Hz. Peygamberle beraber Bedir, Uhud, Hendek, Hayber, Mekke’nin fethi ve Huneyn dâhil bütün gazvelere katılmıştır. Suriye, Filistin ve Kıbrıs seferlerine de iştirak etmiştir.
Hz. Ali ile Muaviye arasındaki ihtilafta Hz. Alinin yanında yer almıştır.
Kadim semavi kitaplardan ve çevresindeki âlimlerden son peygamberin Mekke’de zuhur edeceğini öğrenen ve bu konuda kesin bir kanaate sahip olan Tubb’ Meliki Sa’d Ebu Kerib Mekke’yi ziyaret edip Yesrib’e (Medine) geçer. Medine’de bir müddet kalır. Beklenen son peygamber dünyayı şereflendirip, Yesrib’e teşrif ettiğinde kalsın diye bir konak yaptırır, bir oğlu ile birkaç adamını da Medine’ye yerleştirir. Bir miktar servet ve Medine’ye hicret ettiğinde, O Nebiyi Muhtereme verilmek üzere bir de mektup bırakır. ‘’Beklenen Peygamber sağlığımda teşrif ederse bana haber edin ki; geleyim biat edip hizmetine gireyim, vefatımdan sonra da gelirse şu mektubu kendisine verin.’’ Der ve mektubu bırakıp Ülkesine döner.
Beklenen son peygamber gelmiş, Mekke’deki müşrikler kutlu Nebiye ve etrafındaki mazlum müminlere zulüm da yarışırken, Yesrib’in talihlileri, O Kutlu Nebi ile bir an evvel tanışıp iman etme telaşını yaşıyorlardı. Görüşmenin selameti açısından Mekke’nin dışında Akabe mevkii seçilmişti. Miladi 622 senesinde 2. Akabe buluşmasına gelen 75 kişilik Evs ve Hazreçlinin arasında Hz. Halid b. Zeyd de vardı. Bu heyettekiler teker teker Allah’ın Resulüne biat etmiş ve Resulü Ekrem’i Medine’ye davet etmişlerdi. Yurtlarına, eşlerine ve namuslarına sahip çıktıkları gibi Hz. Peygambere (s.a.) de sahip çıkacaklarına, canını canlarından aziz bileceklerine söz vermişlerdi.
Allah’ın Resulü (s.a.v.) Medine’ye teşrif edince, devesinin yularına sarılıp; ‘’ne olur hanemizi şereflendir, bize misafir ol ya Resulallah’’ diyen Müslümanların razı olacağı bir yol önerdi; ‘’ Deve’mi serbest bırakın, nereye çökerse oraya misafir olayım’’ buyurdu. Teklif kabul edildi. Deve boş bir arsaya çöktü. En yakın ev bu şerefe nail olacaktı, bu ev de Ebu Eyyub el Ensari’nin evi idi. Bu ev, asırlar önce, gelecek nurlu Peygamber için Melik Tubba’ Ebul Kerib tarafından inşa edilen evdi. Heyecan ve sevinçten kalbi yerinden fırlayacak olan Eyyub el Ensari, Resulullahın eşyalarını taşıyor, Ümmi Eyyub da evi hazır hale getiriyordu. Ev misafirin azizliğine layık hale getirilmeliydi. Resuli ekrem, gelen gidenin çok olacağından dolayı evin alt katını tercih etti. Allah’ın Resulu eve yerleşince ‘’Ya Eba Eyyub şu Tubba’ın bıraktığı mektubu getir bakalım’’ deyince, Ebu Eyyub şaşırarak; ‘’anam babam sana feda olsun ya Resullah, ben mektubu unutmuştum, siz nerden biliyorsunuz’’ deyip, mektubu getirip Resulullaha verdi. Mektupta mealen şöyle diyordu: ‘’Ey beklenen son peygamber! Zatının peygamberliğine inanıyor ve iman ediyorum. Yeryüzüne teşrif edeceğin zamana yetişmeyi çok arzuluyorum, seni görüp sana hizmet etmeyi, düşmanlarına karşı kılıcımla yanında savaşmayı çok arzuluyorum. İnsanlık senin getireceğin nura muhtaçtır. Ömrüm Zatına yetişmeye kifayet etmese eğer; bu mektubumu size olan biatım ve bağlılığımın belgesi olarak kabul buyurun.’’
Mihmandarı Nebi üst katta oturmaktan rahatsızdı, hanımı ile Resulullaha durumu arz edip, üst kata çıkmasına razı ettiler. Ümmü Eyyub kutlu misafirin yemeklerini yapıyor, Ebu Eyyub ikram ediyor, misafirden artan ile bereketleniyorlardı. Sarmısaklı yemeği; Cibril (a.s.) ile görüşmesi münasebeti ile geri çeviren Hz. Peygamber, ‘’sizin yemenizde bir sakınca yoktur’’ demiştir. Yedi ay sonra, Mescidi Nebevi ile beraber hücre-i saadetlerin inşası bitince hane-i saadetine taşınmıştır.
