Son yıllarda Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından Avrupa Birliği fonlarıyla kadın istihdamını artırma çalışmaları yapılıyor. Fakat ne hikmetse hedef kadınlar değil özellikle küçük çocuğu olan anneler. Gerçekten amaç kadın istihdamını artırmak olsa işe alımlarda bekar yada boşanmış kadınlara öncelik verilir fakat özellikle küçük çocuğu olan annelerin hedef alınması üzerinde çokça düşünülmesi gereken bir konu.
Toplumsal cinsiyet eşitliği projesi ile toplumları bozmayı amaç edinmiş küresel aktörlerin önündeki en büyük engellerden biri sağlam aile yapısıdır.
Ülkemizde “kadın istihdamı” adı altında anneliği ve ev hanımlığını tercih eden kadınlar iş hayatına davet ediliyor. Ülkemizde henüz Batı ülkeleri kadar kadınlar iş hayatında değiller.
Son yıllarda Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından Avrupa Birliği fonlarıyla kadın istihdamını artırma çalışmaları yapılıyor. Fakat ne hikmetse hedef kadınlar değil özellikle küçük çocuğu olan anneler.
Feminist kadın dernekleri ve medya aracılığıyla anneleri çocuklarından koparmak için ev hanımlığı aleyhinde çalışmalar yapılıyor ve para kazanan kadınlara “güçlü kadın” olarak övgüler diziliyor.
Cinsiyet eşitliği adına annelik, ev hanımlığı “bedava hizmetçilik” gibi sözlerle aşağılanarak, kadınlara çalışma baskısı yapılıyor, kadınlar neredeyse zoraki çocuklarından ve yuvalarından uzaklaştırılmaya çalışılıyor.
“İşsiz annelere kreş-bakıcı desteği” gibi başlıklarla yayınlanıyor haberler. “İşsiz anne” ne demek? Annelik başlı başına kutsal bir iştir. Çocuğunu bakıcıya ya da kreşe bırakıp işe gitmeyen kadınlar işsiz diye aşağılanıyor.
Avrupa Birliği fonlarıyla gelen yardımlar özellikle küçük çocuğu olan kadınları kapsıyor.
Mesela yardım projelerinden biri 0-5 yaş çocuğunu kreşe verme karşılığı yapılıyor, başka bir yardım ise 0-2 yaşında çocuğu olan annelere bakıcı parası olarak yapılıyor.
Önce anneanne ya da babaanne ye verilen yardım paraları ancak diplomalı bakıcı ya da kreş olursa veriliyor artık. Maksat çocuğun bakımı da değil, maksat çocuğun kendine yabancı olan kişiler tarafından yeterince sevgi almadan bakılması.
Bir annenin 0-5 yaşındaki çocuğunun yanında olması çocuğun duygusal gelişimi ve ilerde bağlanma problemi yaşamaması açısından çok önemli.
Hele 0-2 yaş bebeklerin anneye en çok ihtiyacı olduğu, anne sütü aldığı zamandır. Bu dönemde çocuk güvenli bağlanmayı öğrenir, sevgiyi doyasıya hisseder. Pek çok çalışan anne, en az bir yıl olmak üzere bebeklerini bırakmaya kıyamayarak ücretsiz izin alır bu dönemde.
AB’nin verdiği rüşvet paralarıyla anneler bebeklerini bırakıp gitmesi için destekleniyor. Anneler işe bebekler hiç tanımadığı yabancıların elinde sevgisizliğe hapsoluyor. Küçükken sağlıklı bir bağ duygusu geliştiremeyen çocuklar şiddete meyilli oluyor. Kadın istihdamı için bebekler kurban edilmiş gibi görünüyor.
Artık savaşlar topla tüfekle değil, toplumu bozarak yapılıyor.
Kadın istihdamının gayesi nedir? Avrupa Birliği bizim kadınlarımızın çalışması ile neden bu kadar ilgileniyor? Esas hedef toplumsal cinsiyet eşitliği adı altında eşcinselliği yaygınlaştırmak. Ne de olsa toplumsal cinsiyet eşitliği hem dine hem aileye hem de topluma yapılacak en büyük kötülük. Bir taşla en az beş kuş öldürebilirsiniz. Artık savaşlar topla tüfekle değil, toplumu bozarak yapılıyor.
Yapılan araştırmalar çalışan annelerin çocuklarının cinsiyet rollerinin zihinlerinde tam oturmadığı için, cinsiyet eşitliği politikalarının çalışan annelerin çocukları tarafından daha kolay benimsediğini gösteriyor. Bu yardımlar bu açıdan bakıldığında da toplumsal cinsiyet eşitliği politikalarının da bir parçası oluyor.
Araştırma sonuçlarına göre annesi ev hanımı olan çocuk ve gençlerin cinsiyet eşitliğinin dayattığı rol karmaşasına karşı durduğu yönünde. Anne şefkatinde ve gözetiminde büyüyen çocuklar doğal cinsiyet rollerine sahip çıkarken, toplumsal cinsiyet eşitliği rollerine daha uzak duruyorlar.
