılmasını teşvik etmektedir. Üstüne üstlük bu tür gıdaların bir de ışınlamadan geçmesi gerekmektedir. Sözde, yasanın arkasındaki insanların nihai hedefi, milyarlarca insanın beslenme bozukluğu ve yaşam tarzından kaynaklanan hastalıklar yüzünden ölmesi hedeflenmektedir.
Bir diğer proje ise beyaz insanların neslinin diğer ırklardan daha erken bir dönemde tükenecek olması olasılığından yola çıkılmaktadır. Bunun için beyaz ırkın yaşadığı bölgeler haricinde insanların arasında ki çatışmaları devam ettirecek siyesi ekonomik, sınır gerginlikleri, mezhep çatışmaları, din savaşlarını teşvik etmek. Bu bölgelerde aile planlaması adı ile nüfus azaltmak, karma evliliklere yönlendirerek genleri zayıflatmak.
Ve son olarak LGBTİQ’liler vasıtasıyla toplumda homoseksüel yaşam tarzını etkinleştirmek, böylece dünya çapında nüfus azaltımı planını uygulamak. Pornografiyi ve eşcinselliği yayarak, eşcinsel sapkın insanları kullanarak, insanların daha fazla üreyememesini kesinleştirmek. Aynı sapık ideanın parçası olarak da Feminizmin de dünya nüfusunu azaltmaya amaçlayan hain bir girişim olarak devam etmesi için kadın derneklerini hem maddi hem de ülkelerde çıkarılan yasalar vasıtasıyla desteklemeye devam etmek.
Değerli ülkemin güzel insanları hangi sınıftan ve ya görüşten olursanız olun ülkemizin ve Milletimizin daha da ilerisi insan nüfusunun yeniden dizayn edilmesi, İFSAD edilme projesi devrededir. Planlı ve şeytani bir yok edişe karşı organize bir harekete, ancak ve ancak İnsanı yaratan Rabbimizin emrettiği yaşam tarzı ile karşı koyabiliriz.
Rehber Kitabımız ,yaratılan insanoğluna Kur’an-ı kerimde, birçok yerde Akıl etmez misiniz ifadesi ile seslenmektedir. Beslenmemizden, tüketime, evliliklerden günlük yaşama kadar haddi aşmadan yaşamalı ve insanlığı İFSAD etmek isteyen, kötülüğün temsilcileri ile mücadeleye hazır olmalıyız.
TÜRKİYE POSTASI GAZETESİ
Genel Yayın Yönetmeni
Mustafa Hakkı SEZGİN