Eyyub el Ensari(r.a.) Muahat (kardeş kılınma) hadisesinde, Mus’ap b. Umeyr (r.a.) ile kardeş kılınmıştır.
Hz. Peygamberle beraber Bedir, Uhud, Hendek, Hayber, Mekke’nin fethi ve Huneyn dâhil bütün gazvelere katılmıştır. Suriye, Filistin ve Kıbrıs seferlerine de iştirak etmiştir.
Hz. Ali ile Muaviye arasındaki ihtilafta Hz. Alinin yanında yer almıştır.
Hz. Eyyub el Ensari vahiy kâtibi olduğu gibi, fetva verme yetkinliği ile de ünlüdür. ‘’ kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayınız.’’(Bakara 195) ayetinin ihtarını dikkate alarak imkân dâhilinde mücahitlerle beraber bütün savaşlara iştirak etmiştir. Abdurrahman b. Velid kumandasındaki İstanbul kuşatması iştirak ettiği son seferi olmuştur. Yaşlı ve hasta olması sebebiyle sefere katılmaması telkin edilmiştir. O, ‘’Konstantin’e fetholunacaktır, onu fetheden kumandan ne güzel kumandandır, onu fetheden asker ne güzel askerdir’’ hadisi şerifin müjdesine nail olmak aşkı ile İstanbul’a kadar gelmiş ve kuşatma esnasında (H.49/ M.669) ruhunu Rahmana teslim etmiştir. Resulü Ekrem’in ‘’Konstantin’e surlarının dibine Salih bir kişi defnolunacaktır.’’ İfadesinden mülhem ; ‘’ Beni hemen defnetmeyin, askerin gidebildiği en uç noktaya götürüp defnedin.’’ Vasiyetinde bulunmuş, vasiyetine uyularak tekbirlerle surların dibine defnedilmiştir.
Ebu Eyyub hazretleri cesur, doğru sözlü, hakkı haykıran, peygamber aşığı bir Muvahhit idi. Hassasiyetinden dolayı 150 adet kadar hadis rivayet etmiştir. Mihmandar-ı Nebi, Sancaktar-ı Resul unvanları dikkate alınırsa 150 hadisin az olduğu anlaşılır.
Savaş esnasında, Bizanslar surlardan Müslümanların üzerine ateş topları atarak mücahitleri şehit ediyorlardı. Bu durum karşısında Müslümanlardan biri; ‘’Kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayınız’’ ayetini okur, Eyyub el Ensari hazretleri ‘’hayır bu ayet bu manada inmedi; Zaferler kazanıldı, ülkeler fethedildi, İslam hâkim oldu, ganimetlerle Müslümanlar bolluğa kavuştu. Bu durum rehavete sebep oldu, biz de dünyalık işlerimizle meşgul olmaya başladık. Dünya bizi meşgul edip cihattan alıkoyunca, bu ayet indi. Dünyalığa dalarak, cihadı terk ederek ‘’kendinizi kendi elinizle tehlikeye atmayın’’ ayeti ile ikaz edildik’’ diyerek müdahale eder ve düzeltmede bulunur.
‘’Her kim bu dünyada bir Mü‘minin kusurunu örterse, Cenabı Hak da kıyamet gününde onun kusurunu örter.’’ Hadisi şerifi Ukbe b. Amirden (ilk ravi) dalmak için Mısıra gitmiştir. Kendisinden Abdullah ibni Abbas, İbni Ömer, Bera, Enes, Cabir (r.a.) gibi sahabiler, Said b. Müseyyeb, Urve, Salim ve Ata (r.a.) gibi tabiinin önemli isimleri hadis rivayet etmişlerdir.
İstanbul fethedilince, Fatih Sultan Mehmet, hocası Akşemsettin’den Eyyub el Ensari’nin kabrini tespit etmesini ister. Akşemsettin keşfen yeri tespit eder, kabri düzenlenip yanına da bir cami yapılır. Osmanlı padişahları tahta çıkacağı zaman, Eyyub Sultanın huzurunda kılıç kuşanırlardı. Burada kılıç kuşanmak bir gelenek haline gelmişti. İsmini alan İstanbul’un Eyüp İlçesinde medfun bulunan Eyüp sultanın kabri, fetihten beri saygı ile ziyaret edilmektedir.
Allah, yıldızlardan bir yıldız olan, İstanbul’un manevi Sultanı, Mihmandar-ı Nebi Eyyub el Ensari hazretlerinin şefaatine nail eyleyip, huzuru Risaletpenahide beraber haşrolunmayı bizlere de nasip eylesin.
Abdulgani Tekin