Başlangıç: 01 Ekim, Bitiş: 07 Ekim
Cami, kelime kökeni itibari ile ”cem” kelimesinden türetilmiştir. Cem ise, bir araya getirmek, toplamak anlamlarına gelir. Bir araya gelenler anlamındaki ”cemaat’ sözcüğü de aynı kelimeden türetilmiştir. Camilerimiz dua ve ibadetlerin topluca Allah’a arz edildiği, gönüllerin yıkandığı, elem ve sevinçlerin paylaşıldığı kutsal mekanlardır. Camiler bilmediklerimizi öğrendiğimiz, ilim irfanımızı yükselttiğimiz, bilgi ve hizmet yuvalarımızdır. Camiler dargınların barıştığı, kin ve düşmanlıkların unutulduğu, şerlerin defedildiği, yoksulların sevindirildiği, iyilik, şefkat ve yardım istasyonlarıdır. Camiler gerçek huzuru bulduğumuz manevi sığınaklarımızdır. Camiler vatan sevgisinin milli bütünlüğün telkin edildiği, şehitlik gazilik ruhunun beslendiği, çalışma azminin, güzel ahlakın işlendiği dini ve milli kültür ocağımızdır.
Bu ibadet mekanlarımıza Genellikle minaresiz veya bazı kurum ve kuruluşlarda ibadet için ayrılmış ufak mahalle arasındaki küçük olanlarına mescit büyük olanlarına ise camii denmiştir. Camiler, vatan sevgisinin ve milli bütünlüğün, güzel ahlakın telkin edildiği dini ve milli kültür kaynaklarımızdır.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde Osmanlı sultanları ve ailelerinin yaptırdıkları camilere Selatin camileri adı verilirdi. İlk selatin camisi II. Mehmet tarafından yaptırılmış Fatih Camii’dir. Saray geleneğinde selatin camilerinin yaptırılabilmesi için birtakım koşullar vardır. Öncelikle bir padişahın selatin camisi yaptırması için önemli bir askerî zafer kazanması ve bu zaferle birlikte önemli bir savaş ganimeti ele geçirmesi gerekirdi. Selatin camilerinin yapımına devlet kasasından takviye olmaz, yalnızca padişahın kişisel serveti kullanılırdı. Önceleri sefere gitmeyen ve ganimet kazanmayan padişahlar selatin camisi inşa ettirmezlerdi ancak bu gelenek, Sultanahmet Camii’nin inşa ettirmesiyle bozulmuş ve ganimet kazanma geleneği 18. yüzyılda tümüyle terk edilmiştir.
Camilerimiz de ibadet esnasında dış hayattan soyutlanmak gibi bir amaç yoktur, bu nedenle zemin seviyesinde dış mekanla ilişkiyi sağlayan pencereler yer alır. kiliselerde ise bu yükseklik hizasında pencere bulunmaz.
Camiler ecdadın islam’ı götürdüğü yerlerde ki mührüdür yaygın deyiş ile tapu senetleridir. İslam’a karşı mücadele eden haçlı zihniyetli olanlar ise yurt içinde veya yurt dışında her dönemde ilk önce minareleri yıkmış ve camileri başka amaçlarla kullanmışlardır.
166 yıl osmanlı’ya vilayet olan Macaristan’nın Budin’inde 25 cami, 47 mescit, 12 medrese vardı. Bugün, kaplıcaların ve bir türbenin dışında, Osmanlı dönemi eserlerinden hiçbir şey kalmamıştır.
Beyaz minareler şehri olarak tanınan Selanik’ten Müslümanlar çıkınca Yunanlı’ların ilk işleri minareleri yıkıp camileri başka amaçlarla kullanmak olmuştur. Bazıları kiliseye çevrilmiş, bazıları da ahır, depo, meyhane olarak kullanılmıştır.
Peki ya bizim haçlı zihniyetliler çok daha büyük yıkımlar ve yapmışlardır. islam’ın şiarlarından olan camileri ya satmış ya yıkmış ya da başka amaçlarla kullanmışlardır. Bir İslâm şehri olan İstanbul’da 1930 ile 60 yılları arasındaki Sadece Fatih ilçesinde 281 cami ve mescit kaybolmuştur.