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği üzerine ergenlerle yapılan bir araştırma sonucunda konu şöyle anlatılıyor:
“Toplumsal cinsiyet rollerinin oluşumu, kişinin içinde yaşadığı toplumda aileden başlayarak modellerin gözlenmesi yoluyla edinilmekte ve böylece kadın ve erkekler bu kavramın içindeki normları, sosyalleşme süreci içinde öğrenmektedirler. Annesi “erkeksi” olarak adlandırılan görevleri ve babası ev işi ve çocuk bakımıyla ilgili görevleri üstlenen bireyler geleneksel cinsiyet rollerine daha az maruz kalırlar. Annenin geleneksel roller dışına çıkan tutum ve davranışları ergenlere geleneksel rolleri sorgulama ve bu rollere eleştirel yaklaşma imkanı sağlar. Bu sorgulamanın ergenlerin toplumsal cinsiyet rollerine yönelik geleneksel bakış açısının değişmesinde etkili olduğu düşünülmektedir.” (1)
Bir de anneler çocuklarını bırakıp çalışma hayatından vazgeçmesinler diye çok az kişiyle yapılan fakat sanki sonuçları toplumu kapsıyormuş gibi sunulan dandik araştırma sonuçları var.
Mesela Danone markasının KAGİDER ile yaptırdığı araştırma gibi: “İyi ki annem çalışıyor” başlıklı araştırma sonucu çocuk kandırır gibi anneleri çocuklarını bırakmak için kandırmaya yönelik yorumlarla dolu. Güya çocuklar annelerinin çalışmasından dolayı mutlu oluyorlarmış. Çocuğu için işi bırakan kadınlar bir süre sonra pişman oluyorlarmış… Çocuklar küçükken durumdan memnun olmasalar da büyüyünce anneleri çalıştığı için mutlu oluyorlarmış… Ev işleri çok yorucuymuş, evde duran anneler çocukları ile değil temizlikle ilgileniyorlarmış… Anneler çocuklarını bırakıp işe gidince suçluluk duygusu yaşamamalıymış ki çocuk olumsuz etkilenmesin…mış mış mış…
Kadın, bir anne olarak doğurduğu çocuğuna seve seve bakar, besler, büyütür. İçinde yaşadığı evin temizliği yapar, düzenini sağlar. Ailesine yemek pişirir. Rahim taşıyan kadın, bebeğini beslediği büyüttüğü gibi ailesini de besler, geliştirir, büyütür. Kadın toplumun mimarıdır. Fakat cinsiyet eşitliği savunucuların göre bunlar kadına yük, iş hayatı ise mutluluk getiriyor.
Yine bu araştırma sonucunda açıkladıkları ana hedef şöyle:
“Bu araştırmanın arka planı; çocuk bakım sorumlulukları nedeniyle çalışmayı bırakmış beyaz yakalı kadınları işe dönüş için cesaretlendirecek, halihazırda çalışan anneleri ise iş yaşamında kalmaya teşvik edecek ulusal bir sosyal sorumluluk kampanyası hazırlanıyor olmasıdır.” demişler.
Esas ana hedefin toplumsal cinsiyet eşitliği politikası olduğu da başka bir cümleden anlaşılıyor.
KAGİDER in araştırmasında şöyle yazıyor:
“Annesi çalışmayan çocuklara kıyasla toplumsal cinsiyet eşitliği farkındalığının annesi çalışan çocuklarda daha yüksek olduğu gözlemlenmektedir. Çalışan annelerin çocukları kadın ve erkek eşitliği fikrine daha yatkındırlar. Kadınların her işi yapabileceğini belirtmektedirler. Kızlar ilerde çalışmak istediklerini erkekler de eşlerinin çalışacağını söylemektedir. Kısacası anneler çocuklar için rol model olmaktadır.” (2)
Esas dertleri kadınların istihdamı değil, cinsiyetsiz, sevgisiz ve şiddete meyilli bir nesil yetiştirmek.
Özetle; kadınlar işe çağıranlar, çocukları da cinsiyeti eşitlemeye çağırıyorlar.
Bu paralar neden ev hanımı olan annelere verilmiyor diye şikayet edenler var. Cevap çok basit. Maksat topluma fayda sağlamak değil, toplumu ifsat etmek.
Bugün çocuğunu kreşe verenler, yarın çocukları onları huzurevine götürdüğünde hiç kırılmasınlar. Kadın istihdamı evde yaşlı da istemez.
Gerçekten amaç kadın istihdamını artırmak olsa işe alımlarda bekar ya da boşanmış kadınlara öncelik verilir fakat özellikle küçük çocuğu olan annelerin hedef alınması üzerinde çokça düşünülmesi gereken bir konu.
Ayrıca işsizliğin tavan yaptığı bir dönemde, evine ekmek götüremeyen babaların intihar ettiği bir zamanda evli ve küçük çocuğu olan kadınlar neden ısrarla çalışma hayatına çağrılmakta?
Not: Mecburiyetten dolayı çalışan annelere değil sözümüz fakat ihtiyacı olmadığı halde küçük çocuklarını bırakıp çalışanlar anneler, bir kaç kez daha düşünsünler bu meseleyi.
Sema Maraşlı www.çocukaile.net
https://www.haberturk.com/calisan-anneye-ayda-1300-tl-destek-2539440-ekonomi
Kaynak:
1- http://www.nesnedergisi.com/makale/pdf/1511630972.pdf