Tesettür, edep ve haya, Allah tarafında insana bahşedilmiştir,insan dışın da yaratılanlar için edep, haya ve örtünmek mevzubahis değildir. Ayrıca örtünmek, yaratılma esnasında tabiatın da var olan bir kulluk edebidir, yani yaratanımızın “İnsan” olarak inananlara vermiş olduğu bir üstünlüğüdür.
Nitekim Hz.Adem ile Hz. Havva’nın, Cennetʼte başka insanlar olmadığı halde haya edip telaş içerisinde yapraklarla örtünmeye çalışmaları, bu keyfiyetin, insanoğlunun fıtratında bulunan en köklü vasıflardan biri olduğunun göstergesidir.
TESETTÜRÜN HİKMETLERİNDEN BİRİ
Tesettür emri, İslâm’da kadına bahşedilmiş olan kıymetin, mühim bir tezahürüdür. Nitekim değerli hazineler, en güzel şekilde muhafaza edilir değil mi ?.İşte Müslüman kadın, kendisine verilen yüksek kıymet sebebiyle yabancı bakışların yıpratıcı ve incitici tesirinden tesettür sayesinde muhafaza edilmek istenmiştir. Edep dairesi içinde giyimine dikkat eden kadın, bedenini ve ziynet olarak tarif edilen yerlerini, bir takım kötü bakışlı ve niyetli insanların istifadesine sunmasının, dini ve Ahireti için kayıp olduğunu bilir. Tesettürün en büyük hikmetlerinden biri de budur, tesettür sahibine hürmet duyguları kazandıran bir fazilettir. Evet, kadının giyinişi, gülüşü, yürüyüşü, yaşayışı ile Kadınlık ve annelik gibi yüce bir Makamın vakarını korunması esastır.
Kadının örtünmesiyle kadınlık şahsiyeti korunmaktadır, Kadın, örtüsüyle karşısındakine bir zarafet ve nezaket hissi vermektedir. Aksi halde kadın, tesettürden uzaklaşarak kendisini topluma bir nevi deşifre ettiğinde, nezaket ve zarafeti zedelenir. Böylece nefsani arzuları tahrik eden bir şehvet vasıtası haline getirilmiş olur. Bu ise onun şahsiyet ve haysiyetini ayaklar altına alarak annelik vakarını zaafa uğratır. Kadınlık tacı dişiliği ile değil, kişiliği ile var olmayı hayat düsturu olarak kabul ettiğinde ve kendisine bahşedilen vasfı ile yaşadığında, onu melekler seviyesinde çıkaracaktır.
Örtünmek İlahi bir EMİRDİR
“Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin hanımlarına söyle, dışarı çıkarken üstlerine cilbablarını alsınlar. Bu, onların tanınmasını ve bundan dolayı incitilmemelerini sağlar. Allah, Gafurdur, Rahîmdir.” (Ahzab süresi 33/59 Ayet).
Bir başka konumuz da aşırıya kaçan biçim de kullanılan koku ((Perfume)dur, geçen 300 yıl boyunca, parfüm üreticileri kokuyla ilgili başlıca hedefleri, erkeği kadına, kadını erkeğe cazip kılacak kokuyu bulmak için epey mesafe almış bulunmaktalar. Bir canlının kendi türü içindeki diğer canlılara, belirli bir mesaj vermek üzere salgıladığı bir ya da birkaç kimyasaldan oluşan bileşene “feromon” adını veriyoruz. Sadece böceklerin değil, pek çok omurgalının, hatta bitkilerin de yararlandığını bildiğimiz feromonlar, yiyeceğin, yuvanın nerede olduğundan, çiftleşmeye uygunluğu bildirmeye kadar yaşamsal pek çok bilginin aktarılmasına yaradığını, biz böcekler, bitkiler ve hayvanlardan anlıyoruz.
Değerli hanımefendiler, İnsan denen her canlının da kendi kokusu vardır, tıpkı parmak izi ya da DNA gibi. Sizler Vücuttaki bazı istenmeyen kokuları gizlemek için( yok etmek değil) üzerinize boca ettiğiniz o parfümler ile ne yapmak istiyorsunuz. Elbette o an için temizlenmeye vaktiniz olmamış olabilir ve o istenmeyen bir koku ile dışlanmak istemeye bilirsiniz. Kadınlarımız şimdiki yaşamda iş ve sosyal hayatın içinde daha faal olarak yer almakta ve istenmeyen durumlardan oluşan kokulardan dolayı kazana bileceklerinizi kaybetmek istemeye bilirsiniz.
Kadına da Erkeğe de söylüyorum, Şunun adını koyalım istersiniz, meyve suyuna konmuş meyve esansı gibisiniz, size ait koku ile değil Milyonlar belki de Milyarlarla ifade edeceğimiz, kadın ve Erkek gibi kokuyorsunuz. Sokakta, toplu taşıma araçlarında hep aynı kokan kişiler ile dolup taşmakta .İran’lı da Pakistanlı’da,Çin’li de Afrikalı’da,Amerikalı’da,Avrupalı’da, Bursalı’da, Antepli’de, Hakkarili’de,İstanbullu’da aynı kokuyor. NEDEN biz Anne gibi, veya Baba gibi, Evlat gibi kendiniz olarak kokmaktan vazgeçtik anlamış değilim, Anne’nin oğlu da kocası da, kardeşi de patronu da,Komşusu da, Çocuğun babası’da, Öğretmeni’de aynı kokuyor.
