Boğazın en kıymetlisidir lüfer, İstanbul’un sembol balığıdır.
En küçüğünden en büyüğüne çok yakışıklı balıktır lüfer. Özene bezene yaratılmıştır. Pullarının ışıltısı gümüşbalığını kıskandırır. Onun derinlerdeki ilerleyişine yüzmek denmez, sanki gümüşten bir ışık selidir çevik hareketlerle giderken, yaşamın ışığıdır.
Yerküre’de Atlas Okyanusu’ndan Karadeniz’e kadar uçsuz bucaksız bir coğrafyada kol gezmesine rağmen, o en çok boğaza yakışır Lüfer.
Akın balığıdır, durmayı sevmez. Çok yırtıcıdır, amansız bir avcıdır. Sabırla, inatla takip ettiği avlarının, hamsi, istavrit ve sardalye sürülerinin peşi sıra yaşar bitmek bilmeyen yolculuğunda.
Lüfer, etine düşkün olduğu balıkları takip eder, balıkçılar da onu. Onun gelişiyle yüzü güler balıkçının. Onun yokluğunda, isterse yedi denizin balıklarıyla donanmış olsun, tezgâh yine de boş kalır, eksiktir.
Geçimini bu kıymetli balıktan sağlayan balıkçı da, pazarda görünmesini dört gözle bekleyen meraklısı da, tıpkı bir insanın hayatındaki evreleri adlandırır gibi çeşitli isimler verirler aynı balığın farklı boylarına…
Larva dönemini atlatıp gerçek bir balık görüntüsü aldığında adı ‘defne yaprağı’dır; boyu 10 cm’yi geçmeyen defne yaprağının 40-50 tanesi ancak 1 kilo gelir!
Uzunluğu 11 ila 15 cm arasındayken ‘çinekop’tur ve daha üreyebilme olgunluğuna erişmemiştir; bu nedenle lüferin neslini korumak için çinekopa el sürmemek gerekir.
Derken ‘kaba çinekop’ olur, 15 cm’den biraz daha büyük olan kaba çinekop dahi avlanmamalıdır. ‘Sarı kanat’ olduğunda artık 17 ila 20 cm uzunluğunda bir delikanlıdır.
Balıkçıların bir tane tutmak için kar kış, yağmur çamur demeden şafağa kadar sabırla bekledikleri, zokanın en parlağını, yemin en tazesini özenle hazırladıkları ‘lüfer’ ise, uzunluğu 21 ila 30 cm arasında değişen çok yaman bir balıktır.
Şansı yaver giden, ağa oltaya takılmadan hayatta kalmayı başaran lüferlerin daha büyüklerine ‘kofana’ denir. Artık o boğazın külhanbeyidir. Denizlerimizde güneye indikçe daha büyüklerine, hatta yarım metre sınırını biraz olsun geçenlerine bile rastlanır.
Vücutları uzun, sırt yüzgeçleri iki tane, kuyrukları çatallı, ağızları iri, dişleri sivri ve güçlüdür sırtı karaların. Yan çizgi hemen hemen düz olup, pullarla örtülüdür. Yan çizgide pul sayısı 95-100 adettir. Sırt tarafı koyu mavi yeşilimtırak, alt tarafı gümüşî, yanları daha açık renk olan bu balıkların karnı parlak beyazdır. Keskin dişleri vardır. Uzunlukları 110 cm’ye, ağırlıkları 11,5 kg’a ulaşabilir.
Küçükten büyüğe doğru defneyaprağı, çinekop, sarıkanat, lüfer, kofana, sırtıkara olarak adlandırılabilir. Eylül sonu ekim başı gibi Karadeniz’de yumurtlayan balıklar İstanbul boğazından çıkmaya başlarlar.