İnsan bazen söylediğinin, bazen iddiasının, bazen kınadığı şeyin, bazen taşıdığı lafın, bazen yaptığı gıybetin, bazen de gafletinin esiri olur. Hz. Aliye atfedilen; ‘’Sırrın esirindir, onu başkasına açtığında sen onun esiri olursun.’’ Özdeyiş konuyu özetler mahiyettedir.
Muasır medeniyetle övünen insan, alışkanlıklarının esiri olmuş durumda. Sigara hiçbir faydası olmadığı gibi, sayısız zararları olan, milyonlarca insanı esir eden nahoş bir alışkanlıktır.
Tuz, kaçınılması gereken üç beyazdan biri olduğu halde, önümüze gelen yemeğin tadına bakmadan tuz atma alışkanlığından vazgeçemiyoruz.
Şeker, diyabet başta olmak üzere birçok hastalığa sebep olduğu halde, tatlı zaafımız, çaya şeker atma alışkanlığımız bizi peşinden sürükler götürür.
Hayatımızın düzen ve intizamı için erken yatıp erken kalkmamız gerekirken, geç yatıp geç kalkma alışkanlığımızdan vazgeçemiyoruz.
Az uyumak, az konuşmak ve az yemek makbul iken, biz midemizi başımıza bela edinceye kadar yer, saatlerce uyur, gerekli gereksiz, lüzumlu lüzumsuz mevzularda; sınırsız zannettiğimiz dakikalarımızı tüketinceye kadar konuşma alışkanlığımızı devam ettiririz.
Telefon, Televizyon ve bilgisayar hayatı kolaylaştırmak için üretilmiş aletler iken, kullanım hatamızdan dolayı üç zindanımıza dönüşmüş durumdalar. Bu ekranlardan servis edilen ne kadar çer çöp varsa zihnimize, beynimize tıkıştırıyoruz. Bugün milyarlarca insanın beyni gereksiz malumatla doludur. Bu durum unutkanlık ve davranış bozukluğuna sebebiyet vermektedir. Mezar taşlarını okumaktan menedilen Müslümanlar, bugün sosyal medyanın çerine çöpüne esir olmuş durumdalar. Allah beynimizi çöplüğe çevirelim diye vermediğine göre, bize emanet verilen beyne yüklediğimiz gereksiz malumatın da hesabı sorulacaktır herhalde…
Trafikte emniyet şeridini haksız yere kullanmanın suç olduğunu, kul hakkı olduğunu bildiği halde, bile bile kullanan insanlar; ‘’ yakalanınca cezamı ödüyorum’’ diyerek sorumsuzluklarına kılıf, alışkanlıklarına mazeret uydurmayı marifet zannediyorlar. Kanunsuzluğun bedelini devlete ödedin, peki hakkına girdiğin onca insanın hakkını nasıl ödeyeceksin? Kırmızı ışıktan geçmenin, kaldırımı işgal etmenin yanlış olduğunu herkes bilir ama bir türlü bu alışkanlığından vazgeçmez.
Balkondan alt komşusunun üzerine bir şeyler silkelemenin, gürültü yapmanın, merdivenleri işgal etmenin haksızlık olduğunu herkes bilir ama bu alışkanlık rutin devam eder.
Umum mahallerde yere tükürmenin çirkin bir davranış olduğunu herkes bildiği halde, insanlar; yola tükürmeye, çiğnediği sakızı yere atmaya, seyir halinde iken içtiği suyun petini, boşalan sigara paketini, yanan sigarasını, kullandığı peçeteyi camdan yola saçmaya devam ederler. Bu alışkanlıklarına esir iki ayaklı mahlûkların sayısı az değildir.
Düğünde sokağı kapatıp davul çaldırmak, asker yollarken taşkınlık yapmak, gecenin yarısı havai fişek patlatmak hak ihlali olduğu halde, birçok insan bu düşüncesizliğinde ısrar eder. Bu tür bir patırtının yapıldığı sokakta; bir öğrencinin ertesi gün hayati bir sınavının olduğunu, uyuması gereken bebeklerin, hastalığın pençesinde kıvranan hastaların olduğunu düşünmeyen düşüncesizler, bencilce hayatlarına devam ederler.
Bunca alışkanlığın esiri olan insan kendini hür ve özgür zanneder.
Abdulgani TEKİN