Bir Müslüman olarak, Güzel kokunun Peygamberimizin (s.a.v.)in sünneti olduğunu zikrederek, bendenizi adını koyamamaktan müşkül durumda koyan ve şaşırtan bir durum da şudur , Namazını kılıp başını bağlayan hanım efendilerimiz karşı kaldırımdan geçecek bir boğayı bile bayıltacak kokular ile neden sokaklara çıkar ve toplu ulaşım araçlarına binerler onun da adını ve nedenini ben bulamadım.
Acaba bu hadisi şerifi duymadılar mı , “Bir gün ama (kör) birisi eve girmek için müsaade almak isterken, Hz.Fatime (s.a) ayağa kalkarak çarşafını üzerine giydi. Peygamber (s.a.v) Hz.Fatime’ye,neden ondan yüzünü çeviriyorsun o seni göremiyor ki?. Hz.Fatime (s.a) Peygamber’e (s.a.v) şöyle buyurdu: O beni göremiyorsa ben onu görüyorum ve o benim kokumu hissedebiliyor ya.” Diyerek, çağlar ötesinden örtünme, kadının kokusu ve tesettürle ilgili çizgiyi çizmiş olmuyor mu, Müslüman bir hanımefendi olarak yaşamak isteyenlere.
Sahih-i Müslim’de Ebû Hüreyre (r.a.} tarafından bir rivayette Peygamberimiz (s.a.s), giyindiği halde açık olan, yani ince ve şeffaf elbise ile dolaşan kadınların Cehennemlik olduklarını, Cennetin kokusunu bile alamayacaklarını bildirirler. (Müslim, Libas.-125.)
Bizim bu yazıda ki muhataplarımız ayet ve hadislerle kendini sorumlu hisseden, Kalbinde iman ve Allah korkusu olan, ahir hayat için de hesabın olacağına inancı olanlardır. Şunun adını bir koyalım isterseniz, İyi giyimin örneğini verip yayılmasına sebep olan hanımlar, sebep olduklarının sevabına lâyık olmaktalar. Kötü giyimin örneğini verip yayılmasına sebep olan hanımlar da kötü giyimin vebaline maruz kalacaklarına iman etmeleri gerekmektedir. Örtünme veya tesettüre bu ölçü içersin de bakarak, bir Müslüman hanımın kıyafeti takva esasına göre DEĞİL fetva esasına göre şöyle tarif edile bilinir.
İslâm’da elbisenin ismi mühim değildir. Mühim olan vasfıdır. Yâni, el yüz dışındaki bütün bedeni örtüyor , vücut hatlarını belli etmeyecek genişlik ve uzunlukta bedeni kaplıyor ise, fetvanın ölçüsü içersindedir. Yani eşarp saçın telini dahi göstermiyor, manto vücudun hatlarını dahi gizliyor, kalın çoraplar diz üstlerine kadar çıkıp teni kapatıyorsa, farz olan giyim hâsıl olmuştur. Çok ince ayrıntılara girmek fıkhi ölçüler bizim yazımızın alanı değildir. Elbette ki giyimin ardından Müslüman bir hanıma yakışan tavır ve davranışlar gelmektedir.
Elbette ve bilhassa belirtmekte fayda var…Tesettür deyince, Müslümanca tavır ve davranış deyince sadece hanımlardan beklenmemektedir, Tesettüre uyma emri, aynı derecede toplumların diğer yarısı olan Müslüman erkekler içinde geçerlidir. Erkeklerin gözlerini haramdan korumaları, iffetlerine sahip olmaları istenmiş; ancak bu davranışın onları ruhen temiz kılacağı bildirilmiştir.
“Mümin erkeklere şöyle: Gözlerini (harama bakmaktan) sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar. Bu kendileri için çok temiz (bir harekettir). Şüphesiz ki Allah, (kullarının ne) yapacaklarından hakkıyla haberdardır.” (Nur suresi, 30.ayet)
“Mümin erkeklere bakışlarını kısmalarını ve edep yerlerini açmaktan ve zinadan korumalarını söyle.”(Nur, 24/30)
Ayrıca, yine hem erkek hem kadınlara, kendilerini zinaya götürecek davranışlardan sakınmaları emredilmektedir. Yine bu ayetlerden insanı zinaya sürükleyen en önemli şeyin şehvetle namahreme bakmak olduğu öğrenilmektedir. Bakış zinanın başlangıcıdır, Yabancı (Na mahrem) erkek ve kadınların birbirine bakmaları ölçüsü olarak Hz.Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmaktadır: “Birinci bakış sana, ama ikincisi aleyhinedir.”
Evet, muhataplarımız ayet ve hadislerle kendini sorumlu hisseden, Kalbinde iman ve Allah korkusu olan, ahir hayat için de hesabın olacağına inancı olanlardır, sözümüzü tekrar hatırlatarak ve bir ayet paylaşarak yazımızı anlamlandırıp, Yazdıklarımıza değer katalım.
“ Allah ve Resulü herhangi bir meselede hüküm bildirdikten sonra, hiçbir mümin erkek veya kadının o konuda başka bir tercih hakları yoktur. Kim Allah ve Resulüne isyan ederse, besbelli bir sapıklığa düşmüş olur.”(Ahzab süresi 33/36 Ayet ).
Türkiye Postası Gazetesi
Mustafa Hakkı Sezgim
Genel Yayın Yönetmeni