Sirkeci Garı’ndaki Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Camii, elli yıl boyunca pavyon olarak kullanılmıştır. Şanlıurfa’da bulunan tüm semavi dinlerin atası kabul ettiğimiz Hz.İbrahim’in makamı BALIKLIGÖL’de 1938-1950 yılları arasında gazino- pavyon olarak kullanılmıştır. Kutsal mekanın bulunduğu yerde iki gölün arasına sahne düzeni yapılmış sabahlara kadar pavyon-saz rezillikleri icra edilmiştir.
Oysa şimdilerde İhya edilen camileri, mescitleri, medrese ve tekkeleri, diğer tarihi eserleri görüyoruz. Bir millet dini ve milli değerlerine yeniden sahip çıkıyor aslına dönüyor. Elli yıl öncesine kadar camiler yok edilmeye çalışılırken, bugün, İstanbul’da kaybolan cami ve mescitleri bulmak ve yeniden ibadete açmak için dernek kuruluyor. Hayırlı adımlar atılıyor. kaybolmuş, yok edilmiş cami ve mescitlerin bir kısmı bulunuyor, tekrar ihya ediliyor. Taksim’de 350 sene namaz kılınan, ibadet edilen ancak 1941’de İsmet İnönü tarafından 4 bin liraya satıldıktan sonra “İstiklal Meyhanesi” adı ile dansözlü meyhane olarak kullanılan Katip Mustafa Çelebi Camii’de aslına döndürülüyor
2002 yılından bugüne Devlet ecdat yadigarlarını ihya ederek tarihi mirasa karşı yapılan kıyımdan dolayı da bir şekilde özür diliyor. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarihi eser restorasyonu konusunda çok iyi bir durumda olduklarını belirterek, 12 yılda 4 bin vakıf eserinin ihya edildiğini bildirdi.
1986 yılından beri her yıl ekim ayının ilk haftası “ Camiler Haftası olarak kutlanırken, 2003 yılından itibaren de bu hafta “ Camiler ve Din görevlileri Haftası “ olarak kutlanmaktadır. Bu haftanın ülkemiz, milletimiz için hayırlı, başarılı hizmetlere vesile olmasını yüce Allah’tan diliyoruz.
Cami inşa etmek ne kadar önemli ise, inşa edilen camilerin bakım ve onarımları, iç-dış temizliği, aydınlığı, çevre düzenlemesi, cemaatin huzurla ibadet etmesinin sağlanması o kadar önemlidir.
Camiler hafta başlamadan bir ay önce, bütün camilerin bakım ve onarımı yapılır. Halı ve kilimleri başta olmak üzere, genel bir temizlik yapılır. Cami cemaati, mahalle sakinleri ve gönüllü kuruluşlardan destek sağlanır. Vaaz ve hutbelerde “Dinimizde Cami ve Cemaatin Önemi” anlatılır. Camilerin dış temizliği ve çevre düzenlemesi yapılır.
Camiler ve din görevlileri haftasında köyde, kasabada, şehir merkezinde bütün camilerde din görevlilerimizin rehberliğinde camilerimizin umumi temizliği, bakımı yapılacaktır. Camiler haftası münasebetiyle bugüne kadar cami yaptıran, yapımında, onarımında emeği geçen, mihrap, minber ve kürsülerde halkımıza hizmet veren ve rahmete kavuşan bütün kardeşlerimizin ruhuna ithaf edilmek üzere mevlit ve hatim merasimi yapılır. 2003 yılından itibaren bu haftanın “ Camiler ve Din Görevlileri Haftası” olarak kutlanmaya başlanması çok isabetli ve yerinde bir karar olmuştur.
Camilerimiz tarih boyunca büyük fonksiyonlar ifa etmiştir. Asr-ı Saadet’te Mescid-i Nebevî; hem toplantı, hem de toplu ibadet etme yeri, “Suffe” diye anılan mahal de eğitim-öğretim yeri; kadınlar için irşad hizmetlerinin yapıldığı yer, din ve devlet işlerinin bir arada yürütüldüğü yer, savaş yaralılarının tedavi edildiği mekan olarak hizmet etmiştir.
Tarih boyunca, her dönem ve devirde büyük hizmetler veren camilerin; günümüzde fonksiyonu daha da artmaktadır. İnsanları aynı safta birleştiren, belirli ideal ve gayeler etrafında bütünleştiren, acılarımızı, sevinçlerimizi paylaştıran; sevginin saygının, hak ve adalet duygularının kazanıldığı müesseselerimiz camilerimizdir.
Selam, Sevgi ve dua ile
TÜRKİYE POSTASI GAZETESİ
Genel Yayın Yönetmeni
Mustafa Hakkı SEZGİN